• Sonuç bulunamadı

1.4. KAÇAR HANEDANI DÖNEMİ OSMANLI -İRAN İLİŞKİLERİ (1794-1876 )

1.4.2. Feth Ali Şah'ın Saltanatı Zamanında Osmanlı – İran İlişkileri

1.4.2.4. Erzurum Antlaşması (1823)

Osmanlı Devleti batıda Bosna Hersek ve Yunan ayaklanmalarıyla, Arabistan'da ise Vehhabilerin ayaklanmalarıyla uğraşırken, Haydaranlı ve Sepki aşiretlerinin Osmalı'ya sığınması gibi sebeplerle İran, Erzurum ve Bağdat cephelerinden Osmanlı Devleti'ne savaş açmıştı. Aslında İran'ın amacı Osmanlı Devleti'nin zor durumundan faydalanarak, 1813'te Rusya ile imzaladığı Gülistan Antlaşması ile kaybettiği yerleri Osmanlı topraklarıyla telafi etmekti. İki devlet arasında 1821'de başlayan savaşa kışın gelmesiyle ara verilmiş, 1822 yılının yazında tekrar başlayan savaşta ise İran Devleti başlayan kolera salgınından dolayı geri çekilmek zorunda kalmıştı. Osmanlı Devleti ise batıda Yunan isyanıyla uğraşmak zorunda kaldığı için İran’la yapılacak barışa razı olmuştur. İki devlet arasında yapılan barış müzakerelerinde 1746'da yapılan antlaşmanın esas alınmasına karar verilmiş ve devam eden görüşmeler neticesinde 28 Temmuz 1823 tarihinde Erzurum Antlaşması imzalanmıştır.57

Erzurum Antlaşması'nın içeriğini özetlersek; Osmanlı-İran ilişkilerini bozan ve savaşa neden olan firarilerin teslimi, Haydaranlı ve Sepki

56 Ahmet Cevdet Paşa, Cilt VII. s. 2820; Sinan Hakan, s. 41 – 47; Uluerler, s. 276 – 278.

57 Ahmet Cevdet Paşa, Cilt VII. s. 2881. Sarıkçıoğlu, s. 22 – 24. İbrahim Aykun, s. 16,18.

39

aşiretleri İran topraklarında yaşamak isterlerse Osmanlı Devleti engel olmayacak fakat Osmanlı topraklarına tekrar dönmek isterlerse kabul olunmayacak, İranlı hacılar hakkında yeni düzenlemeler yapılacak, hiçbir devlet diğer devletin iç işlerine karışmayacak ve taarruzlarda bulunmayacak, savaş sırasında ve sonrasında alınan kale, kasaba, köy vb. Osmanlı Devleti'ne 60 gün içerisinde iade edilecek58 gibi maddeler yer almıştır. Alınan bu kararlara rağmen iki devlet arasındaki sorunlar devam etmiştir. Bu sorunların devam etmesinde hudut bölgelerinde yaşayan Kürt aşiretlerin kendi aralarındaki liderlik yarışı ve iki devletten de destek almak amacıyla izledikleri yer değiştirme siyaseti önemli ölçüde etkili olmuştur.59

İran, Osmanlı Devleti ile imzaladığı Erzurum Antlaşması'ndan sonra Rusya ile savaşa girmiş ancak bu savaşta büyük bir mağlubiyet almıştır. Savaştan sonra iki devlet arasında Türkmençay Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile İran, Kafkasya, Nahçivan, Revan, Taliş ve Şuregil eyaletlerini Rusya'ya bırakmış ve Aras Nehri iki devlet arasında sınır olmuştur. Bu antlaşma ile Rusya'nın Kafkasya'daki egemenliği artmıştır. Rusya Kafkaslarda elde ettiği bu başarıdan sonra Osmanlı Devleti'nin üzerine yürümüştür. Rusya'nın batıda Edirne'ye, doğuda Erzurum'a kadar ilerlemesi üzerine Osmanlı Devleti ile Rusya

58 Emine Güleç, Osmanlı-İran İlişkileri ve Erzurum Antlaşması ( 1820 – 1823 ),

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, ( Yayımlanmamış Lisans Bitirme Tezi ) İstanbul 1976. s. 22 -23. Aykun, s. 17.

Uluerler, s. 309 - 311.

40 II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNDE KÜRT AŞİRETLERİ MESELESİ

arasında Edirne Antlaşması imzalanmıştır.60 Bu savaşların sonucunda Osmanlı ve İran Devletleri Rusya ile çok ağır şartlar içeren antlaşmalar imzalamışlardı. Rusya'ya karşı alınan bu mağlubiyetler her iki devleti

nispeten birbirlerine yakınlaştırmışsa da aralarındaki güven

probleminden dolayı bir ittifak kurulamamıştır. Erzurum Antlaşması'ndan sonra Abbas Mirza (1833) ile Feh Ali Şah'ın (1834) ölümüne kadar iki devlet arasında yaşanan sorunlar:

İran Devleti, Baban Sancağına yönelik öteden beri yürütüğü müdahaleci tavrını devam ettirmiştir. Erzurum Antlaşması'na göre, Baban Sancağı'na yapılacak mutasarrıflık tayinlerine İran karışmayacaktı. Fakat İran bu hükümlere uymamıştır. Baban mutasarrıfı Mahmud Paşa ile eski Baban mutasarrıfı Abdullah Paşa tekrar sorun çıkarmaya başlamışlardı ve Erzurum Antlaşması'nın hükümleri gereğince İran ile ilişkileri kesmeleri gerekirken hükümlere uymayıp bazı gerekçelerle İran'a sığınmışlardı. Abbas Mirza ise onlara sahip çıkmış ve Osmanlı Devleti'nden Baban Sancağından kendisine yıllık bir vergi ve Kerkük bölgesinin muhafazasıyla görevlendirilen Mehmed Paşa'nın da o bölgeden alınmasını istemiştir. Osmanlı Devleti olayın daha fazla büyümemesi ve çözümü için Tezkireci Esa'd Efendi'yi özel elçi olarak görevlendirmiştir. Önce meselenin çözümü için Bağdat'a giden Esa'd Efendi mesele çözülemeyince Tebriz'e gitmek zorunda kalmıştır. Abbas Mirza'nın vergi isteği yüzünden mesele

60 Doğu cephesindeki savaş ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. P. İ. Averyanov, Osmanlı

İran Rus Savaşlarında Kürtler (19. Yüzyıl), ( Çev: İbrahim Kale ) Avesta Yayınları,

41

uzamış ve çözülememiştir. Bunun üzerine Esa'd Efendi İstanbul'a dönmek zorunda kalmıştır.

Eski Bağdat Valisi Davut Paşa döneminden kalan sorunlar yeni Vali Ali Rıza Paşa'nın döneminde devam etmiştir. Davut Paşa zamanında Basra mütesellimliğini yürütürken rahat durmayarak çeşitli olaylara karışan ve aşiretleri kışkırtıp sorun çıkaran Aziz Bey, Ali Rıza Paşa'nın valiliği sırasında İran tarafına kaçarak buraya sığınmış ve karışıklık çıkarmaya devam etmiştir. Aziz Bey bir yandan etrafına topladığı bir miktar askerle güçlenmeye çalışırken diğer yandan da İran'dan alacağını umduğu destekle Bağdat'a aldırmayı düşünmüştür. Her iki devlet arasında yapılan antlaşmalar gereği firarilerin korunmaması ve cezalandırılması gerekmekteydi. Bu yüzden Bağdat Valisi Ali Rıza Paşa tarafından durum derhal Kirmanşah Hakimi Şehzade Hüseyin Mirza'ya bildirilmiştir. İran Devleti, Osmanlı Devleti ile bir kriz yaşamak istemediğinden Aziz Bey'i Şuster denilen mevkide yakalayarak Ali Rıza Paşa'ya göndermiştir.61

1.4.3. Muhammed Şah Dönemi Osmanlı – İran İlişkileri ( 1834 –