• Sonuç bulunamadı

Eidelson ve Epstein (1982) yakın iliĢkilerde strese yol açan ve fonksiyonel olmayan inançları ölçmek amacıyla “ĠliĢki Ġnançları Ölçeği”ni geliĢtirmiĢler ve evlilik uyumu ölçeği ile iliĢkisine bakmıĢlardır. Elde edilen sonuçlara göre, evlilik uyumu ile iliĢki inançları arasında negatif yönlü bir iliĢki bulunmuĢtur.

Fitzpatrick ve Sollie (1999) romantik iliĢkilerde gerçekçi olmayan inançları inceledikleri çalıĢmalarında, iki tür gerçekçi olmayan inanç belirlemiĢlerdir. Bunlar kadın ve erkeğin iliĢkisel ihtiyaçlarında bağdaĢmayacak farklılıklar olduğu varsayımına dayanan gerçekçi olmayan cinsiyetçi inançlar ve romantik iliĢkide partnerin mükemmeliyeti ve akıl okumasına dayalı standartlara dayanan iliĢki odaklı inançlardır. Elde ettikleri sonuçlara göre; kadınların bu gerçekçi olmayan inançları daha düĢük bağlılık ve daha az alternatifle iliĢkili bulunurken; erkeklerin gerçekçi olmayan iliĢkisel inançları daha çok alternatifle iliĢkili bulunmuĢtur.

Sprecher ve Metts (1999) iliĢkiyle ilgili romantik inançların partnere olan aĢkı, iliĢkinin sürekliliğini ve pozitif duygulara etkisini incelemiĢtir. Elde ettikleri araĢtırma sonuçlarına göre, romantik iliĢki inançları, sevgi, doyum ve bağlılıkla pozitif iliĢkili bulunmuĢtur.

81

Sharp ve Ganong (2000) gerçekçi olmayan inançların evlilikle ilgili verilen eğitim sayesinde azaltılıp azaltılamayacağını araĢtıran bir çalıĢma yapmıĢlardır. Eğitim, evliliğin anlamı ve evlilikle ilgili gerçekçi olmayan inançlara dayanan grup içi ve tartıĢmaya dayanmaktadır. AraĢtırma sonuçlarına göre, bu eğitimi alan öğrencilerin evlilikle ilgili gerçekçi olmayan inançlarında azalma görülmüĢtür. Özellikle kadın katılımcıların gerçekçi olmayan inançlarında daha yüksek düzeyde azalma görülmüĢtür.

Flett, Hewitt, Shapiro ve Rayman (2001) mükemmeliyetçiliğin iliĢkideki inanç, davranıĢ ve karĢılıklı uyumla iliĢkisini araĢtırdıkları araĢtırmada romantik iliĢkisi olan üniversite öğrencileriyle çalıĢmıĢlar ve araĢtırma sonuçlarına göre; kendine ve diğerlerine yönelik mükemmeliyetçiliği yüksek olan bireylerin iliĢkide iletiĢim, güven ve destek alanlarıyla yüksek düzeyde iliĢkisi olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Bu kiĢilerin bu alanlarda yüksek standartları olduğu sonucu ortaya çıkmıĢtır. Sosyal olarak saptanmıĢ mükemmeliyetçiler ise, daha düĢük uyum ve partnere daha fazla duygusal bağımlılık sergilemiĢlerdir.

Cobb ve diğerleri (2003) eĢ seçimine iliĢkin mitlerle yaptıkları arĢtırmadaLarson (1992)‟un 9 temel inancını temel alarak bir ölçek geliĢtirmiĢlerdir. Buna göre, kiĢi kendinden ve partnerinden mükemmeliyet beklentisi içinden olduğu zaman aynı zamanda iliĢkisinin de mükemmel olması beklentisindedir.

Stackert ve Bursik (2003) bağlanma stilleri ve rasyonel olmayan inançlar arasındaki iliĢkiyi incelemiĢ ve araĢtırma sonuçlarına göre güvenli bağlanma stiline sahip olmayan bireylerin güvenli bağlanan bireylere göre daha fazla rasyonel olmayan inançlara sahip olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Ayrıca bağlanma stilleri ve iliĢki odaklı rasyonel olmayan inançların daha düĢük iliĢki doyumu ile iliĢkili olduğu sonucuna da ulaĢmıĢlardır.

Crissey (2005) ergenlerin evlilik beklentisinde etnik kökenin etkisini araĢtırdığı çalıĢmasında 12.973 ergenle çalıĢmıĢtır. AraĢtırmadan elde ettiği sonuçlara göre; beyaz Amerikalılar siyahilere göre daha günlük iliĢkilere girme eğilimindedirler. Siyah Amerikalılar ise evlilik beklentilerini arttıran daha ciddi iliĢkilere girme eğilimindedirler.

82

Waller ve McLanahan (2005) çiftlerle yaptıkları araĢtırmada her iki partnerin de evlenme beklentisi içinde olduğu ve paylaĢılan deneyimin evliliğin en büyük yordayıcısı olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Yani evlilik beklentisi onların evlenmesindeki en büyük yordayıcı olarak bulunmuĢtur. Ayrıca çiftler geleceklerini benzerlikle çerçevelediklerinde iliĢkiyi sürdürme eğilimindedirler.

Caldwell ve Woolley (2008) aile ve evlilik danıĢmanlarının evlilikle ilgili mitlerini açıklamalarına dayanarak yürüttükleri araĢtırmada; evli danıĢmanların evli olmayan iĢ arkadaĢlarına göre evli çiftlerin cinsel hayatlarına iliĢkin danıĢmada daha güçlü oldukları sonucuna ulaĢmıĢlardır. Ayrıca mitlerin, terapistlerin kiĢisel deneyim, evlilik durumu, deneyim yılı, gelir ve teorik bilgi gibi demografik değiĢkenlerle iliĢkili olduğu sonucuna da ulaĢılmıĢtır.

Priest, Burnett, Thompson, Vogel ve Schvaneveldt (2009) eĢ seçimi mitlerinin iliĢki bozulması ve romantizm ile iliĢkisini incelemiĢ ve genç yetiĢkinlerle çalıĢmıĢlardır. AraĢtırma sonuçlarına göre, iliĢkisinde birden çok ayrılık yaĢayan bireyler romantizm ve eĢ seçimiyle ilgili daha az mite sahip olma eğilimindedir. Ayrıca, “Birlikte olabileceğim tek insan var”, “Ben ve Partnerim Mükemmel olmalı” ve “AĢk yeterli” gibi inançlara da daha az eğilimlidirler. Yani sonuç olarak iliĢkisinde daha çok ayrılık yaĢayan bireylerin mükemmeliyet beklentisi azalmaktadır.

Kalkanlı ve Ersanlı (2009) BiliĢsel-DavranıĢçı Evliliği geliĢtirme programının bireylerin evlilikle ilgili fonksiyonel olmayan tutumlarına etkisini deneysel bir çalıĢma ile incelemiĢlerdir. AraĢtırma sonuçlarına göre evliliği geliĢtirmeye yönelik biliĢsel-davranıĢçı eğitimin bireylerin evlilikle ilgili fonksiyonel olmayan tutumlarını önemli ölçüde azalttığı sonucuna ulaĢmıĢlardır.

Güngör ve diğerleri (2011) Türkçe‟ye uyarladıkları “Romantizm ve EĢ Seçim Tutum Ölçeği” çalıĢmasında ölçeğin yedi temel boyutu olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Ayrıca toplam puana göre cinsiyet açısından bir farka rastlanmazken; “Yalnız ve tek doğru” inancında kadınların lehine, “Beraber yaĢama” inancında erkeklerin lehine anlamlı bir fark bulunmuĢtur.

83

Aydın ve diğerleri (2012) obsesif- kompulsif bozuklukta, mükemmeliyetçilik, kiĢiler arası Ģemalar ve düĢünce-eylem kaynaĢmasının rolünü araĢtırmıĢlardır. Sonuçlara göre, kiĢiler arası sınırlılık Ģemaları, mükemmeliyetçi tutumlar ve düĢünce-eylem kaynaĢması obsesif- kompulsif belirtilere yatkınlık oluĢmasında yordayıcı faktörler olarak bulunmuĢtur.

Bayoğlu ve Atlı (2014) bireylerin eĢ seçimine iliĢkin tutumlarını ölçmek amacıyla “Ġnönü Evlilik Tutum Ölçeği”‟ni geliĢtirmiĢlerdir. Üniversite öğrencileri ile yapılan geçerlik ve güvenirlik çalıĢmalarına göre ölçek tek boyutlu bir yapı göstermiĢtir.