• Sonuç bulunamadı

Donanma İçin Asker ve Gönüllü Toplanması

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 79-84)

Osmanlı Devleti kurulduğu 1300’lü yıllarda düzenli ve disiplinli bir orduya sahip değildi. Zamanla genişleyen topraklarla birlikte devletin içerisine girdiği mücadele alanları da genişledi. Özellikle Bizans ile olan savaşlar Osmanlılara düzenli ordunun gerekliliğini gösterdi. Bu ihtiyacı karşılamak üzere Orhan Bey, yaya ve müsellemlerden oluşan Osmanlı Devleti’nin ilk düzenli ordusunu kurdu. İlerleyen zamanda Osmanlı Devleti’nin Balkanlara açılmasıyla birlikte kurulan bu ordu yetersiz gelmeye başladı. I.Murad kendi zamanında artan asker ihtiyacını karşılamak üzere yeniçeri ocağı kuruldu. Bu ocağın mensupları ise hristiyan ailelerin devşirilen çocukları idi. Küçük yaşta ailesinin izni ile Osmanlı hizmetine katılan bu çocuklar, Müslüman-Türk geleneklerine göre yetiştirilip yeteneklerine göre devlet bünyesinde görev almaktaydılar.

Devşirme sistemi ile büyük ölçüde kara kuvvetlerinin asker ihtiyacını karşılayan Osmanlı Devleti’nin Karesi Beyliği’ni alması ve sınırlarının denize ulaşmasıyla birlikte yeni bir ihtiyaç daha ortaya çıktı. Elbette bu ihtiyaç denizlerde düşmanlara karşı mücadele edecek olan deniz kuvvetleri idi. XIV.yy’ın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nin elinde Karesi Beyliği’nden kalma bir denizgücü vardı. Ancak bu kuvvet devredildiği ilk haliyle hrsitiyan kuvvetlere karşı koyacak durumda değildi. Bunun temel sebebi ise hazırda yetişmiş denizcilerin olmamasıydı. Bu sorunu çözmek üzere I.Murad harekete geçti. Bekar erkeklerden oluşan ve daha önce kara kuvvetlerinde hizmet veren azap askerlerini, donanma için hazırlattı. Böylece Osmanlı Devleti’nin ilk yerli denizci grubu oluştu.

Azapların denizci olmaları ile birlikte başka bir sorun ortaya çıktı. Yeni kurulan deniz kuvvetlerine öncülük edecek, onları yetiştirecek usta denizci ve kaptanlar gerekli idi.

150 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.189, Hüküm 400.

Ancak bu tecrübeli denizci ve kaptanlar Osmanlı hizmetinde yeter sayıda bulunmamaktaydı. Denizci eksikliğini gidermek amacı ile I.Murad döneminden itibaren Venedik, Ceneviz, Fransa ve diğer Avrupalı devletlerden tecrübeli hristiyan denizciler paralı asker olarak Osmanlı donanmasına alınmaya başlandı. Böylece kuruluş döneminde Anadolu’nun batı kıyılarında kısmen de olsa Türk donanması teşkilatı oluşturuldu.

XV. ve XVI.yy’da Osmanlı Devleti’nin doğu ve batı Akdeniz etrafındaki topraklara hakim olmaya başlamasıyla birlikte etkileşime girdiği toplulukların sayısı arttı. Bir taraftan Endülüs Müslümanları ile olan ilişkiler diğer taraftan batı Akdeniz’in müslüman korsanları ile olan irtibat bu dönemde daha da kuvvetlendirildi. Bu girişimler bölgede Osmanlı desteğinin artması ile devam etti. Nihayetinde Hızır Reis ve ona bağlı denizci güçleri Akdeniz’de birleşerek Osmanlı Devleti hizmetine girdi. Bu olay donanma teşkilatının yeniden yapılanma ve konumlanmasına sebep oldu. Hızır Reis’e kadar mevcut Türk donanması kısıtlı yetkiler ve kaynaklar ile hareket etmekteydi. I.Süleyman’ın verdiği özel yetkilerle Osmanlı Devleti’nin ilk kaptan-ı deryası oldu. Donanma ve denizler üzerinde Hızır Reis’e verilen geniş haklar Türk denizciliğinde hızlı ve güçlü bir ivme yarattı. Bu hızlı yükselişin diğer bir önemli parçası ise, Akdeniz ve çevresindeki müslüman-Türk kuvvetlerin organize edilmesi idi. Hızır Reis ve denizci ekibi sayesinde başlangıçta sayıları az olan kuvvetlerin zamanla sayısı giderek arttı. Böylece birleşik hristiyan güçlerine karşı Türkler öncülüğünde müslüman denizci kuvvetleri birleştirilmiş oldu.

II.Selim döneminde Osmanlı donanması kendisinden önceki dönemde olduğu gibi merkeze bağlı kaptan-ı derya tarafından komuta edilmekteydi. Onun komutasında ise, tımarlı sipahiler, kapıkulu askerleri, cebeciler topçular ve levendlerden oluşan askeri bir yapılanma vardı. Levendler dışındaki diğer birimler aynı zamanda kara kuvvetleri içerisinde de yer almaktaydı. 1571’deki İnebahtı yenilgisinden sonra Osmanlı donanmasında Uluç Ali Reis idaresinde 30 gemi ve bu gemiler üzerindeki askerler kalmıştı. Bu döneme ait kesin rakamlar olmasa bile buradaki 20.000 asker kaybından sonra Osmanlı donanmasından geriye 10.000-15.000 asker kaldığı tahmin edilmektedir. Savaştan sonra II.Selim’in donanmayı yeniden ayağa kaldırması ve denizlerde Osmanlı hakimiyetini yeniden canlandırması gerekiyordu. Bu niyetle zaman kaybetmeden imparatorluğun birçok bölgesine deniz seferi için temin edilmesine dair hükümler gönderdi.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden beri sefere gidecek askerler sancak dahilinde hizmet veren çeribaşıları tarafından organize edilmekteydi. Ancak nahiye ve

daha küçük yerlerde bu görev çeri sürücüsü tarafından üstlenilmekteydi. Bu kişiler barış zamanında bölge güvenliğine katkıda bulunur, savaş zamanında ise merkezden gelen emirler doğrultusunda hareket ederdi. Görevlerini yerine getirmeyenler önce uyarılır eğer bu durum tekrarlanırsa görevden alınırlardı. Bununla ilgili birkaç örnek inceleyecek olursak; 1574 Tunus Deniz Seferi öncesi gönderilen ve bugün 24 Numaralı Mühimme Defteri’nde 480 ve 481 numaralı hükümlerde Anadolu, Karaman ve Rum kadılarından donanmaya katılmayan askeri sınıfların ellerinden tımar gibi çeşitli gelir kaynaklarının alınması ve bu kişilerin de Kıbrıs’a sürgün edilmesi istenilmektedir.152 Buradan da anlaşıldığı üzere Osmanlı Devleti toprakları içinde askeri organizasyonda yapılan hatalar çoğu suçtan daha ağır cezalar ile karşılık bulmaktaydı. Elbette savaşta başarı sağlayacak gücün sağlanması ve devletin varlığının korunması yukarıda belirtilen durum ile doğrudan ilişkilidir. Otoritenin ve caydırıcılığın olmadığı bölgelerde asker ve gerekli personelin toplanması bu dönemde pek mümkün görünmemektedir.

II.Selim ve dönem devlet adamları Tunus Seferine ayrı bir özen göstermekteydiler. Bu kadar üzerinde durulan seferin temelinde yatan nedenler tek boyutlu olamazdı. Eğer XVI.yy’ı ve savaşlarını ele alırsak II.Selim’in yaşadığı ağır İnebahtı yenilgisi gibi bir yenilgi öncülleri arasında görülmemektedir. Diğer taraftan bu yenilgi Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya karşı daha önce denizlerde kazandığı psikolojik üstünlüğün sarsılmasına da sebep oldu. Dönem kaynaklarında doğrudan belirtilmemiş olsa bile yapılacak yeni seferlerin hem II.Selim’in şahsi itibarlarını kurtarma hem de Akdeniz’de hakimiyeti yeniden sağlama adına olacağı dönemin siyasi gelişmelerinden anlaşılmaktadır. 1571 sonrası deniz seferinde tekrar ağır bir yenilgi alma ihtimali, devletin yönetici kademelerinde önemli derecede tedirginlik yarattı. Bu durum 23 ve 24 Numaralı Mühimme Defterlerinde tekrar tekrar gönderilen hükümlerden açıkça anlaşılmaktadır.

1574 Tunus Seferi öncesi merkezden Amasya153, Ankara154, Antep155, Aydın156, Bayburt157, Bolu158, Budin159, Cezayir160, Çankırı161, Diyarbakır162, Erzurum163, Halep164,

152 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.179, Hüküm 480-481.

153 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

154 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.279, Hüküm 595.

155 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.248, Hüküm 519.

156 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

157 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.232, Hüküm 491.

İçel165Karaman166, Kastamonu167, Kilis168, Kütahya169, Malatya170, Midilli171, Mora172 Rodos173, Samsat174, Sivas175, Tırhala176, Temeşvar177, Vize178, Zigetvar179 gibi daha birçok Osmanlı yerleşim birimlerine hükümler gönderilerek asker talep edildi. Bu yerlerin dışında II.Selim denize yakın kıyı bölgelerindeki kalelerden mevcut askerlerinin yarısını Tunus Seferi için donanmaya göndermelerini istedi. Bunun bir örneği 24 Numaralı Mühimme Defteri 38 numaralı hükümde görülmektedir. Burada İçel beyinden deniz kenarındaki Akçakale, Selenge ve Mamuriye kalelerinden mevcut tüfekçi ve hisar erlerinin yarısının gönderilmesi istenmektedir.180 Bunun bir başka örneği ise, yine 24 Numaralı Mühimme Defteri’nde 136 numaralı hükümde yer almaktadır. Bu hükümde Kastamonu beyinden Kastamonu ve Sinop kalelerindeki hisar erlerinin yarısının istendiği görülmektedir.181

Yukarıda açıklanan ifadelerde de görüldüğü üzere acil olan donanmadaki asker ihtiyacı halihazırda bulunan kaledeki erler ile karşılanmaya çalışıldı. Ancak bu girişimler tek başına yeterli gelmeyebilirdi.

159 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.310, Hüküm 680.

160 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.91, Hüküm 246.

161 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.279, Hüküm 595.

162 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.248, Hüküm 519.

163 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

164 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.227, Hüküm 480.

165 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.14, Hüküm 38.

166 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.250, Hüküm 520.

167 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

168 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.251, Hüküm 523.

169 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

170 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

171 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

172 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.112, Hüküm 298.

173 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

174 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.260, Hüküm 546.

175 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

176 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.201, Hüküm 532.

177 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

178 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.243, Hüküm 517.

179 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.244, Hüküm 518.

180 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.14, Hüküm 38.

Osmanlı Devleti’nin girdiği mücadelelerde elbette tecrübeli askerlerin yanısıra ek kuvvetler de bulunmaktaydı. Bu ek kuvvetlerin önemli bir kısmı ise gönüllülerden meydana gelmekteydi. Gönüllü askerler bağlı bulundukları yerlerin umuma açık yerlerde verilen ilanlar ile toplanmaktaydı. Konuyla ilgili olarak 24 Numaralı Mühimme Defteri 12 numaralı hükümde Rumeli beylerinden Pazar yerinde verilen ilanlar ile donanmaya yarar yiğitlerin tespit edilip, merkeze gönderilmesi istenilmektedir.182 Burada önemli bir nokta ise birçok hükümde geçen ‘yiğit’ kelimesidir. Savaşa çağrılan mevcut sıradan askerler için böyle teşvik edici, övücü ve harekete geçirici sözler kullanılmamaktadır. Elbette bu tür ifadelerin halk arasındaki yeni yetme gençler üzerindeki etkisi büyük olacaktır. Böylece psikolojik olarak etkilenen veya uyarılan gençler kolay ve hızlıca askere hazırlanacaktır. Bu ek bilgiden de anlaşılacağı üzere mevcut hükümler yazılırken ve bu yazılan hükümler ilan edilirken toplum üzerinde bırakacağı etki göz önünde bulundurulmaktaydı.

Gönüllüler geniş imparatorluk topraklarının her bölgesinden toplanabilirdi. Örneğin 23 Numaralı Mühimme Defteri 323 numaralı hükümde Diyarbakır Beylerbeyine vilayeti dahilinde bulunan yerlerden donanma için gönüllü asker yazılma istenmektedir.183 Konu ile ilgili diğer bir örnek ise 24 Numaralı Mühimme Defteri 353 numaralı hükümde yer almaktadır. Bu hükümde ise Üsküp beyinden idaresi altındaki yerlerden gönüllü asker toplaması istenmektedir.184 Yukarıda ismi geçen mühimme defterleri detaylı incelenecek olursa, hemen hemen bütün Osmanlı şehir ve daha küçük yerleşim yerlerinden gönüllü asker istendiği görülecektir. Çeşitli bölgelerden toplanan bu gönüllü askerlerin sayısı tam olarak tespit edilememektedir. Diğer taraftan gönüllü askerlerin kilo, boy ve sağlık durumları gibi kişisel verileri hakkında da yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Tunus Seferine giden asker sayısı doğrudan dönem kaynaklarında yer almamaktadır. Ancak Katip Çelebi sefere 268 kadırga ve kalite, 15 mavuna, 15 kalyonun katıldığını söylemektedir.185 1 kadırgada ortalama 100 asker, 1 kalitede ortalama 220 asker, 1 mavunada ortalama 180 asker ve 1 kalyonda ortalama 800 asker bulunduğuna göre; Tunus seferine gemiler ile giden askerler sayısı tahmini olarak 60.000 civarındadır. Ancak bölge ve çevresinde bulunan kuvvetlerde savaş öncesi Osmanlı ordusuna katıldılar.

182 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.5, Hüküm 12.

183 BOA, 23 Numaralı Mühimme Defteri, s.156, Hüküm 323.

184 BOA, 24 Numaralı Mühimme Defteri, s.128, Hüküm 353.

185 Katip Çelebi. (1980). Tulvetü’l-kibar fi esfari’l-bihar. (Haz. Orhan Şaik Gökyay). İstanbul: Kervan Kitapçılık, s.149.

Bunun bir örneği 24 Numaralı Mühimme Defteri 166 numaralı hükümde yer almaktadır. Bu belgede Şeyh Ali isimli bir komutanın komutasında 3.000 atlı askerin Tunus’a yardım ettiği görülmektedir.186 Osmanlı ordusuna Kuzey Afrika’daki bölge kuvvetlerinden katılımın olduğuna başka bir örnek ise, 24 Numaralı Mühimme Defteri 246 numaralı hükümde bulunmaktadır. İsmi geçen hükümde Cezayir-i Garp Beylerbeyinden 1.095 atlı asker ve 1.000 yeniçeri talep edilmektedir.187 Yukarıda örnekleri verilen kuvvetlere Kuzey Afrika kıyılarındaki Türk denizcilerinin ve bölgedeki diğer müslüman kuvvetlerin katılması ile birlikte savaş öncesi Osmanlı askerlerinin sayısı 80.000’i geçmektedir.188

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 79-84)