• Sonuç bulunamadı

Biyolojik Çeşitliliğin ve Ekosistemin Korunması

A. ĐDARĐ PARA CEZASI ÖNGÖRÜLEN ĐHLALLER

8. Biyolojik Çeşitliliğin ve Ekosistemin Korunması

Kanunun 20. maddesinin (k) bendinde, çevrenin korunması açısından Kanun’un esas aldığı temel usul ve kuralların belirtildiği 9. maddenin (a), (d), (e) ve (f ) bendlerine gönderme yapılarak, bu düzenlemelere aykırı davrananlar hakkında idari para cezası uygulanacağı belirilmiştir. Söz konusu idari cezaların konusunu oluşturan ihlallerin belirlenebilmesi için, Kanun’un 9. maddesinin ilgili bendlerinde düzenlenen biyolojik çeşitlilik ve ekosistemin korunmasında Kanun’un kabul ettiği usul ve kuralların ayrıca Kanun’un 2. maddesinde biyolojik çeşitlilik ve ekosistem kavramlarına getirilen tanımların incelemesi yapılmalıdır.

Kanun’un 2. maddesinde biyolojik çeşitlik ve ekosistem kavramlarına ilişkin yapılan tanımlar, 5491 sayılı Kanunla Çevre Kanunu’nda getirilen yeniliklerden biridir.530 Kanunda biyolojik çeşitlilik, “ekosistemlerin, türlerin, genlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin tamamı”, ekosistem ise, “canlıların kendi aralarında ve cansız

529 Çevre Kanunu’nun 20. maddesinin (l) bendinin 1. paragrafı: Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin (c) bendine aykırı olarak anız yakanlara her dekar için 20 Türk Lirası idarî para cezası verilir. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskûn mahallerde işlenmesi durumunda ceza beş kat artırılır. Konuyla ilgili olarak bkz: 1.11. 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete yayımlanan ‘Anız Ve Yol Kenarları Đle Meralarda Anız Yakılmaması Hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı Genelgesi (2006/23)’

530 Yapılan bu tanımlar, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin, 2. maddesinde biyolojik çeşitlilik ve ekosistem kavram tanımları ile paralel bir görünüm arz etmektedir. Sözleşmede biyolojik çeşitlilik,

“kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olduğu ekolojik kompleksler de dahil olmak üzere tüm kaynaklardan canlı organizmalar arasındaki farklılaşma anlamındadır;

türlerin kendi içindeki ve türler arasındaki çeşitlilik ve ekosistem çeşitliliği de buna dahildir” şeklinde;

ekosistem ise “ bitki, hayvan ve mikroorganizma toplulukları ile bunların cansız çevrelerinin işlevsel bir birim olarak karşılıklı etkileşen dinamik bir kompleks” olarak tanımlanmıştır. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 27. 08.2003 tarih ve 25196 sayılı Resmi Gazete.

çevreleriyle ilişkilerini bir düzen içinde yürüttükleri biyolojik, fiziksel ve kimyasal sistem” olarak kabul edilmektedir.

Bu halde, Kanun’un 9. maddesinin (a) fıkrasında yapılan, “Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir” düzenlemesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Çünkü bu düzenleme ile, biyolojik çeşitlilik ve ekosistemin, yaratılan baskı ve tehlike unsurlarına531 karşı,

“katılımcı bir sistemle” koruma ve kullanım sağlanması, ‘ilkesel’ düzeyde kabul edilmiştir. 532 Kanun bu kapsamda, 9. maddenin (e) ve (f) bendlerinde, sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunmasını533 ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike

531 Çakmak bu unsurları, “avlanma, istilacı türler, erozyon, çevre sorunları, habitat tahribi, koruma eksikliği, doğal tehlikeler, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar ve nesli tükenen tehlikeler”

olarak saymıştır. Münci Çakmak, “Biyolojik Çeşitliliğin Hukuken Korunması ve Kamu Yararı”, A.Ü.H. F. D. , C.57, S.1, 2008, s. 141 - 150.

532 Çevre Kanunu’nun biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemin korunması konusunda kabul ettiği bu korumaca yaklaşımın dahi, mevcut çevre politikaları tarafından içselleştirilip içselleştirilemediği ve uygulamadaki başarısı tartışmalıdır. Diğer yandan korumacı yaklaşımın olumsuz sonuçları da bulunmaktadır. Örneğin bu yaklaşım, varlıkların ancak mevzuatın izin verdiği ölçüde, kendilerine atfedilen değer ölçüsünde devamlarına imkan veren insan merkezci bir yaklaşıma neden olmaktadır Bu noktada bir kez daha belirtilmesi gerektiğini düşündüğümüz nokta, hakim çevre politikalarının doğal varlıklar, çevre ve ekosositem üzerinde oluşabilecek tehlike ve zararları kaynağında önlemek yerine, tehlike ve zarara neden olabilecek faaliyetlerin ‘mevzuata uygun biçimde’ devamını sağlayacak usul ve esasları belirlemeyi amaçladığıdır..

533 Madde 9- (e) Sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması esastır. Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan faaliyet sahibince eski haline getirilir.

Sulak alanların korunması ve yönetimine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunmasının534 esas alınması gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu amacı gerçekleştirmek üzere ve “ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesini sağlamak” için, belirli bölgelerin Özel Çevre Koruma Bölgesi535 olarak tespit ve ilan edilmesi öngörülmüştür.536537

534 Madde 9- (f) Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmeleri yasaktır.

535 “ Özel çevre koruma bölgesinin temel özelliği çevre kirlenmesine ve bozulmalarına karşı duyarlılıktır. Bu biçimiyle özel çevre koruma bölgesi uygulaması önleyici bir nitelik taşımakta, bir başka deyişle henüz çevre kirlenmesinin yoğun olarak yaşanmadığı bölgeleri koruma altına almaktadır”. Muhsin Altun, “Özel Çevre Koruma Bölgelerinin Çevre Hukukundaki Yeri”, Prof.

Şükrü Postacıoğlu’ na Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye Đşletmesi Yayınları No:81, Đzmir, 1997, s. 518.

536 Özel çevre koruma bölgesi oluşturulmasına ilişkin bu düzenlemeye paralel olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş olarak Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kurulmuş ve teşkilatlanmıştır. ( Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, No: 19/10/1989 - 383, Yetki Kanunu Tarihi - No: 12/03/1986 - 3268 ; 09/04/1987 - 3347 ; 12/10/1988 - 3479 ; 01/06/1989 - 3569, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi - No: 13/11/1989 – 20341) Başkanlık, Bakanlar Kurulu’nun ilan ettiği özel çevre koruma bölgeleri ile ilgili usul ve esasları düzenlemek, bu bölgeleri korumak ve bu bölgelerin imar planlarını yapmakla görevlendirilmiştir.

(15.08.1990 tarih ve 2060 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurulunun Çalışma Esas ve Usullerine Dair Yönetmelik ) Konuyla ilgili olarak bkz: Özel Çevre Koruma Bölgelerinin Her Ölçekteki Plan ve Projelerini Yapma ve Onaylama Yetkisinin Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına ait olduğuna ilişkin D. 6. D, 24.03.1999, K.1999/1727, E.1998/1024, http://www.danistay.gov.tr/.

537 Bu bölgelerin önemi gereği, “genel düzeyde ilkeler koyan üst ölçekli planlar ile bu ilkeleri somutlaştırıp uygulayacak alt ölçekli planların” uyumunun sağlanması ve planlar yapılırken ve uygulanırken her düzeyde katılımın sağlayacak araçlara imkan tanıyacak katılım mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekir. Altun, op.cit, s.523. Ancak uygulamayı değerlendiren Çakmak, bu bölgelerdeki koruma faaliyetlerin doğrudan biyolojik çeşitlilik veya ekolojik açıdan değil, imar planlarının düzenlenmesi (bina veya tesis yapımı gibi) bakış açısı ile yapıldığını; bu nedenle de ilgili

Sonuç olarak idarenin biyolojik çeşitlilik ve ekosistemin korunmasına ilişkin denetleme ve önleme faaliyetlerinin kapsamında değerlendirilmek üzere, Kanun’un 20. maddesinin k bendinde, “Bu Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendinde belirtilen hususlara aykırı olarak biyolojik çeşitliliği tahrip edenlere, (d) bendi uyarınca ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen koruma ve kullanma esaslarına aykırı davrananlara ve (e) bendinin ikinci paragrafı uyarınca sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve kullanım usûl ve esaslarına aykırı davrananlar ile (f) bendinde belirlenen esaslara ve yasaklamalara aykırı davrananlara, (e) bendinin birinci paragrafına aykırı davrananlara” idarî para cezası uygulanacağı belirtilmiştir.

9. Çevre Yönetim Birimi Kurma, Çevre Görevlisi Bulundurma