• Sonuç bulunamadı

Hipotez 3- Sağlık politikalarının odağı ve dolayısıyla sağlık örgütlenmesi,

A. Devletin Özerkliği ve Birikim: Poulantzas

38 keşfedilmesi olduğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte, kapitalizm ve sağlık alanında meydana gelen değişikliklerin belirleyicisi olarak ekonominin dışında diğer faktörlerin öneminin ihmal edilmesini bir eleştiri olarak dile getirmektedir.71

İşlevselci yaklaşımın ise üç belirgin değişik biçimi dikkate değerdir: Yapısalcı Marksizm, Devletin Türetilmesi veya Sermaye-Mantığı okulu ile Alman Neo-Marksizmi. Bu yaklaşımlar, genel hatları ile kapitalizmde devletin biçim ve işlevi, sermaye birikiminin rolü, devlet ile sermaye ve sınıf mücadelesi arasındaki ilişkiler ön plana alınarak incelenecektir.

39 düzeylerden oluştuğunu kabul etmelerine rağmen, Marks’ın düşündüğü gibi ekonomik düzeyin daima diğer düzeyler üzerinde temel belirleyici olduğu kabulünü reddederler.”73 Poulantzas devletin göreli özerkliğini kapitalist toplumdaki egemen sınıflardan özerklik olarak da nitelendirir ve devletin işlevini, toplumsal bütünlüğü koruma ve özgül bir toplumsal formasyon biçiminde ortaya çıkan bu bütünlüğü yeniden üretme olarak çıkarsar. Kapitalist devlet bu işlevi, “kendini halkın-ulusun birliği olarak sunarak ve özellikle sınıf mücadelelerini kontrol altına alarak yapar.

Böylece kapitalist devlet işlevini hem sınıfsal niteliğini egemenlik altındaki sınıflardan gizleyerek hem de onları devlet kurumlarından özellikle dışlayarak yerine getirir.”74

Poulantzas’ın kamu yönetimi açısından önemi, devlet iktidarı ile devlet aygıtları arasında yaptığı ayrımdır. Devlet iktidarı ifadesiyle devletin çıkarlarına uygun düşen belli sınıfların iktidarını anlatmaya çalışmıştır.75 Bundan dolayı devlet, sınıf çıkarından bağımsız bir iktidara sahip olmadığından, devlet yapısının kendisi iktidarı kullanamaz. Kısaca Poulantzas’ın bakışı ile kamu yönetimi ve onun kurumları iktidarını/gücünü sınıf çıkarından bağımsız kullanamaz. Aslında “politik olanın özgüllüğü” denen şeye ışık tutar mahiyette Poulantzas, devlet yöneticilerinin kendi tutumları ve siyasi değerleri ile toplumsal kökenlerinden daha ziyade kapitalist toplumlarda devletin yapısal durumundan etkilendiklerini ileri sürmektedir.

Poulantzas’ın devlet kuramı ile ilgili çözümlemelerinin yoğunlaştığı nokta şudur: Kapitalizmin dinamiği, sermaye birikimi ve kâr marjlarının makul seviyede

73 Geoff Boucher, Understanding Marxism, Routledge, New York, 2012, s.131-132.

74 Nicos Poulantzas, Political Power and Social Classes, Translated Timothy O’Hagan, NLB and S&W, London, 1973, s.188-189.

75 Nicos Poulantzas, “Kapitalist Devlet: Miliband ve Laclau’ya Cevap”, Ralph Miliband, Nicos Poulantzas, Ernest Laclau, Kapitalist Devlet Sorunu, Çev. Yasemin Berkman, Ed. Murat Belge ve Atilla Aksoy, Birikim Yayınları, İstanbul, 1977, s. 205.

40 sürekliliği olmak üzere iki ana unsura dayanmaktadır. Kapitalist gelişmenin döngüsel bunalımlarla gerçekleşmesi nedeniyle devletin sermaye birikimi için bir şekilde ama mutlak olarak müdahalesine gereksinim vardır. Kapitalizmin bir sistem olarak yeniden üretilebilmesi için bir hukuki düzenleme ve geçerli bir para sistemi zorunlu ön koşuldur. Aksi takdirde metaların değişimi ve artı değerin birikimi söz konusu olamaz.

Bu nedenle devlet bir para sistemi oluşturarak kullanımını sağlamalıdır. Ayrıca emek sürecine de müdahale etmeli ve pazar mekanizmasının emek sağlamada ve emeği disipline etmede yetersiz kaldığı durumlarda sürece müdahale edip sermaye birikimi için ortaya çıkan darboğazı ortadan kaldırmalıdır. Dolayısıyla devletin hukuki düzen kurabilmesi, toplumsal uyumu koruyabilmesi, sermayenin pazara giriş koşullarının oluşturulması, üretimin genel maddi koşullarını sağlayabilmesi için ekonominin üzerinde bir düzenleyici müdahalede bulunması gerekmektedir.76 İşte bu özgün işlevsel konum Poulantzas’a göre, devletin göreli özerkliğe sahip olmasına neden olmaktadır. Böylece Poulantzas, başlangıçta kapitalizmin ekonomik ve siyasi alanın belirgin bir kurumsal ayrımı kapsadığını ileri sürdükten sonra ekonominin son kertede tek belirleyici ve egemen olmadığını, göreli özerkliğe sahip olduğunu belirtmektedir.

Farklı bir bakışla Gülalp, devletin göreli özerkliğinin kaynağında “siyasi” ve

“ekonomik” olanın ayrımı değil, “kamusal” olanın “özel” olandan ayrılığı bulunduğunu, bu nedenle de devletin üretim sürecinden soyutlanmasının da sermaye birikiminin “kamusal” ve “özel” uğrakları biçiminde ayrılması olarak anlaşılması gerektiğini belirtmektedir.77 Her iki durumda da bu, devletin ekonomiye müdahale

76 Gencay Şaylan, “Poulantzas’ın Devlet Kuramına Katkıları Üzerine Bazı Düşünceler”, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri (Birinci Cilt), TODAİE Yayını No:261, Ankara, 1995, s.115-117.

77 Gülalp, a.g.k., s.64.

41 etmediği anlamına gelmez aksine devletin rolünün sermaye birikiminin “dışsal”

koşullarının sürekliliğini sağlamakla sınırlandırıldığı anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle, devlet özerk bir şekilde hareket edebilir veya toplumsal baskılara karşılık verebilirse de tamamen sermaye birikiminin başarısına bağımlılığı ile sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda kapitalist devletin özerkliği sadece görelidir.

Poulantzas’a göre devlet, yukarıda belirtildiği gibi üretim ilişkilerinden görece özerktir. Devlet ve ekonomi arasındaki ilişki açısından; kapitalist üretim ilişkileri, devlet ile ekonomik alanın (sermaye birikimi ve artı-değerin üretimi) görece özerkliğine imkân verir, bu aynı zamanda devletin örgütsel yapısının ve işlevselliğinin de temelini oluşturur. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinin bu yapısı, devletin ve ekonominin ayrı ayrı konumlarını ve yeni alanlarını biçimlendirir.78 Devlet ve ekonominin ayrımı, bu iki alanın geçirdiği dönüşümün görünümüne göre yeni biçimler altında yeniden üretilmektedir. Üretim ilişkileri devleti belirli bir alana sınırlamış olmasına rağmen, devlet üretim ilişkilerinin oluşumunda kendine özgü bir role sahiptir. Devlet, toplumsal sınıflar ve sınıf mücadeleleri ile temel ilişkilerini oluşturan üretim ilişkilerine bağlıdır. Dolayısıyla kapitalist devletin, toplumsal sınıflar ve sınıf mücadeleleri ile olan ilişkilerini şekillendiren üretim ilişkilerinden göreli ayrılığı, onun örgütsel yapısının temelidir. Poulantzas, “devletin sermaye birikiminin kesintisiz bir şekilde sürdürülebilmesi için toplumsal bütünlüğü sağlama yönünde nesnel bir işlevi yerine getirdiğini öne sürer.”79

Eğer günümüzde devlet müdahalesi ve siyasi alanın karakteristik bir büyümesine tanıklık ediyorsak, bu kesinlikle sermayenin değerlenme (valorizasyon)

78 Poulantzas, a.g.k., 2000, s.18-26.

79 Poulantzas, a.g.k., 1977, s.74.

42 alanının genişlemesi ile aynı zamana denk gelmektedir. Rekabetçi aşamada üretim koşullarının bir parçası olarak şekillenen bir dizi alan ve işlev, günümüzde doğrudan sermayenin değerlenmesi ve geniş ölçekte onun yeniden üretiminin konusu haline gelmiştir.80 Ekonomik alanda devlet müdahalesinin sınırlarını analiz eden ve devletin ekonomiye müdahale etmekten kaçınamayacağını ileri süren Poulantzas, ancak devletin sermaye çevriminin üretim merkezinden dışlanmış olduğundan dolayı kapitalizmin neden olduğu etkiler ile başa çıkmak için etkisinin azaldığını da vurgulamaktadır. Bu dışarıda tutulma, devletin gelirlerinin kullanılabilirliğinin sermayenin kârlılığının dalgalanmasına bağlı olduğu anlamına gelir ve bu durum sırasıyla gelirlerin planlanmasını zorlaştırır ve mali krizlere neden olabilir. Bu durumda devlet politikalarının uyumsuzluğu idari eylemsizliğe, bürokratik hantallığa, idare-i maslahat ve devlet aygıtlarının veto yetkisinin etkisizleşmesine neden olmaktadır. Bu faktörler, devlet alanının zorunlu yeniden yapılandırılması için egemen sınıflar ve iktidar bloğu ile iktidar bloğu içindeki sınıf mücadeleleri tarafından pekiştirilir.81 Dolayısıyla devletin sınıflardan göreli özerkliği en belirgin şekilde kriz ve geçiş dönemlerinde gözlemlenebilmektedir. Çünkü bu dönemlerde sınıf ilişkilerinin yeniden yapılanması daha açık hale gelmektedir. Devletin sermaye birikimi açısından rolünün sürekliliği, onun belirli sınıflardan göreli özerkliğini belirler ve bu aynı zamanda göreli özerkliğin de sınırlarını gösterir.82 Bu dolayımla devlet, emek gücünün ve üretim ilişkilerinin yeniden üretimi yanında özel sektördeki üretimi altyapısal harcamalarla destekleyerek krizlere doğrudan müdahale eder. Bu genel resmin içinde

80 Nicos Poulantzas, Classes in Contemporary Capitalism, Second Impression, NLB, London, 1976, s.101.

81 Poulantzas, a.g.k., 2000, s.190-194.

82 Gülalp, a.g.k., s.68.

43 sağlık alanı da Poulantzas’a göre sermayenin verimlilik koşullarını yarattığı ölçüde onun ilgi alanı haline gelecektir. Devletin “sağlığın kurumsal yapıları (sosyal güvenlik, tıbbi hizmetler, hastaneler, bakımevleri) alanında aldığı önlemler, varoluşlarını toplumsal mücadelelere borçlu olsalar da aslında toplumsal işbölümüne ve emek gücünün yeniden üretimine hizmet etmektedir.”83 Bundan dolayı, genellikle devletin genel çıkara hizmet ettiği ve üretim güçlerinin toplumsallaştıldığı anlarda bile devlet, bu politikaları radikal bir şekilde değiştiremez.