• Sonuç bulunamadı

1.2. ENGELLİLER VE ENGELLİLERİN GENEL DURUMU

1.2.1. Engelliler

1.2.1.1. Engelli/Özürlü ve Engellilik/Özürlülük Kavramları

“Kamusal sorumluluklar genellikle ve tercihen, yurttaşa en yakın olan yönetimlerce yerine getirilir. Sorumluluğun bir başka yönetime bırakılmasında, görevin kapsam ve niteliği ile etkinlik ve ekonomi ilkelerinin gerekleri göz önünde bulundurulmalıdır.”

Hizmette yerellik-hizmette halka yakınlık, kamu hizmetlerinin sunulmasında kaynak kullanımını daha rasyonel şekilde gerçekleştirmek ve halkın demokratik eğilimini sağlamak açısından önemli bir ilkedir (Sezer, 2007:22). Aynı zamanda hizmette yerellik, kamu hizmetlerinin sadece sunulmasını değil optimum ölçekte yapılmasını öngörmektedir. Optimumluğu ve verimliliği kapsayan hizmette yerellik, yerel demokrasi ve yerel özerkliği desteklemektedir (Yılmaz, 2005: 138). Özerklik, kamu hizmetlerinin halka en yakın birimce ve halkın yararına olacak şekilde gerçekleştirilmesi anlamına gelmekte ve demokratiklik açısından da başka bir kuruluşa verilmeyen yerel hizmetleri gerçekleştiren birimce bu yönde eğilimin sağlanmasında önemli rol oynadığını göstermektedir (Sezer, 2007: 22).

Engelli ve özürlü kavramları bazen birbirinin yerine bazen de birbirinden farklı olarak kullanılmaktadır. Engelli kavramını Seyyar (2006: 313), “özürlülerin, yaşlıların ve dezavantajlı grupların sosyal, mimari, ekonomik, kültürel ve tıbbı düzenlemelerin ve imkânların yetersiz olmasından dolayı eşit şartlarda toplum hayatına tam olarak katılamamaları” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımlamada engelli kavramının içinde özürlülerde bulunmaktadır. Özürlülerin hem özür dereceleri hem de çevresel yapılanma ve fırsat sunumu açısından mutlak bir engelli olarak ifade edilemeyeceğini sadece bakım zorunluluğu olan özürlülerin birer engelli olduğu belirtilmektedir.

Özürlü kavramı ise doğuştan veya sonradan meydana gelen çeşitli sebeplerden dolayı bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerin belli derecelerde kaybedilmesi sonucunda sosyal hayata adapte olamama ve günlük yaşam ihtiyaçlarını karşılayamama durumları ile karşılaşan ve korunmaya, bakım ve rehabilitasyona, danışmanlık ve destek hizmetlerine gereksinim duyan kişi demektir (Alsancak vd., 2013:7).

5378 sayılı Kanunda2 engelli tanımlaması yapılırken özürlü kavramındaki gibi doğuştan veya sonradan ifadesine yer verilmemiştir. “Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen” engelliyi tanımlamıştır.

Türk Dil Kurumu (TDK)3 engelliyi “vücudunda eksik veya kusuru olan”, özürlüyü “kusuru olan, defolu ve engelli” olarak tanımlamıştır. İki kavramdaki ortak benzerlik “kusuru olanı” ifade etmesidir. TDK özürlü kavramını engelliği de içine alan daha geniş bir tanımlama yapmıştır.

Özürlülük ve engellilikte tıpkı özürlü ve engelli gibi aynı anlama gelse de birbirinden farklılıkları bulunmaktadır. Özürlülük; doğuştan veya sonradan meydana gelen bir durum sonucunda bedensel, ruhsal, hissiyatsal ve sosyal yetilerinin farklı düzeylerde geçici veya kalıcı olarak kaybedilmesini ifade etmektedir (Seyyar, 2006:

329). Engellik ise özürlü, yaşlı, hasta ve dezavantajlı grupları içerine alan (Seyyar, 2006: 313) ve “bakıma muhtaçlık, çalışabilirlik, sosyal hayata uyumun

2 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun, Md. 3; 2005

3 http://www.tdk.gov.tr Erişim Tarihi:11.04.2018

sağlanabilmesi, ulaşabilirlik ve erişebilirlik” gibi sosyal faktörleri içinde bulunduran bir kavramdır (Öztürk, 2011: 20).

Seyyar (2015: 29), özürlülük ve engellilik kavramlarının bilimsel farklılığını ifade ederken özürlülüğü bedensel, zihinsel ve akılsal olarak sağlığın bozulması veya engelliliğin oluşması olarak; engelliliği de hukuksal, çevresel ve toplumsal sorunların veya engellerin olması durumu olarak açıklamıştır.

2013 yılında kabul edilen 6462 sayılı Kanun4 ile özürlü ifadesi yerine engelli tanımlaması kullanılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni siyasal ve sosyolojiktir.

Kurumsal yapılanmaların başında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Özürlüler Kanunu ve yaklaşık 100 kurumda özürlü, sakat ve çürük ifadelerinin yerine engelli ifadesinin kullanılması zorunlu kılınmıştır. Engelli ve özürlü aynı anlamı içermese de yasal düzenleme ile bu gözetilmeden her özürlünün engelli olarak ifade edilmesi uygun görülmüştür (Seyyar, 2015: 28).

Engellilik kavramının uluslararası boyutta tanımlamaları farklı bakış açılarıyla ortaya konulmaktadır. WHO tarafından yapılan engellilik tanımlaması;

bireyin yetersizliği veya özür durumunun var olması nedeniyle cinsiyet, yaş ve sosyo-kültürel etkenlere bağlı olarak bireyden yapabilmesi beklenen davranışların engellenmesi veya yapılamaması durumu olarak ifade edilmiştir (Hacıbebekoğlu vd., 2015: 13). Bu tanımlama “yetersizlik” sonucuna bağlı engellenme veya yapılamama bakış açısıyla tanımlanmıştır. Ayrıca WHO sağlık kapsamında engelliliği üç gruba ayırarak sınıflandırmıştır5:

Yetersizlik (Impairment); psikolojik, fizyolojik veya anatomik yapının ya da fonksiyonun kaybı veya anormal bir halin durumunu ifade eder.

Özürlülük (Disability); yetersizlikten kaynaklanan faaliyeti gerçekleştirme kabiliyetinin kısıtlanması veya eksik kalması durumudur.

4 6462 sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amaciyla Bazi Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapilmasina Dair Kanun.

51980 tarihli Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Yetersizlik, Özürlülük ve Engelliliklerin Uluslararası Sınıflandırılması (International Classification of Impairments, Disabilities and Handicaps-ICIDH)”

adlı beyanname, s.27-30.

(http://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/41003/9241541261_eng.pdf?sequence=1 Erişim Tarihi: 04.05.2018) .

Engellilik (Handicap); bozukluk veya özürlülükten kaynaklı bir bireyin yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak normal olan rollerini yerine getirilmesini sınırlandıran veya engelleyen bir dezavantajlılık durumudur.

Şekil 1.2. WHO Tarafından Engellilik Kavramlarının Entegrasyonu6

BM’ nin 1975 yılında kabul ettiği 3447 sayılı Bildirge’7nin 1. maddesinde engelli tanımlamasını “sakatlık” olarak ele almıştır. Engelliliği; kişisel veya sosyal yaşamında kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen normal bireylerin bedensel veya zihinsel olarak yetilerinde, doğuştan veya sonradan olan herhangi bir noksanlıktan dolayı yapamayanlar olarak tanımlamıştır. Bu bakış açısı engelliliğe karşılaşılan bir “engel”

temelli yaklaşmaktadır.

ILO tarafından 1983 yılında kabul edilen “Engellilerin Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdamı Sözleşmesi8”nin 1. maddesinde engelli kavramı “uygun bir iş temini muhafazası ve işinde ilerlemesi hususundaki beklentileri, kabul edilmiş fiziksel veya zihinsel bir özür sonucu önemli ölçüde azalmış olan bir birey” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımsal ifadede ise engellilere “çalışabilir nitelik” temelinde yaklaşılmaktadır.

1990 tarihli Engelli Amerikalılar Yasası’nın üçüncü bölümünde engelli tanımlaması; kişinin bir veya daha fazla yaşama dair aktivitelerde bulunmasını engelleyen fiziksel ya da zihinsel bozukluğu, bu bozukluğu geçmişte yaşamış olanlar veya böyle bir bozukluğu var olduğu kabul edilenler olarak yapılmıştır (Çakmak,

6DünyaSağlıkÖrgütü,1980:30http://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/41003/9241541261_eng.

pdf?sequence=1 Erişim Tarihi: 04.05.2018

7 3447 sayılı Sakat Kişilerin Hakları Beyannamesi

8159 No’lu Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdam (Sakatlar) Sözleşmesi (md.1), http://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/WCMS_377302/lang--tr/index.htm

2011: 54). Bu tanımlama ise, kişinin “yaşama katılımı” açısından ele alınmıştır.

Başka bir uluslararası bakış açısı olarak Amerikalı yazar Rosemarie Garland Thomson, “Olağandışı Bedenler” adlı eserinde engelliyi toplumun aşağı konumdaki şanssız kişiler olarak tanımlamıştır (Sachs, 2003: 3).