• Sonuç bulunamadı

CUMHURĠYET‟ĠN MANEVĠ GÜCÜ: TÜRK MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠ

KurtuluĢ SavaĢı'nın sona ermesi ile Cumhuriyetin ilanından sonra Türkçülüğün çehresi oldukça değiĢmiĢ ve savaĢ sonrasında Kemalizm'e eklemlenerek etkisini sürdürmeye devam etmiĢtir. Bu döneme kadar sıkça adı zikredilen Turancılık, Pantürkizm ve Türkçülük gibi kavramlar daha çok ırkçı ve yayılmacı çağrıĢımlar yapabilme potansiyeli taĢıdıklarından dolayı terk edilmiĢ ve daha kucaklayıcı bir kavram olan Türk milliyetçiliği kavramı tercih edilmiĢtir.

KurtuluĢ SavaĢı müddetince Kemalizm, Ġslam dini ve Müslümanlara karĢı oldukça ılımlıydı. Özellikle gayrimüslimlere seçim yasağı konması, içki yasağı ve Mustafa Kemal'in söylemlerinde din mefhumuna çokça atıfta bulunması gibi durumlar bu konuya oldukça uygun birer örnektir. Elbette bu durumun bir rastlantının sonucu olduğu söylenemez. Öyle ki, bu dönemde Kemalist milliyetçiliğin gücünü Ġslam‟dan aldığı söylenebilir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edilmesi ile birlikte artık Türk milletinin de ulus- devlet temelinde kurulmuĢ bir devleti olacaktı. Sonraları, Kemalizm halktaki milli cevheri

67

süzmek için milliyetçilik anlayıĢlarından din mefhumunu arındırma çalıĢmalarına giriĢecekti (Bora ve Canefe, 2002: 640). Ancak dönemin Ģartları göz önüne alındığında henüz böyle bir giriĢim için oldukça erkendi. Bu sebepten ötürü Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilk yıllarında ulus fikri ile Ġslam arasına herhangi bir set çekme gereği duymamıĢtır. Aksine oldukça ılımlı yaklaĢmıĢtır. Öyle ki, 22 Nisan 1920' de planlanan TBMM'nin açılıĢı bir gün sonrasına -Müslümanlar için mübarek bir gün olan cuma gününe- ertelenmiĢtir. Mustafa Kemal'in 21 Nisan 1920' de Anadolu'daki bütün askeri birliklere ve sivil idarecilere gönderdiği ve açılıĢtan önce yapılması gereken dini merasimlerin ne Ģekilde yapılacağını maddeler halinde detaylı bir Ģekilde yazdığı metinde kısaca Ģunlardan bahsetmiĢtir:

Allah'ın cömert ihsanı ile Nisan'ın yirmi üçüncü cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. Vatanın istiklâli, hilâfet ve saltanatın kurtarılması gibi en mühim ve hayatî görevleri ifâ edecek olan Büyük Millet Meclisi‟nin açılış gününü Cuma‟ya tesadüf ettirmekle o günün mübarek olmasından istifade için açılıştan önce bütün milletvekilleri ile Hacı Bayram Velî Câmi-i Şerîfi‟nde Cuma namazı kılınarak Kur‟an‟ın nurlarından ve salâttan feyzalınacaktır. Namazdan sonra sakal-ı şerif ve sancak-ı şerif taşınarak daireye gidilecektir.... Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde bugünden başlayarak Buhârîler okunup hatimler indirilecek, Cuma günü ezandan önce minarelerde salavatlar getirilecek, hutbede halifemiz padişahımız efendimizin (Sultan Vahideddin‟in) ismi zikredilirken padişahın ve teb‟anın biran önce kurtulup saadete ermesi duası da ilâveten okunacaktır. Cuma namazının kılınmasından sonra hatim tamamlanarak hilâfet ve saltanat ile vatanın her tarafının kurtulması maksadıyla yapılan millî çalışmaların önemi ve kutsallığı, milletin her ferdinin vekillerinden meydana gelen Büyük Millet Meclisi‟nin yapacağı vatanî vazifeyi ifa mecburiyeti hakkında öğütler verilecektir… Cenâb-ı Hak‟ka tam bir muvaffakiyet için niyaz edip yalvarıyoruz (Habertürk, 2016).

Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilanı konusunda dini referanslardan sıkça yararlanmıĢtır. Metinde özellikle saltanat, hilafet ve halife hakkında yazılanlar, açıkça bu kurumların güvence altına alındığını ve yeni rejimin bu kurumlar için tehdit oluĢturmadığını destekler niteliktedir.

Cumhuriyet kurulup bağımsızlık ilan edilince, önceleri benimsenen sözünü ettiğimiz ılımlı hava yerini radikal denilebilecek jakoben bir havaya bırakmıĢtır (KarakaĢ, 2006: 69-70). Bu tarihten itibaren yeni kurulan devlet yönünü tamamen Batıya çevirmiĢ ve ulus-devlet temelli bir yapılanma hazırlığına giriĢmiĢtir. Artık geleneklerine bağlı ve muhafazakâr bir tavır takınmak yerine geçmiĢten kopma ve uzaklaĢma gayreti ve uğraĢısı

68

içerisinde olan, gelenek ve inançlara karĢı sert bir tutum takınan yönetim vardı. Yeni yönetimin yol haritasında, artık geçmiĢte kaldığına inandığı Osmanlı Devleti ve Ġslam‟a dair iz ve kalıntılara yer yoktu.

Yeni oluĢturulmaya çalıĢılan ulus-devletin hedefinin merkezinde direkt olarak Ġslam‟ın olduğunu söylemek tam anlamıyla doğru olmayacaktır. Asıl dikkat edilmesi gereken mevzu, yeni oluĢum için bir çok değiĢim ve yeniliğe ihtiyaç duyulması ve özellikle radikal grupların bu değiĢimlere karĢı katı bir direnç göstermesidir. Bu durum iki tarafı da doğal olarak bir çatıĢmanın içerisine sürüklüyordu.

KarakaĢ'a (2006: 70) göre; Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi olması hasebiyle oldukça önemlidir. Bu çerçeveden bakıldığında Türk milliyetçiliğinin en önemli eseri Türkiye Cumhuriyeti Devleti‟dir. Daha sonraları Mustafa Kemal'in isteği doğrultusunda kurulan Türk Tarih Kurumu (TTK), Türk Dil Kurumu (TDK) ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) gibi kurumlar bu ideolojinin yayılması konusunda hayati rol oynamıĢtır.

Yine aynı dönemde; saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kullanılmaya baĢlanması, kılık kıyafet düzenlemesi, Türk tarihinin kökenlerini Orta Asya'ya kadar götüren çalıĢmalar, ezanın Türkçe okutulması gibi birçok inkılaplar yapılmıĢtır. Bu noktada amaçlanan, eski ile bağların koparılması ve ulus-devlet esasına dayanan batı tipi yeni bir devletin kurulması gayretidir. Görüldüğü gibi tabandan yükselen bir modernleĢme hareketinin aksine tepeden inmeci bir modernleĢme hareketi görülmekteydi. Yapılan devrimlerden, özellikle Ġslam ile zıt düĢen kısımlarına halkın belirli kısımları tarafından yoğun tepki gösterilmiĢtir. Fakat dönemin yönetici elitlerinin bu tepkilere karĢı tutumu oldukça sert olmuĢtur. Özellikle devletin laikleĢtirilmesine yönelik yapılan yeniliklere karĢı çıkan tüm gruplar vatana ihanet etmekle suçlanmıĢtır.