• Sonuç bulunamadı

2. ALANYAZIN

2.2. Dijital Kültür

Dijital kültür, bilgisayar ve internet gibi araçların ortaya çıkışıyla güçlenen, kültürel üretimde dijital ortamların özelliklerini arayan ve dijital ortamlarla bağı bulunan bir kültürel ortamdır. Literatürde sıklıkla siber kültürle eş anlamlı tutularak anılır ve birbirinin yerine geçer. Williams’ın (1983, s. 87) tanımlanmasının karmaşık bir eylem olduğunu söylediği kültür kavramını Inglis sekiz özellikle açıklar:

• Kültür, belli bir grup insana özgü fikir, değer ve inanç kalıpları, düşünme ve duygu karakteristiklerini içerir.

• Bir grubun kültürü o grubu diğer gruplardan ayırır.

• Kültür anlamlar içerir; kültür anlamlıdır.

• Bir grubun fikirleri, değerleri ve inançları insanları harekete geçmeye motive eder.

• Bir grubun fikirleri, değerleri ve inançları semboller ve eserlerle ifade edilir.

• Kültür öğrenilir.

• Kültür planlı olmayandır.

• Kültür ve toplumsal iktidar biçimleri birbirleriyle yakından ilişkilidir.

(Inglis, 2005, s. 5-8).

Lefebvre, “bir kültür nedir?” sorusunu sorar ve kültürün bir praksis olduğu cevabını verir. Toplumun kaynaklarını bölüştürmenin ve üretime yön vermenin bir yoludur. Kültür en geniş anlamıyla bir üretme tarzıdır ve üretim, insanın kendi hayatını üretmesi anlamını kazanır (Lefebvre, 2010, s. 43). Dijital kültürde ise devreye makine,

bilgisayar, internet gibi araçlar girer, bu kendini üretim tarzı dijital araçlarla dijital ortamlarda gerçekleşmeye başlar. Aslında makine her yerdedir, ister bedende ister teknolojide olsun dünyamız makineyle kuşatılıdır. Her zaman akım üreten bir makine ve ona bağlanıp bu akımı kesen, akımdan parçalar koparıp alan bir makine mevcuttur (Deleuze ve Guattari, 2014, s. 18).

Ardèvol (2005), siberkültürü; internet vasıtasıyla geliştirilen ve değiştirilen kültürel ürünlerin toplamı olarak tanımlar. Ona göre internet çalışmalarının 4 odağı bulunmaktadır: a) İnternet teknolojisi üzerinde temellenen yeni bir kültürel model olarak siberkültür, b) İnternetle ortaya çıkan kültür olarak siberkültür, c) İnternet içerisinde geliştirilen kültürel ürünler olarak siberkültür, d) bir medya formu olarak siberkültür. Bu dört boyut, kültürü kavramsallaştırmada ana trendler kullanılarak oluşturulur: bir uyarlama stratejisi olarak, bütün sistem olarak, sembolik düzen olarak ve belirleme pratiği olarak. Bu dört farklı kültürel perspektif aynı zamanda siberkültür araştırmalarına odaklanan 4 prensiple ilişkilidir: teknoloji olarak internet; yeni bir toplumsal bağlam olarak internet; yeni bir yaratıcı ve işbirlikçi araç olarak internet; bir iletişim ortamı olarak internet. Bu gruplaşma şöyle tablolaştırılabilir:

Tablo 2.1. Siberkültür ve Odakları

Yeni bir kültürel model Bir İnternet kültürü/kültürleri -Teknoloji olarak internet

Siberkültürün araştırma başlıkları, internet aracılığıyla geliştirilen ve değiştirilen bir kültürel ortamda, kültürel üretim, dağıtım, düzenleme ve tüketim türleriyle bağlantılıdır, iş birliği ve etkileşim görünümlerini ve kişilerin internet teknolojilerini kendilerini ifade etmek ve temsil etmek için nasıl kullandıklarını vurgular (Ardèvol,

2005). Siberkültür, makinanın içerisinde önemli bir rol oynadığı kültürdür (Lister vd.

2009, s. 317).

Dijital kültür, dijital medyanın araçlarıyla yapılan bir ürün seti ve yaratıcı bir süreçtir (Van Dijk, 2012, s. 211). Rasyonelleştirme dijital kültürün temelini oluşturur ve bilgi işleminin ikili kodu, bu tür rasyonalizasyonun en son dışavurumudur (Skees, 2010, 286). Bu dijital kültürün içerisinde üretildiği toplum farklı özelliklere sahiptir. Bu toplum; bilgi toplumu, ağ toplumu gibi kavramlarla nitelendirilir. Van Dijk’a göre bilgi toplumu, bilgi yoğunluğunun çok yüksek olduğu bir toplum biçimidir. Toplumun organizasyonel yapısı bilime, rasyonelliğe ve yansımaya dayanır. Kırsal ya da endüstriyel bir sektör olup olmadığını gözetmeksizin bütün sektörlerde ve değerlerde bilgi üretiminin yükselişiyle belirginleşen bir ekonomisi vardır. İşgücünün donanımı bilgi ve yüksek eğitime dayanır. Kültür, medya ve bilgi ürünlerinin işaretleri, sembolleri ve anlamları tarafından belirlenir ve yönlendirilir (Van Dijk, 2012, s. 23). Ağ toplumu, bir modern toplum biçimidir ki sosyal ağ ve medya ağ yapısı örgütlenme biçimini -ki bu biçimler, bireysel, grup/organizasyonel ve toplumsaldır- her evrede karakterize eder. Bu ağlar toplumun her birim ve bölümüne giderek artan bir şekilde bağlantılanmaktadır.

Batı toplumlarında ağ tarafından bireysel bağlanmalar ağ toplumunun temel birimi haline gelmektedir. Doğu toplumlarında ise bu daha ziyade grup düzeyindedir (Van Dijk, 2012, s. 24). Ağ toplumu, Castells’in (2013, s. 4) “toplumlarımız giderek ağ ile benlik arasındaki çift kutuplu bir karşıtlık etrafında yapılanıyor” şeklinde tanımladığı bir zamanın toplumudur. Toffler ise (2008, s. 15-17) bahsi geçen bu zaman dilimini

“üçüncü dalga” olarak adlandırır. Bu yeni uygarlığın yeni aile yapılarını, yeni çalışma biçimlerini ve yeni yaşam tarzlarını, yeni bir bilinç, yeni ekonomik ve toplumsal yapılanmalar getirdiğini, eski güç ilişkilerine, seçkinliklere meydan okuyarak ileride yaşanacak güç çekişmelerinin zeminini hazırladığını söyler.

Bununla bağlantılı olarak dijital kültür, çoklu ortam olgusunun ortaya çıktığı, internetin yaygınlaştığı ve ekonomik, toplumsal, kültürel ve gündelik hayata dahil olduğu, merkezinde bilgisayar mevcut olan bir ortamdır (Colombain, 2012). Dijitallik kültürün bir belirleyicisi olarak düşünülebilir, çünkü modern yaşam biçimini diğerlerinden açıkça ayıran, insan eserlerini, anlamlandırma sistemini ve iletişimi birlikte kapsamaktadır (Gere, 2008, s. 16). Bu çalışmada da vurgulanacağı gibi makina sadece makina değildir, toplumsaldır, insandan araca, araçtan makinaya olan gelişme çizgisi hayal ürünüdür; makina toplumsaldır ve haber verdiği tekniklere, seçtiği

araçlara, elinde bulundurduğu insanlara, geçtiği yapılara göre ilktir (Deleuze ve Parnet, 1990, s. 143). Teknoloji toplumun tek belirleyicisi olmadığı gibi, toplum da teknolojik değişimin yönünü çizemez, çünkü başka bir karmaşık etkileşim sürecine dahildir.

Teknoloji toplumdur ve toplum teknolojik aygıtlarına değinilmeden anlaşılamaz (Castells, 2013, s. 6), bütüncül olarak ele alınması gereklidir.

Dijital kültür, tarihsel olarak zaruri bir fenomendir, çeşitli bileşenleri ilk olarak modern kapitalizme bir cevap olarak ortaya çıkmış ve daha sonra 20. yüzyıl ortalarındaki savaş halinin talepleri tarafından bir araya getirilmiştir. Bu savaş halinde teknolojik ürünler ortaya çıkmıştır ve fakat teknoloji bizim bugünümüzün dijital kültürünün gelişimine katkı yapan kaynaklardan sadece biridir. Diğer kaynaklar olarak, enformasyon ve sistemler hakkındaki tekno-bilimsel söylemler, avangart sanat çalışmaları, karşıt kültür ütopyacılığı, eleştirel teori ve felsefe ve hatta Punk gibi alt kültür ürünleri sayılabilir. Dijital kültür, bu unsurlar arasındaki karmaşık etkileşimler ve diyalektik ilişkilerden dolayı oluşmuştur (Gere, 2008, s. 18). Dijital kültür çok güçlü olarak; kolajı, doğrusal olmayan anlatıları, kültürel metinlerin uzamsal yolculuğunu, yeniden karmayı, kopyala-yapıştır örneklemeyi, yazarlığın geleneksel konseptinin parçalara ayrımı ve bozulumunu içeren postmodern özelliklerle bağlantılıdır. Dijital kültüre sağlam bir şekilde yerleşmiş olan remix (yeniden düzenleme) estetiği; şüphesiz dijital çağdan öncesinde de mevcuttur ancak, ucuz olması, sıradan insanların var olan materyalleri kolaylıkla, kesip yapıştırmasına örneklemesine olanak sunan kullanımı kolay araçlar bu süreçte büyük bir olanak sunmuştur (Goode, 2010, s. 537).

Bu kültürü oluşturan toplum biçimini anlamak için Van Dijk’in (2012) belirlediği Web’in 7 kanununa göz atmak yerinde olacaktır.

-Ağ eklemleme kanunu (The law of network articulation): Toplumsal ilişkilerin, bağlantılandırıldıkları toplumsal birimlerle karşılaştırıldıklarında daha çok etki kazandıkları; büyük önem kazanan ilişkilerin etkilerinin ekonomiyi, politikayı, hükümetleri, kültürü ve gündelik hayatı ciddi anlamda değiştirdikleri görülmektedir.

-Ağ dışsallığı kanunu (The law of network externality): Ağın, ağ dışında olan insanlara ve nesnelere etkisi vardır. Ağa bağlı insanlar ağ dışındaki insanlarda bir “ağ etkisi” yaratmakta ve ağlara katılım baskısı artmaktadır.

-Ağ genişleme kanunu (The law of network extension): Ağ büyümesinin içsel boyutuyla ilgilidir. Ağlar kısa sürede her bir birime doğrudan link verebilmek için

fazlaca büyümektedirler ve bu yüzden birim kümelenmeleri ve bu kümelenmeler arasında köprüler, aracılar oluşturulmaktadır.

-Küçük dünyalar kanunu (The law of small worlds): Büyük ölçekli ağlarda, çoğunlukla birçok birim komşu değildir, fakat birkaç adımda (ki çoğunlukla bu durumda, daha sonra detaylıca bahsedilecek olan Milgram’ın 1967 tarihli “küçük dünya hipotezi” anılır) birbirlerine ulaşabilirler ve bu bir küçük dünya yaratır.

-Sınırlı dikkat kanunu (The law of the limits to attention): Her birey bir ağ üzerinde bir başkasına bağlanabilir ve iletişim kurabilir fakat burada bir sınırlılık mevcuttur çünkü zaman kısıtlıdır, dikkat de sınırlıdır. İnternet üzerinde ne kadar çok insan içerik yazıp üretiyorsa, dinleyiciler/okuyucular o kadar azalacaktır. Her içerik için bir tüketici mevcut değildir çünkü dikkatin belirli bir sınırı vardır. Birçok blog çok az kişi tarafından görülmekte, birçok tweet kimse tarafından okunmamaktadır.

-Ağ içinde güç kanunu (The power law in networks): Az sayıda birimin ya da aktörün daha çok bağlantısı olması, çok sayıda birimin ve nodun az sayıda bağlantısı olmasıyla ilgilidir. Eşdeyişle zenginin daha zengin fakirin daha fakir olma etkisidir.

İstatistiki bir durumdur ve “ölçeksiz”in anlamı ağdaki bağlantı sayısı hakkında bir varsayımın olmamasıdır. Daha çok takipçisi olan kişinin takipçisinin artışı, popüler bağlantıların popülerliğinin artışı durumudur.

-Trend güçlendirme kanunu (The law of trend amplification): Ağlar var olan toplumsal ve yapısal eğilimleri, trendleri güçlendirmeye eğilimli olan ilişkisel yapılardır. Toplum üzerinde internetin ve yeni medyanın etkisi devrimsel değil evrimseldir, internet ve yeni medya var olan toplumsal trendleri güçlendirir (Van Dijk, 2012, s. 37-43).

Dijital kültür, içeriğe “talep edildiğinde erişim”in kültürüdür, kullanıcıların medya içeriğine istedikleri zamanda istedikleri yerde erişebildikleri, ne yayın zamanına ve yayın mekânına ne de resmi olarak ürünün satıldığı mağazada bulunma tarihine bağlı bulunmak zorunda oldukları bir kültürdür (Hills, 2009, s. 112). Bu kültür içerisinde kişiselleştirilmiş veriler büyük miktarlarda ve çeşitlilikte toplanmakta ve hızla değiş tokuş edilmektedir (Silk vd. 2016, s. 712). Aynı zamanda dijital kültürün beraberinde getirdiği “hızlı bir değişim”dir (Gere, 2008, s. 7).

Günümüz toplumlarının, bilgisayarlaştırılmış toplum, dijital toplum, bilgi toplumu, ağ toplumu, bilgi ve iletişim toplumu, internet toplumu, iletişim toplumu, sibertoplum, medya toplumu, post-endüstriyel toplum, postmodern toplum, sanal

toplum gibi, siyasi tartışmalarda, medya söyleminde gündelik söylemde ve akademik söylemde birçok niteleme bulunmaktadır ve bu kavramların çoğu bilginin önemini, bilginin üretimi, oluşumu, dağıtımı ve kullanımını, internet ve mobil telefonlar gibi dijital ağ teknolojilerinin ve bilgisayarların yükselişini vurgulamaktadır (Fuchs, 2013).

Dijital kültürle bütünleşen ağ toplumu ve sosyolojik analizin önemli bir nesnesi olan kitle toplumu arasında sosyolojik ve iletişimsel olarak temel bazı farklılıklar bulunmaktadır. Yapısı, bileşenleri, kapsamı, ölçeği ve medya kavramı ile ilgili olarak iki toplum biçimi farklılık göstermektedir. Bu iki toplum biçiminin farklılığı aşağıdaki tabloyla görselleştirilebilir:

Tablo 2.2. Kitle Toplumu ve Ağ Toplumu Tipolojisi

Özellikler Kitle toplumu Ağ toplumu

Ana bileşenler Topluluklar (gruplar,

organizasyonlar, cemaatler) Bireyler (ağlarla bağlanmış)

Bileşenlerin yapısı Homojen Heterojen

Ölçek Genişletilmiş Genişletilmiş ve azaltılmış

Kapsam Yerel Küreyerel (küresel ve yerel)

Bağlanırlık ve bağlanmışlık Bileşenler içinde yüksek Bileşenler arasında yüksek

Yoğunluk Yüksek Düşük

Merkezileştirme Yüksek (az merkezli) Düşük (çok merkezli)

Kapsamlılık Yüksek Düşük

Topluluk türü Fiziksel ve bölünmez Sanal ve çeşitli

Örgüt türü Bürokrasi (dikey entegre olmuş) İnfokrasi (yatay farklılaşmış) Hane halkı türü Geniş hane halkları, geniş aileler Aile ilişkileri çeşitliliğiyle küçük

İletişim türü Yüz yüze Artan bir şekilde aracılanmış

Medya türü Geniş yayın yapan kitle medyası Dar yayın yapan etkileşimli medya

Medya sayısı Düşük Yüksek

Kaynak: van Dijk, 2012, s. 43.

Kitle toplumunda ana bileşenler topluluklarken ağ toplumunun temel birimi birey haline gelmiştir ve bu birey ağlar tarafından bağlantılandırılmıştır. Cemaatler, geniş aileler gibi geleneksel yerel topluluklar, büyük bürokrasiler parçalanmıştır. Bu durum, eşzamanlı olarak oluşan ölçek genişlemesinden (ulusallaşma ve uluslararasılaşma) ve ölçek daralmasından (küçük yaşam ve çalışma alanları) kaynaklanmıştır. İş bölümü çeşitliliği, bireylerarası iletişim ve kitle iletişimi artarken gündelik hayat alanları ve çalışma ortamları giderek küçülmekte ve heterojenleşmektedir. Ağ toplumunun ölçeği kitle toplumuyla karşılaştırıldığında hem büyütülmüş hem de azaltılmıştır. Ağ toplumunun kapsamı da hem küresel hem yereldir ve küyerel olarak da adlandırılır.

Bileşenlerin örgütlenmesi (bireyler, gruplar, örgütler gibi) belirli zaman ve uzamlara bağlı değildir. Ağ toplumunun toplumsal birimleri parçalanmış ve dağılmıştır. Birimler

arası bağlar kitle toplumunun birimleriyle, geleneksel aile, komşuluk ilişkileriyle, örgütsel ilişkilerle karşılaştırıldığında düşük yoğunluktadır. Ama aslında telekomünikasyonun bütün türlerini kullanarak hem bireyler arasında hem de parçası oldukları ağ toplumu birimleri arasında yüksek seviyede bir bağ oluşturmaktadırlar. Ağ toplumu kitle toplumundan daha az kapsayıcıdır. Kitle toplumunun herhangi bir bölümüne doğumla ya da eylediğiniz işlerinizden ziyade kim olduğunuza bakılarak dahil olabilirsiniz ancak ağ toplumunda her bir ağ için savaşmanız, kendi değerinizi, sahip olduğunuz özellikleri sergilemeniz gereklidir (van Dijk, 2012, s. 43-46). Aslında Wittel’e göre (2001) ağ toplumsallığı topluluğa zıttır. Topluluk, durağanlık, tutarlılık, yerleştirilmişlik ve aidiyet gerektirir, güçlü ve uzun ömürlü bağlar, yakınlık, ortak bir tarih ya da kolektif bir anlatı içerir. Ağ toplumsallığı ise Tönnies’in topluluk (gemeinschaft) kavramına zıt bir yerde durur, aidiyet temsil etmez ancak katılım ve parçalanma içerir. Ağ toplumsallığında toplumsal ilişkiler anlatısal değil bilgiseldir;

ortak bir tarihe ya da ortak deneyime dayanmaz fakat öncelikli olarak, data değişimine ve “yakalama”ya dayanır. Hikayeler, süreklilikle belirliyken bilgi kısa ömürlülükle tanımlanır. Ağ toplumsallığı, kısa sürelilikten ve geçicilikten oluşur, tekrarlamalı toplumsal ilişkilerden, kısa ömürlü fakat yoğun karşılaşmalardan oluşur (Wittel, 2001, s. 51).

Dünya, insanın eseri, pratik, gündelik hayatının eseri olması nedeniyle insanın aynasıdır. Ancak bu ayna pasif bir ayna değildir, insanın eserinde kendini fark ettiği, kendinin bilincine vardığı bir aynadır. Eser insandan, insan eserden gelir, eser insan tarafından yapılırken, insan da eserin içinde ve eser tarafından kendini yapmıştır (Lefebvre, 2012, s. 167-168). Kültür, insan tarafından üretilir ama aynı zamanda insanı da üretir, insanı yansıtır. Kitle toplumunun özelliklerinden farklı yönleri bulunan ağ toplumunda da diğer bütün tarihsel süreçlerde olduğu gibi bir kültür/dijital kültür alanı ve bunun içinde üretildiği bir gündelik hayat mevcuttur. Lefebvre’e (2012) göre gündelik hayat “aşinalık”tır, ancak aşina olması ve herkesin gözünün önünde olması bilindiği anlamına gelmez:

“Oysa, aşina olan şey, aşina diye biliniyor demek değildir. Hegel, […], “Was ist bekannt ist nicht erkannt” (Aşina olunan bilinmez) der. Aşina, aşinalık, insanları örter ve onlara tanıdığımız bir maske vererek onları bilmemizi güçleştirir. Eksik bir maskedir bu. Bununla birlikte, aşinalıkta (benim başkalarıyla, başkalarının benimle aşinalığı) hiç yanılsama yoktur. Gerçektir ve gerçekliğin parçasıdır. Maskeler yüze, deriye yapışır; deri, ten, maske halini alır…” (Lefebvre, 2012, 201-21).

Ağ toplumunda ve dijital kültür ortamında da bir “evin içerisindeki fil”

yaşamakta, aşina olunan ve görünmez hale gelen eylemler, pratikler, ritimler ve ortamlar bulunmaktadır.