• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.4. Ehl-i Örfün Eşkıyalığı ve Onlara Verilen Cezalar

Osmanlı taşra teşkilatı, çeşitli aşamalardan geçtikten sonra XVI. yüzyılda Rumeli, Anadolu, Arabistan ve Kuzey Afrika’da en gelişmiş şekline ulaşmıştır. İdarî alanda en geniş idarî birim olarak belirlenmiş olan eyaletten sonra sancaklar, kazalar, nahiyeler ve köyler gelmektedir. Bu dönemde ulaşılmış olan yüksek seviye bazı sorunları beraberinde getirmiştir. Osmanlı Devleti’nde toplum sahip olduğu çeşitli haklar ve üstlendiği görevler bakımından askerî ve reaya olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadır. Askeri sınıf, yönetici kadrosunu oluşturmakta reaya sınıfı ise ziraatçı, esnaf ve tüccardan oluşmaktaydı. Bu ikisi arasındaki denge özellikle Osmanlı taşra teşkilatının temel meselesi olmuştur. Taşrada yöneticiler ehl-i örf ve ehl-i şer, diğer bir ifade ile ümera ve ulema olmak üzere iki kısıma ayrılmaktadır. Ehl-i örf zümresinden yöneticiler olarak beylerbeyi, sancakbeyi, subaşı, kapı kethudası, mütesellim, muhassıl mutasarrıf, ayan, voyvoda, dizdar kethudayeri, derbentçi, yasakçı, kocabaşı ve çorbacı bulunmaktadır. Ehl-i şer zümresinde ise kadı, müftü, nakibüleşraf kaymakamı, mütevelli, cabi müderris, imam, hatip ve vaiz vardır.88 Ehl-i örf ve reaya münasebetleri Osmanlı idari sisteminde hassas bir denge üzerine kurulmuş ve devlet bu dengenin korunması için büyük bir çaba göstermiştir. Merkezi idarenin güçlü olduğu kurumların iyi yönetildiği dönemlerde bu denge sağlanmıştır, daha sonra ise bir daha düzeltilmeyecek şekilde bozulmuştur. Ehl-i örf daima reaya üzerindeki nüfusunu genişletmek ve onlardan daha fazla vergi toplamayı amaçlamıştır. Ancak devlet ise bunu dizginlemek için çeşitli tedbirlere başvurmuştur. Özellikle ehl-i şer zümresinden olan ve hukuku temsil eden kadılara geniş yetkiler verilmiştir. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren celali hareketlerinin sosyal düzeni bozması ve ehl-i örfün çeşitli isimler altında yeni vergiler toplamak istemesi karşısında halk kitleler halinde şikayetlerini Divan-ı Hümayun’a bildirmiştir. Bunun üzerine devlet o bölgenin kadılarına sık sık fermanlar göndererek ehl-i

87 s. 344 hüküm 1188. Bu örnekler dışında eşkıya gruplarının yapmış olduğu faaliyetler ve aldıkları cezalar ile ilgili çok sayıda hüküm bulunmasına rağmen, birbirine benzer konular için diğerlerinin hüküm numaraları burada verilecektir: 1205, 1211, 1213, 1214, 1215, 1216, 1217, 1218, 1219, 1221, 1239, 1287, 1293, 1295, 1305, 1312, 1330, 1331, 1344, 1345, 1349, 1353, 1357, 1358, 1364, 1367, 1377, 1381, 1383, 1384, 1385, 1386, 1393, 1400, 1402, 1407, 1409, 1410, 1419, 1424, 1436, 1456, 1612.

88 Kenan İnan, “Trabzon’da Yönetici Yönetilen İlişkileri (1643-1656)”, “Osmanlı Araştırmaları XXIII”, İstanbul 2003, s. 23.

şer’in ehl-i örfe tabi olmadan ve tesiri altında kalmadan yapılan haksızlıklara engel olmasını ve reayayı onların zulmünden korumasını istemiştir.89 Bu fermanların uygulanmasında kadıların kararlı olması büyük önem taşımaktadır. Fermanlarda özellikle ehl-i örfün halktan toplamaya çalıştığı yeni vergilere engel olunması ve halktan bazı kişileri ehl-i örfe gammazlayanların veya ehl-i örf ile birleşerek onlara zulmedenlerin cezalandırılması istenmiştir. Bu tür hükümlerin XVII. yüzyıldan itibaren daha sık görüldüğü dikkat çekmektedir. Örneğin Manisa kadısına yollanan 1657 yılına ait bir fermanda, beylerbeyi sancakbeyi, mütesellim ve diğer ehl-i örf taifesinin reayanın aile halkıyla birlikte barınmış olduğu evleri ele geçirip karşılıksız yem, yemek, arpa, saman, bal, yağ, koyun tavuk, odun, otluk, zahire istemişlerdir. Ve bu istenilenler verilmediği zaman zorla aldıkları konusunda şehir halkından Divan-ı Hümayun’a arzuhaller geldiği belirtilerek bu kanunsuzlukların önlenmesi için hukukî müdahalelerin yapılması emredilmiştir.90 Ehl-i örfün görevini kötüye kullanıp eşkıyalık yapmalarından dolayı belirli cezalar verilmiştir. Kapudan Mustafa’nın bazı eserlere zulüm ve taaddide bulunmasından dolayı nefy cezası almıştır.91 Daha önceleri yeniçeri efendisi olan, hüküm içinde adı geçen kişinin eşkıyalık yapmasından dolayı sürgün cezası aldığı bildirilmiştir.92 Daha önce kul kethudası olan Selim’in Rodos ceziresinde ikamet etmesi söylenmiştir. Fakat ikamet etmesi gereken yerde durmadığı için zorunlu olarak ikametine devam edileceği bildirilmiştir.93 Bir başka olay, naib Ömer fukaraya karşı zulüm ve baskıda bulunduğu için Sinop Kalesi’ne kalebend cezası alarak gönderilmiştir.94 Kandiye muhafızıyken vefat eden Ali Paşa’dan sonra gelen Yusuf Paşa görevini yerine getirmemesinden dolayı nefy cezasına çarptırılmıştır.95 Diyarbekirli Şeyh Yusuf ve Mehmed isimli şakiler kendi halinde durmayıp eşkıyalık faaliyetlerinde bulundukları için Limni Adası’na kalebend cezası alarak gönderilmişlerdir.96 Kırşehr-i paşası ve kadısına gönderilen bir hükümde, bazı kişilerin ev basmalarından dolayı ceza aldıkları bildirilmiştir.97 Edirne’de

89 Mehmet İpşirli, “Ehl-i Örf”, DİA, C. X, İstanbul 1994, s. 519-520.

90 İpşirli, agmd, s. 519-520. 91 s. 339 hüküm 1173. 92 s. 450 hüküm 1541. 93 s. 461 hüküm 1573. 94 s. 340 hüküm 1175. 95 s. 450 hüküm 1540. 96 s. 505 hüküm 1747. 97 s. 344 hüküm 1118.

binbaşı demekle tanınmış olan maruf Hasan adlı kişinin kendi halinde olmayıp zimmetlere karşı taaddîde bulunduğu için Mısır’a gönderilmiştir.98

1.5. Eşkıyalık Hareketlerine Karşı Alınan Önlemler

Osmanlı Devleti, kökleri XVI. yüzyıla kadar inen siyasî, idarî, sosyal ve iktisadî olmak üzere birçok alandaki bozulmalar sonucunda XVII. yüzyılda bir buhran ve sarsıntı dönemine girmiştir. Avrupa ve İran ile olan sürekli savaşlar devleti yıpratmış ve devletin kötü olan ekonomik durumu daha da kötüleşmiştir. XVI. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan celali isyanları, levent hareketleri ve savaşlar özellikle genç erkek nüfusun bulundukları bölgelerden ayrılmalarına neden olmuştur. Bunun sonucunda ise nüfus boşlukları ve nüfus durağanlığı ortaya çıkmıştır. Topraklarıyla bağlarını koparak işsiz köylüler, ya taşradaki medreselere ya bölgesel askerî birliklere ya da devletin doğu ve batı sınırlarına yaptığı seferlere katılmışlardır. Böylelikle şehirlerde nüfus çoğalmış ve işsizlik daha da artmıştır. Artan nüfus, yüksek enflasyon, akçenin aşırı değer kaybetmesi, çeşitli idârî bozukluklar ve yolsuzluklar celali isyanlarını en üst dereceye kadar çıkarmıştır.99 Osmanlı Devleti meydana gelen ve giderek artan eşkıyalık hareketleri için bir dizi tedbirler almak zorunda kalmıştır. Eşkıyalığın bastırılması konusunda devlet, son derece pragmatik davranmıştır. Öncelikle mahalli güçlerce isyanlar bastırılmaya çalışılmış, eğer bu olumlu sonuç vermezse merkezden bir vezir, serdar gibi görevliler tayin edilerek eşkıya bertaraf edilmeye çalışılmıştır.100 Bazen de celali reisleri devletle anlaşmak için müracaat etmişlerdir. Eşkıyalar içerisinde Katırcıoğlu Mehmet101gibi devlete itaat ettikten sonra, sonuna kadar sadakat gösterenler de vardır. Kendisi eşkıyalıktan vazgeçmek istemiştir ve veziriazam Murad Paşa’nın aracılığıyla İstanbul’a gitmiş ve IV. Mehmed’in huzuruna çıkarak affedilmeyi istemiştir.102 Devletin içerisinde yapmış oldukları eşkıyalık faaliyetlerinden dolayı sürgün edilmiş ve kalebend cezası almış olan kişilerin, belirli şartlarda serbest kalmalarına izin verilmiştir. Babür halifesinin oğulları ve zevcesi yapmış oldukları eşkıyalıklardan dolayı kalebend cezasından bölgelerinde bulunan çiftlikte kalmak şartıyla affedilmişlerdir.103 Yapılan eşkıyalık

98 s. 352 hüküm 1203.

99 Gürsoy Şahin, “XVII. Yüzyılın Sonlarında Afyonkarahisar’da Eşkıyalık Hareketleri”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, V/1, 2003, s. 76-77.

100 Mehmet Ali Ünal, “Devlet İçi İktidar Mücadelesinin Bir Unsuru Olarak Eşkıyalık ve Ayrılıkçı Hareketler”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (Editör: Osman Köse), Kültür Yayınları, Samsun 2017, s. 5.

101 Katırcıoğlu Mehmet Paşa: Celâlî Reisi. Mücteba İlgürel, “Katırcıoğlu Mehmet Paşa”, DİA, XXV, İstanbul 2002, s. 35.

102 Ünal, agm, s. 5-6.

faaliyetlerinin bir daha tekrarlanmaması şartıyla cezalar affedilmiştir.104 Ve aynı şekilde devlet içerisinde eşkıyalık yapanların kendi halinde durması şartıyla cezaların affedildiği de görülmektedir.105 Bazı kişiler hem kendileri eşkıyalık yaptıkları görülmektedir hem de çevresindekilerini kışkırtıp ayaklanmalarına neden oldukları için cezalandırılmışlardır.106

Bazı hükümlerde cezaların affedilmesi hükmün başında belirtilmiştir. Eşkıyalık yapan kişiler Kıbrıs Kalesi’ne kalebend cezası alarak gönderilmişlerdir ve bu süreçten sonra aynı olayları tekrar etmemeleri şartıyla ıtlak edilmelerine karar verilmiştir.107 Ermenek kazasında Talmus köyünde eşkıyalık yapan Seyyid Yusuf’a verilen kalebendlik cezasının affedilip kişinin salıverilmesi için ferman verilmiştir.108 Bozcaada kalesi dizdarına gönderilen bir hükümde Derviş Ahmed’in yaptığı eşkıyalıklardan dolayı kalebend cezası almıştır. Bundan sonraki sürede kendi halinde olduğu için ıtlak edilmesine karar verilmiştir.109 Drama kazasında bulunan bazı kişilerin, eşkıyalık yapmalarından dolayı kalebendlik cezası verilmiş ve belli süre sonra ıtlak edilmeleri için ferman gönderilmiştir.110 Eşkıyalık faaliyetlerine karşı alınan önlemlerin başında, o bölgenin tam anlamıyla eşkıyalardan temizlenmesi gelmektedir. Naylos sancağında yaşanan eşkıyalık olaylarından dolayı bölgenin tamamen eşkıyalardan temizlenmesi için hareket edilmiştir.111 Kudüs ve Gazze’de ortaya çıkan eşkıyalık hareketlerinden dolayı bölge tamamen eşkıyadan arındırılmaya çalışılmıştır.112

Anadolu yakasını eşkıyalardan korumak için Karaman ve Sivas eyaletleri Bağdad tarafına memur tayin etmiştir. Diyarbekir valisi olan Mehmed Paşa da bölgeyi eşkıyalardan temizlemek için çalışmıştır.113 Anadolu valisi vezir Abdi Paşa’ya gönderilen bir hükümde, Anadolu’nun eşkıyalardan temizlenmesi için bazı kişilerin memur olarak sıkıntılı olan bölgeye gönderilmesi emredilmiştir.114

Osmanlı Devleti’nde meydana gelen eşkıyalık hareketlerini engellemek için devlet belirli tedbirler almıştır. Buna ek olarak devlet eşkıya ile pazarlık yapmaya çalışmış ve ona

104 s. 344 hüküm 1190. 105 s. 352 hüküm 1202. 106 s. 344 hüküm 1189. 107 s. 365 hüküm 1240. 108 s. 451 hüküm 1543. 109 s. 507 hüküm 1759. 110 s. 505 hüküm 1745. 111 s. 496 hüküm 1728. 112 s. 496 hüküm 1700. 113 s. 445 hüküm 1521. 114 s. 491 hüküm 1683.

mansıb115 vererek eşkıyalık yapanları affetmiş ve devlet kadrosuna almıştır. Pazarlık sonucu devlete itaat eden celali isyancısına genellikle Rumeli serhatlerine yakın bir yerde sancakbeyliği veya beylerbeylilik verilmekteydi.116 Devlet bu yöntemlerle eşkıyalıkların olduğu yerlerde görevlendirme yaparak olayları tamamen yok etmeye ya da en aza indirmeye çalışmıştır. Bazı bölgelerin eşkıyalardan temizlenmesi için kethudalar, valiler mübaşirler ve bostancı hasekileri görevlendirilmiştir. Mübaşir, mahkemelerde kapıcılık yapıp, şahit ve maznunların ismini çağırarak mahkemeye yardım eden kişidir.117 Kethuda “Pehlevice”’den geldiği ve aslının “katakxvatai” olduğu belirtilir. Farsça’da kethuda şeklini almış, Türkçe’de hem bu şekilde hem de bundan gelen “kahya” biçiminde kullanılmıştır. Kethudanın Farsça’da “sahip ve malik, efendi” manasına gelen “huda” kelimelerinden oluştuğu ileri sürülmüştür. Kahya ve kethuda, eş anlamlı olarak kullanılmakla birlikte devlet hizmetlerini ifade eden kethudanın daha eski olduğu, sivil kuruluşlardaki hizmetlilerin unvanı olan kahyanın ise sonradan Osmanlılar zamanında ortaya çıktığı veya en azından resmî devlet hizmeti olarak çok kullanılmadığı anlaşılmaktadır.118 Vali ise sözlükte “bir şeye

çok yakın olan; yetkili kişi yönetici” anlamlarına gelmektedir. Hükümdarlar tarafından

başşehrin dışındaki şehirleri/beldeleri yönetmek üzere tayin edilen memûrlara verilen isimdir.119 Bağdat ve Basra çevresinde yaşanan eşkıyalık hareketlerinden dolayı Basra valisi bulunduğu bölgede düzeni sağlamaya çalışmıştır.120 Valiler dışında bostancı hasekileri de eşkıyalık olaylarının yaşandığı bölgelerde düzeni sağlamak için görevlendirilmiştir. Haseki, vaktiyle sarayda görevli bazı subaylara verilen isimdir.121 Çekmece-i Kebir, Silivra ve Cisr-i Ergene’de düzenCisr-i sağlamak Cisr-içCisr-in bostancı hasekCisr-ilerCisr-i gönderCisr-ilmCisr-iştCisr-ir.122 Bozok sancağına bağlı Sorkun kazasında olan eşkıyalık hareketlerinden dolayı bu bölge içerisinde adı geçen aşiretin ihtiyarları ve kethudalarına emir gönderilip bölgeye mübaşir tayin edilmiştir.123

115 Mansıb: Osmanlı devlet teşkilatında vakıf görevleri dışındaki memuriyet. Mehmet İpşirli, “Mansıb”, DİA, C. XXVIII, İstanbul 2003, s. 4.

116 Ünal, agm, s. 5.

117 Abdullah Yeğin, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat, Sebat Yayınları, İstanbul 2006, s. 683.

118 Mehmet Canatar, “Kethüda”, DİA, C. XXV, İstanbul 2002, s. 332.

119 Ünal Kılıç, “Vali”, DİA, C. XLII, İstanbul 2012, s. 492.

120 s. 350 hüküm 1198.

121 Yeğin, age, s. 329.

122 s. 354 hüküm 1170.

Arapgir sancağı çevresinde bulunan belirli bir grubun eşkıyalıklarından dolayı bölgeye Koyunoğlu İbrahim mübaşir olarak tayin edilmiştir.124

Benzer Belgeler