• Sonuç bulunamadı

ENTELEKTÜEL: KAVRAMSAL VE TARĠHSEL ARKA PLAN

1.1. ENTELEKTÜEL KAVRAMININ KÖKENLERĠ

Entelektüel, kelime olarak belirsizlik içermekte, bununla birlikte çeşitli anlamları da ihtiva etmektedir. Yine de entelektüel kavramının tek bir anlamda kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Ancak yeterli görülebilecek bir tanıma göre entelektüel, kültürü yaratan, dağıtan ve uygulayan kişidir (Lipset ve Basu 1976, s. 1356). Edward Shils‟e göre (1968, s. 179) ise entelektüeller, bir toplumda var olan diğer kişilere kıyasla daha fazla insan, doğa, toplum ve evren ile ilgili soyut referans veren ve genel sembollerle ilgilenen, bu anlamda toplumun çoğunluğundan daha fazla şey ifade eden ve iletişim halinde olanlardır. Bir diğer tanımlamaya göre entelektüel, zor ve karmaşık konularla ilgilenen ve bunları aklı ile çözme yeteneği olan şeklinde açıklanır (www.merriam-webstar.com, www.macmillandictionary.com ) 14.

Kelimeyi yapısal olarak kökenlerine ayırıp incelediğimizde entelekt‟in Grekçe voύς (Nous) kavramının Latince karşılığı olan intellectus‟un Fransızcaya geçmiş hali olduğunu görmekteyiz. Intellect15, soyut ve mantıksal düşünme yetisi, genel fikirleri türetme ve kullanma gücü ve kavramlarla düşünme kabiliyetidir. Kelimenin diğer hecesi olan “leg” ise Latince okumak ve anlamak fiilinden gelmektedir (Özcan, 2006, s. 41).

Andre Lalende‟nin Vocabulaire Technique et Critique de la Philosophie adlı eserinde entelektüel sıfatının, Yunanca „nous‟ (akıl), Latince „intellectus‟ (zihin), Almanca

„Verstand‟, İngilizce ‟understanding‟ ve intellect, İtalyanca „intelletto‟ sözleriyle yakınlığına dikkat çekilir (Batuhan, 2002, s. 95). Bununla birlikte entelektüelin, intellectus, “idrak etmek”, intellegentia, “akıl, kavram, bilgi”, intellegere, “ayrımsama,

15 Samuel Jahnson tarafından hazırlanan Dictionary ansiklopedisinde intellect “zihni güçler ya da kabiliyetler” şeklinde anlamlandırılır (Tarbuck, 2006, s. 200).

tanıma, kavrama” kelimeleri ile de aynı aileden olduğunu söylemek mümkündür (Taftalı, 2006, s. 166).

Entelektüelin etimolojik kökenlerine göre yapılan açıklamalar, entelektüelin kelime olarak okuyup yazan ve anlamaya çalışanı ihtiva etmekte olan kişi ve bu nedenle zihni veya akli yeteneğiyle sorunlara çözüm arayan kimseyi tanımlamakta olduğu ifade edilebilir. Bu nedenle entelektüel eliyle iş gören insandan ayırt edilmiş olarak,

“manuel” yani “el işiyle” ilgilinin tam karşıt ifadesi olarak “kafa işiyle” ilgili olan anlamına gelmektedir. Entelektüel, nesne ve varlık hakkındaki bilgiyi akılla temin eden, akılla yorumlamaya çalışan ve akılla temellendireni ifade ederken, aynı zamanda akıl ile ilgili faaliyetlerde bulunanı anlatır (Batuhan, 2002, s. 95; Demiralp, 2002, s. 121;

Taftalı, 2006, s. 166). Ancak entelektüeli sadece zihni ve aklıyla çalışan ya da çalışmasa da bunlarla ilgilenmekten zevk alan biri olarak tanımlamak etmek yanlıştır ve en azından eksiklik içermektedir. Demek ki entelektüel, sadece beyin ile çalışan insanı ifade etmez. Bu anlamsal sığlığı ve yer yer var olan kısıtlılığı ortadan kaldıracak olan, toplumsal anlamda entelektüelin rolü ve işlevi olacaktır (Baran, 2001, s. 7)16.

Türkçe‟de entelektüel kelimesi yaygın kullanıma sahip olmakla birlikte, aynı zamanda kelimenin yerine kullanılan farklı sözcükler de mevcuttur. Bunlardan biri de aydın17 kavramıdır. Aydın, bir yandan entelektüeli tanımlamak amacıyla, diğer yandan ise Arapça münevver kavramının bir karşılığını sağlamak için de doğmuştur18. Arapça kökenli bir kelime olan münevver ise aydınlatılmış, ışıklandırılmış anlamına gelmektedir 19. Yani bu hali ile münevver, entelektüelden farklıdır. Münevver, Fransızca éclaire‟nın tam karşılığıdır. Türkçede münevverin aydına karşılık gelen anlamı ile ilk

16 Paul Baran yazısında, entelektül ile beyin işçisi arasındaki farka vurgu yaparak, sadece beyin işi ile ilgilenmeyi entelektüel olmak için yeterli görmemektedir. Bu anlamda onun da entelektüele biçtiği rol, gerçeği ya da bilmesi gerekeni ortaya çıkarmak değil, bunun içinde olarak yaşamına katmış olmaktır (2001, s. 8-9).

17 Tezin içerisinde vurgulanmak istenen bazı kelimeler ilk kullanıldığı yerde italik olarak yazılmıştır.

18 Türkçede aydın ve entelektüel ile birlikte aynı yerlerde kullanılan başka bir sözcük fırka-i münevvere (aydınlar sınıfı) olarak karşımızda durmaktadır. Bu kavram, sadece bilgili ve kültürlü olmakla kalmayıp toplumsal ve siyasal sorunlara ilgi duyan ve çözüm getirmek amacıyla etkinlik gösteren kişileri de kapsaması bakımından, Rusça‟da kullanılan ve 1920‟li yıllarda Fransızcaya da geçmiş olan intelligensia sözcüğünden aktarılmış izlenimini vermektedir (Hilav, 2002, s. 103).

19 Edward Said‟e göre Arapçada aydın/münevver kavramları için müsekkaf ve müfekkir kelimeleri kullanılırdı. Müsekkaf, kültür adamını, müfekkir ise düşünce adamını anlatır (Özpalabıyıklar, 2002, s. 97).

kullanımına 1915‟de, Sebülreşşad Kütüphanesi‟nin altıncı kitabı olarak çıkan Zulmetten Nura‟da rastlanmıştır (Özpalabıyıklar, 2002, s. 97). Bu anlamda Türkçe‟de yaygın olarak kullanılan aydın kavramı, içerik olarak münevver sözcüğünden türetilmiş ve anlam olarak aydınlatılmış, aydınlanmış olmayı ifade etmektedir.

Türkçe kullanımda münevverden aydına geçiş, sadece kavramın doğrudan terim olarak yaygınlaşması ve dil olarak kullanıma uygun olması ile değil, kavramın içerdiği anlamdaki genişleme ile de ilişkilidir. Dolayısıyla Türkçe‟de entelektüeli açıklamak için önce münevver kullanılırken, Aydınlanma‟nın etkisi ile aydın kavramı kullanılmaya başlanmıştır.20 Özellikle Fransız Aydınlanma‟sı aydın kavramına, münevverden daha geniş bir görev yüklemiştir. Bu anlamda aydın, doğrudan aydınlatan anlamında münevverin karşılığı iken bir masumluk ve dışarıdan ona verilen ışığın yansıtıcısı olarak da mütevazılık taşır. Aydın, entelektüel gibi bir anlam taşımaya yöneldiğinde ise aydınlatma işini üstlenen ve aydınlatan kişi olarak, ışığın kendisi olma konumuna geçerek daha iddialı bir hal alacaktır (Cangızbay, 2006, s. 66). Aydınlanma‟nın getirdiği aydınlatan, çevresini bilgilendiren, bilgisi ile yön veren, onu doğru kabul edilen yola sevk eden aydın21, bu anlamı ile Türkçe‟de öncesinde kullanılan entelektüelin içerdiği nosyonlardan farklı olarak kabul edilmiştir. Diğer bir ifadeyle, Batı için entelektüel, kelime olarak aynı kalmış ona sadece Aydınlanma ile yeni sıfatlar ve işlevler yüklenmişken, Türk düşünce tarihinde entelektüel ile aydın arasında bir kırılma, anlam birlikteliğinden kopuş ve sürekliliğin sona ermesi söz konusu olmuştur (Arslan, 2002, s.

202). Hilmi Yavuz‟un değerlendirmesine göre de aydın kelimesinin anlamı, entelektüeli doğrudan karşılamaya yönelik değildir. Ona göre Osmanlı‟da aydın değil, münevver vardı. Bu nedenle aydın entelektüeli değil, münevveri karşılamak için kullanılmaktadır (1987, s. 118).

Meriç‟e göre ise aydın, yazı ve söz aracılığı ile toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunan, yol gösteren, aydınlatan, itham eden kişi demektir ve bu anlamda akıl ve zekâ

20 Aydın kavramının yanı sıra entelektüel için Türkçe‟de kullanılan başlıca diğer kavramlar Türkçe‟den Türkçe‟ye bir sözlük olan Muallim Naci‟nin, Lugat-ı Naci‟sin de (1890) şu şekilde sıralanmıştır. “Müfekkir: Tefkir eden, düşünen, düşündüren. Münevver: tenvir edilmiş, nurlandırılmış, ruşen edilmiş, ruşen. Mütefekkir: tefekkür eden, düşünen” (Özpalabıyıklar, 2002, s. 104)

21 Entelektüel ile aydın arasındaki tartışmada, Şerif Mardin‟e göre, aydın kavramı, Batı toplumunnun içinde ortaya çıkan intellectuel, intelectuals, intelleigentsia, literati ve les clercs gibi kavramların ifade ettiği farklı anlamları araştırma gereğini ortadan kaldırmaktadır (1991).

ile ilgili anlamına gelen entelektüel sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmaktadır (2003, s. 19). Batı‟da entelektüel kavramının anlamında Aydınlanma ile bir dönüşüm yaşanırken, aynı dönemde Türkçe‟de kelimenin içeriğini karşılaması için aydın daha güncel hale gelmiştir. Bu nedenle entelektüel yerine daha çok aydın kavramı kullanılmıştır. Aynı dönemde Aydınlanma, karşı durduğu din ve metafizik görüşü ile entelektüele bu doğrultuda yeni bir içerik kazandırmıştır.

Entelektüel kavramı çok eski olmasa da geçmişten günümüze kullanılmaya devam etmiştir. Entelektüel ile aydın arasında fark, entelektüelliğin kişiye içkin bir özellik olarak ifade edilmesine karşılık, aydının daha çok dışarıdan ona verilen bir işlevi yerine getiren olmasıdır. Aydını aydın yapan, onun aydınlanmış olması, dışarıdan ona verilen aydınlanma misyonu ile başkalarını aydınlatma görevini yerine getirmesidir. Onun görevi, önce kendisini sonra yakın çevresini ve daha genel olarak toplumu aydınlatmaktır (Gülalp, 2002, s. 215). Aydınlanma, bu noktada insanı tutsak olduğu belli akıl dışı kurallar ya da geleneklerden sıyrılmasını, kendisini kendi aklı ile sorgulamasını ve aklı ile hareket etmesini gerekli kılmıştır. Bu nedenle aydın sadece kişiler için değil, söz konusu kurumlar, değerler ve idealler için de kullanılır. Buna bağlı olarak aydın(ca) bir dinden, bir ahlaktan, aydın bir dünya görüşünden, hayat felsefesinden bahsedilebilir (Arslan, 2002, s. 202). İşte bu tarihsel koşullar çerçevesinde kurumlarda yaşanan dönüşümün eseri olan aydına göre entelektüel, Batı için eskide kalan nostaljik bir kavram halini almıştır. Ancak entelektüelin de aydın benzeri bir uğraş alanı ve faaliyeti neticesinde, hayatını zihni ile ilgili işlerden kazanmak ve bunu yaparken aklını ölçüt almak gibi belli işlevleri ortaya çıkacaktır (Batuhan, 2002, s. 95).

Sonuç olarak aydın/entelektüel ikilemi içerisinde, bu tezin argümanlarının tartışılabilmesindeki ihtiyaca cevap verebilecek olan aydından ziyade entelektüel kavramıdır. Her ne kadar Türkçe‟de aydın kavramı daha yerli ve daha „popüler‟ olsa da, entelektüel kavramının içerdiği geniş anlam birikimine ve tarihsel sürekliliğine sahip olmadığı ortadadır. Bu nedenle çalışmada, öncelikle entelektüel kavramının tercih edildiğini ifade etmek önemlidir.