• Sonuç bulunamadı

Bağımsız Denetçinin Sorumluluğu İle İlgili Tarihi Süreç

III. FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONUNUN NEDENLERİ VE BAĞIMSIZ DENETİM BAĞIMSIZ DENETİM

III.2. Finansal Bilgi Manipülasyonu, İç Denetim Sistemi ve Bağımsız Denetim Bağımsız Denetim

III.2.2. Bağımsız Denetim

III.2.2.3. Bağımsız Denetçinin Sorumluluğu İle İlgili Tarihi Süreç

Herhangi bir şirkette finansal bilgi manipülasyonu (muhasebe usulsüzlükleri, suiistimali) ortaya çıktığında bunun sorumlusu ya da sorumlularının kimler olduğu hususu ABD’de çok tartışılmış olup, 1980’li yıllarda sorumlunun bağımsız denetçi olduğu, çünkü bağımsız denetçinin bu işten para kazandığı ve parası olduğu kabul ediliyordu. Ayrıca, şirketin tipik bir yöneticisi “ben şirketin bağımsız denetçisine güveniyordum” dediğinde, bu bağımsız denetçinin sorumluluğu için yeterli görülüyordu (Young, 2002).

Bu anlayış çerçevesinde şirketlerde yaşanan finansal bilgi manipülasyonu nedeniyle bağımsız denetçiler mahkemelerde yargılanmaya başlayınca, mahkemelerde jürilerin de anlayışı; bağımsız denetçinin finansal tablolar için bir garanti sağladığı, bağımsız denetim standartlarına (ki, bunlar muğlaktır) göre, şirket finansal bilgilerinin tam ve doğru bir şekilde

35 Young’a (2002) göre, bu gerekçeler bağımsız denetçiyi temize çıkarmamaktadır. Bağımsız denetim işinin geliştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Bu kapsamda bağımsız denetçiler, üçer aylık dönemlere ilişkin bilgilere daha çok önem vermeli; bu bilgileri almalı, incelemeli; önemlilik sınırını daha alt düzeylere çekmeli ve şirkete özgü koşulları, şirket kültürünü daha iyi anlayabilmek için daha çok çaba sarfetmelidirler.

sağlanmasının bağımsız denetçinin görevi olduğu kabul ediliyordu.

Dolayısıyla bağımsız denetçi finansal bilgi manipülasyonunda, kendini savunurken bu olaylarda katılımcı olarak, iştirak eden olarak sorumlu değil, bu olaydan dolayı mağdur olduğunu (fellow victim of fraud) kanıtlamak durumundaydı.

Yine bu süreçte bağımsız denetçilerin finansal bilgi manipülasyonu nedeniyle karşı karşıya bulundukları sorumlulukları karşılayabilmeleri için

“mesleki sorumluluk sigortası yaptırmaları” gereği mahkeme kararlarına konu olmuştur. 1980’lerde yapılan bir araştırmaya (o tarihteki altı büyük bağımsız denetim şirketinin topladığı verilere) göre, 1980’lerin ilk yarısında bağımsız denetim şirketlerinin karşı karşıya oldukları tazminat tutarı yaklaşık 30 milyar dolar, sorumlu ortak başdenetçi (partner) başına 3,8 milyon dolardır. Tabi bu durum bağımsız denetçiler açısından, finansal bilgi manipülasyonu (aldatıcı finansal raporlama) olayları arttıkça çok büyük sorumluluklar ortaya çıkarıyor, bir anlamda bağımsız denetçiler finansal terörle karşı karşıya kalıyorlardı.

Diğer taraftan, bağımsız denetçilerin bu tür olayları ortaya çıkarabilme imkanları sınırlı idi. Dolayısıyla, finansal kamuoyu finansal bilgi manipülasyonundaki sorumluluğu, bağımsız denetçi ile diğerleri arasında paylaştırmak için bir yol bulunması gerektiğini düşünmeye başladı ve bunun sonucunda bir komisyon oluşturuldu (Young, 2002:25).

III.2.2.3.1. Treadway Komisyonu Çalışmaları

Yukarıda belirtilen gelişmeler sonucunda, finansal raporlama ve şirket yönetiminin (corporate governance) değerlendirilmesi için bir sınır belirlenmesi amacıyla, 1985 yılında daha sonra Treadway Komisyonu olarak adlandırılan bir komisyon (The National Commission on Fraudulent Financial Reporting) oluşturuldu ve başkanlığına SEC eski üyesi James Treadway getirildi. Komisyonun görevi, finansal bilgi manipülasyonunun (fraudulent financial reporting) temel nedenlerini incelemek, suiistimallerin ortaya çıkarılmasında bağımsız denetçilerin rolünü araştırmak ve bu tür olayların oluşmasında şirketin yönetim yapısının ne derece etkili olduğunu, buna imkan verdiğini analiz etmektir.

Komisyon çalışmalarına 1985 yılında başlamış olup, iki yıllık çok yoğun çalışmalarla, finansal bilgi manipülasyonunun (suiistimallerin) temel nedenlerini araştırmıştır. Komisyonun araştırma, inceleme ve analize konu ettiği hususlar; şirketlerin iç kontrol ve/veya iç denetim sistemleri, karlılık (performans) üzerinde şirket içinden gelen baskıların önemi ve düzeyi, şirket yöneticilerinin başarısızlıkları, şirketlerde muhasebe elemanlarının yetersizliğidir. Komisyon bu konuları 20 ayrı araştırma projesine ve sunum çalışmalarına dönüştürmüş, ayrıca SEC dahil finansal piyasalardaki etkili kuruluşların görüş ve düşüncelerini de almıştır.

Komisyonun çalışmaları Ekim 1987’de rapor olarak yayınlanmış olup, raporda temel olarak;

• Finansal bilgi manipülasyonunun kasıtlı olarak finansal tabloları bozmak (distort etmek) amacıyla başlamadığı,

• Finansal bilgi manipülasyonunun sıklıkla, operasyonel zorluklara karşılık olmak üzere düzenlenen bir takım işlemlerle başladığı,

• Finansal bilgi manipülasyonu (suiistimal) sürecine, kişilerin dahil olmasının da bir baskıdan kaynaklandığı,

• Bu baskının, özellikle kısa vadeli sonuçlara yönelik ya da kısa vadeli ekonomik sonuçlara dayalı teşvik primi gibi finansal baskı veya şirket hisse senetleri için daha yüksek bir fiyata ulaşmak için piyasa analistlerinin beklentilerini karşılama arzusundan kaynaklanan bir baskı şeklinde ortaya çıkabildiği, ancak şu veya bu şekilde finansal bilgi manipülasyonunun temelinde bir baskının bulunduğu,

• Bu çerçevede finansal bilgi manipülasyonunun genellikle, belirli çevresel, kurumsal ve kişisel güç ve fırsatlar söz konusu olduğunda meydana geldiği,

• Bu güç ve fırsatların, kişilerin ve şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu işlemlerine cesaret etmelerini teşvik etmekte ve bu konuda bir baskı oluşturmakta olduğu ve bu durumun farklı düzeylerde de olsa şirketin her tarafına sirayet ettiği,

• Dolayısıyla finansal bilgi manipülasyonu ile mücadele edebilmek için, şirketin tepesinden başlamak gerektiği,

• Bu çerçevede güvenilir finansal tablolar için ilk ve önde gelen sorumluluk yerinin şirketin yönetim düzeyi olduğu,

• Bu nedenle şirket yönetiminin, finansal performansın sağlanmasına ilişkin baskıların kontrolden çıkmasını önleyecek şekilde, finansal raporlamanın doğru ve gerçeğe uygun (dürüst) yapılmasını talep eden uygun bir davranış tarzını, mesajını (tone at the top) oluşturarak, bu mesajı şirketin her hücresine ulaştırması ve bu mesajın şirket kültürünün bir parçası haline getirmesi gerektiği,

• Dolayısıyla “finansal raporlama ile ilgili şirket içinde oluşturulan koşullar ya da şirket kültürü hakkında yönetim tarafından oluşturulan mesajın, finansal raporlama sürecinin doğruluna katkı yapacak en önemli faktör olduğu

belirtilmektedir.

Komisyonun yukarıda belirtilen tespitleri sonucunda, finansal raporlama sürecindeki sorumluluğun şirket üst yönetimi yanında şirket yönetim kuruluna da ait olduğu vurgulanarak, şirket yönetim kurulunda ayrı bir bağımsız denetim komitesi (auditing committee) oluşturulması önerilmektedir.

Bu kapsamda komisyon Raporunda bilgili, ihtiyatlı (vigilant) ve etkili bir bağımsız denetim komitesinin kurulması ile finansal raporlama sürecinin gözetiminin sağlanabileceği, böylece yönetim kurulunun üst yönetimin

sınırları aşacak işlem ve uygulamalarını önleyen (backstop) bir rol oynayabileceği ifade edilmektedir.

Dolayısıyla Treadway komisyonu raporunda şirketlerde bağımsız denetim komitesi oluşturulması en temel öneri olmaktadır. Bunun yanında halka açık şirketlerde böyle bir komitenin oluşturulması hakkında;

• Bütün halka açık şirketlerin, tamamı bağımsız üyelerden oluşan bir bağımsız denetim komitesi kurmalarını öngören bir düzenleme SEC tarafından yapılmalıdır,

• Bağımsız denetim komiteleri (komite üyeleri) finansal raporlama sürecinin ve iç kontrol sisteminin gözetimini yapabilecek düzeyde bilgili, uyanık ve etkili olmalıdırlar,

• Bütün halka açık şirketler bağımsız denetim komitelerinin görev ve sorumluluklarını yazılı bir şekilde belirlemelidirler,

• Bağımsız denetim komitelerinin sorumluluklarının gereğini yerine getirebilecek yeterli kaynaklara sahip olmaları sağlanmalıdır,

• Şirket yönetimi, herhangi bir muhasebe uygulaması, sorunu (issue) ile ilgili ikinci bir alternatif, opsiyon arayışına girdiğinde bu konuda bağımsız denetim komitesinin görüşüne başvurmalı, önerisini almalıdır,

• Bağımsız denetim komitesi şirketin üçer aylık finansal raporlama sürecinin gözetimini yapmalıdır

şeklinde tavsiyelerde bulunulmaktadır.

Treadway komisyonu ayrıca, bağımsız denetim komitesinin görevini yerine getirebilmesini teminen, doğrudan bağımsız denetim komitesine rapor veren ve tabiri caizse bu komitenin gözü kulağı olan etkili bir iç denetim fonksiyonunun oluşturulmasını da tavsiye etmektedir.

Finansal raporlama sürecindeki sorumlulukla ilgili süreçte, Treadway Komisyonu Raporunun mihenk taşı olarak alınması, bu raporun konu ile ilgili çok büyük değişiklikler önermesinden kaynaklanmaktadır. Komisyon raporunda çok açık olarak ortaya konan ve tavsiye edilen husus, bir şirket içinde finansal raporlama sürecinde ortaya çıkabilecek suiistimalleri, şirket dışından biri olan bağımsız denetçiye sorumluluğu yükleyerek önlemenin mümkün olmadığıdır.

Komisyon bu süreçte bağımsız denetçiye de sorumluluk vermekte ancak, bunun birincil ya da hayati bir rol değil, ikincil bir rol olması şeklindedir. Ayrıca komisyon, bağımsız denetçinin şirket finansal tablolarının doğruluğunun ve güvenirliliğinin garantörü olarak görülemeyeceğini de vurgulamaktadır. Zira, şirket içinde gerçekleşen ve şirket üst yönetiminin şirket içine verdiği davranış mesajından ve baskıdan kaynaklanan finansal bilgi manipülasyonunun (suiistimallerin) önlenmesinin de yine şirket içinde kurulacak bir mekanizma ile mümkün olabileceğini gözönünde bulunduran komisyon, doğru finansal raporlama (for accurate financial reporting) için sorumluluğu, üst yönetim, dış ilişkiler direktörü (outside director), iç denetim

bölümü ve daha da önemli olarak bağımsız denetim komitesine yüklemektedir.

Komisyonun raporunun yayınlanması ile birlikte, raporun bulguları ve önerileri finans camiasından, senato’dan, şirketlerden ve özellikle bağımsız denetçilerden büyük destek görmüş ve bağımsız denetim şirketleri raporun bulgu ve özellikle tavsiyeleri, bu kapsamda bu süreçte şirket yönetimlerinin ve bağımsız denetim komitelerinin neler yapmaları gerektiği konusunda müşterilerini yazılı olarak bilgilendirmişlerdir. Sonuç olarak, Treadway Komisyonu raporu finansal raporlama sisteminin değerlendirilmesi açısından bir mihenk taşı (touchstone) haline gelmiştir (Young, 2002).

Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı gibi, finansal raporlama sürecinin güvenilirliğinden ya da finansal bilgi manipülasyonundan birincil derecede sorumlu olanlar şirketin içindekilerdir, yani şirketin yönetimi, genel müdürleri ve bağımsız denetim komitesidir. Tabi bundan finansal raporlama sürecinde yer alan diğer kişilerin bundan sorumlu tutulamayacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Ancak, bir finansal bilgi manipülasyonu ortaya çıktığında, bundan öncelikle sorumlu tutulacak olanlar içerdekiler olacaktır (Young, 2002).

Bu gelişmeler çerçevesinde, konuya ilişkin klasik bakış açısı, diğer bir ifadeyle, 1983’de ABD’deki bir yüksek mahkemenin (New Jersey Supreme Court) “finansal raporlama sürecinde sorumluluğu bağımsız denetime kadar

genişletirseniz, hem finansal raporlamayı geliştirirsiniz, hem de riski dağıtırsınız” şeklindeki kararına dayanak görüş, bir başka mahkeme kararında (California Supreme Court- Bily v. Arthur Young & Co. Davası 1992) değişerek, “Bir bağımsız denetçi standartlara aykırı uygulamaları ortaya çıkarmak açısından tetikte olan bir kişidir, koku alma duygusu çok kuvvetli bir tazı değildir (an auditor is a watchdog, not a bloodhound).... Ticari bir gerçek olarak bağımsız denetim fonksiyonu müşteri şirketin kontrol ettiği koşullarda gerçekleşmektedir. Müşteri şirket finansal tabloları hazırlamaktadır, dolayısıyla bu tabloların içeriği ile ilgili sorumluluk doğrudan ve birincil olarak müşteri şirkete aittir.... Müşteri bağımsız denetçiye işi verir, parasını öder, bağımsız denetim sürecinde bağımsız denetim şirketi çalışanları ile bilgi alış verişinde bulunur. Bağımsız denetçi müşteri şirketin iş yapma ve kayıtları tutma (muhasebe) sistemine hakim olacak bir zamana sahip olmadığı için, müşteri şirket, finansal tablolarını bağımsız denetime tabi tutulacak şekilde hazırlamalıdır. Dolayısıyla, müşteri şirket bağımsız denetçinin çabalarını bir tarafa bırakarak, bunları dikkate almadan, finansal raporlama sürecinin efektif bir şekilde kontrolünü birinci elden sağlamalıdır.”

şeklinde, finansal bilgi manipülasyonundaki sorumluluğu birincil olarak ilgili şirkete yükleyen bir anlayışa dönüşmüştür (Young, 2002:32, 33).

III.2.2.3.2. SEC’nin Girişimleri

Finansal raporlamadaki sorumluluğun birinci derecede bağımsız denetçilerden şirket içine doğru yönelmesi süreci, 1990’lı yılların ikinci

yarısından itibaren çok sayıda şirkette finansal bilgi manipülasyonunun ortaya çıkması ile çakışmıştır. Bu süreçte çok sayıda şirkette üst yönetimin de içinde yer aldığı finansal bilgi manipülasyonu uygulamaları ortaya çıkmıştır (Young, 2002).

Bu kapsamda Mart 1998’de Cendant Şirketinin (ki bu Şirketin performansı ABD’de son on yılın çarpıcı başarı öyküsü olarak kabul ediliyordu), finansal bilgi manipülasyonu sıkıntısına düştüğünü açıklaması işlerin pek iyi gitmediğini göstermiştir. Gerçekte Cendant, bu sorunu yeni ele geçirdiği şirketten devralmış ve sorun şirketin muhasebe sistemine bir virüs gibi bulaşmıştır. İnternetten de yayınlanan ve Cendant’ın bağımsız denetim komitesinin gerçekleştirdiği bir incelemede ortaya çıkan üsülsüzlükler nefes kesici düzeyde olup, olayın ilk açıklanmasını müteakip, şirket hisse senetleri, dolayısıyla Şirketin piyasa değeri yaklaşık 14 milyar dolar düşmüştür (Young, 2002:34).

1990’lı yıllarda yoğunlaşan finansal bilgi manipülasyonu uygulamaları üzerine SEC36 tarafından finansal tabloların şeffaflığını ve güvenilirliğini

36 1998’in sonbaharında SEC başkanı A.Levitt yaptığı bir konuşmada, bu olayları Finansal Rakamlar

Üzerindeki Oyunlar (Financial Numbers Games) olarak niteleyerek, yapılanların muhasebe dalaveresi (accounting hocus-pocus) olduğunu ve çarenin, kültürel bir değişimden daha az olmayacak girişimler gerektirdiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda SEC tarafından;

• Muhasebe altyapısının geliştirilmesi için düzenleyiciler tarafından teknik kuralların değiştirilmesi,

Finansal raporlama sürecinde bağımsız dış denetimin geliştirilmesi,

• Bağımsız denetim komitesi sürecinin güçlendirilmesi,

artırmaya yönelik plan yürürlüğe konmuş olup, bu kapsamda şirketlerdeki bağımsız denetim komitesini geliştirmeye, esas itibariyle yukarıda özetlenen Treadway Komisyonunun 1987’deki önerileri çerçevesinde SEC kaydındaki şirketlerle ilgili olarak bazı kurallar getirilmiştir. Bu kurallara göre;

- Şirketlerde oluşturulacak bağımsız denetim komitelerinin en az üç üyeden oluşması ve üyelerin tamamının bağımsız ve uzman kişiler olması gerekmektedir,

- Bağımsız denetim komitesi üyeleri için bağımsızlık çok net bir şekilde belirlenmelidir,

- Şirketler bağımsız denetim komitesi üyeleri ile yazılı bir anlaşma, sözleşme (a written charters) yapmalıdırlar,

- Bağımsız denetim komitesine bağımsız denetim şirketine iş verme ya da işi bıraktırma (bağımsız denetçinin işe alınması ya da işten çıkarılması) yetkisi verilmelidir,

- Bağımsız denetim komitesi üyelerinden en az birinin muhasebe ve finansal yönetim konusunda uzmanlığa sahip olması gerekmektedir, - Şirketlerin ara finansal tablolarının SEC’ye sunulmasından önce,

bunların bağımsız denetçi tarafından denetlenmiş (sınırlı denetimden geçmiş-review) olması gerekmektedir,

- Vekalet sözleşmelerinde (proxy statement) bağımsız denetim komitesinin bazı önemli konuları şirket yönetimi ve bağımsız denetçi

Finansal kamuoyunda ve şirket yönetiminde kültürel değişimin gerçekleştirilmesi girişimlerinde bulunulmuştur (Levitt, 1998).

ile görüşüp (tartışıp) görüşmediği (tartışmadığı) ve yıllık faaliyet raporlarına (Form 10-K) bağımsız denetimden geçmiş finansal tabloların eklenmesini tavsiye edip etmedikleri hakkında bir raporun eklenmesi şirketler tarafından sağlanmalıdır,

- Şirketler vekalet sözleşmelerinde bağımsız denetim komitesinin yazılı bir sözleşmeye sahip olup olmadığını ve her üç yılda bir bunu SEC’ye gönderip göndermediklerini de açıklamak zorundadırlar,

- NYSE, Amerikan Exchange (AMEX) ve NASDAQ’da hisse senetleri işlem gören şirketler, bağımsız denetim komitesi üyelerinden herhangi birinin bağımsızlığı ortadan kalktığında bunu açıklamak zorundadırlar.

Yukarıda yapılan değerlendirmelerden anlaşıldığı üzere, Şirketlerin üst yönetimleri, bu arada yönetim kurulları yanında, şirketlerdeki iç denetim sistemi ve 1987’deki Treadway Komisyonu çalışmaları ile gündeme gelen ve yaygınlık kazanan bağımsız denetim komiteleri (denetimden sorumlu komite) ile bağımsız denetim sistemi finansal raporlama sürecinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Çalışmanın III.1 “Finansal Bilgi Manipülasyonunun Nedenleri”

bölümünde de ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, şirketlerin zayıf yönetim yapıları (bu kapsamda fonksiyonlarını etkili bir şekilde yerine getirmeyen iç denetim sistemi ve bağımsız denetim komiteleri) ve kalitesiz bağımsız denetim finansal bilgi manipülasyonunun en önemli nedenleri arasındadır.

Bağımsız denetim sisteminin ya da bağımsız denetçinin finansal bilgi manipülasyonundaki sorumluluğu, 1980’li yıllarda birincil iken, diğer bir ifade

ile finansal bilgi manipülasyonundan bağımsız denetçiler birincil derecede sorumlu kabul edilirken, özellikle 1987’de açıklanan Treadway Komisyonunun önerileri sonrasında bu sorumluluk ikincil düzeye gerilemiş, öncelikli sorumluluğun şirketlerin üst yönetimlerinde, bu arada yönetim kurulunda, bağımsız denetim komitesinde, genel müdür ve diğer üst yöneticilerde ve iç denetim sisteminde olduğu benimsenmiştir.

Bağımsız denetçinin finansal bilgi manipülasyonundaki sorumluluğunda meydana gelen bu (bağımsız denetçilerin lehindeki) değişiklik, finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarının yaygınlaştığı dönemle çakışmıştır. Özellikle 2001’de yaşanan Enron skandalı sonrasında, Enron şirketinin bağımsız denetimini üstlenen ve beş büyük bağımsız denetim şirketinden biri olan (dolayısıyla kaliteli bağımsız denetim yaptığı ve finansal bilgi manipülasyonu girişimlerini önlediği varsayılan) Arthur Andersen Şirketinin piyasadan çekilmek zorunda kalması, bağımsız denetim şirketlerinin finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarındaki sorumluluklarını tekrar gündeme getirmiş ve bu konuda ABD’de 2002 yılında çıkarılan Sarbanes-Oxley Kanunu ile önemli değişiklikler yapılmış olup, Çalışmanın VI.2. Finansal Bilgi Manipülasyonunun Sonuçları bölümünde bu konu ayrıntılı olarak incelenecektir.

Çalışmanın izleyen kısmında finansal bilgi manipülasyonu ile bağımsız denetim arasındaki ilişkiye yönelik olarak, yapılan bazı akademik çalışmalar incelenmektedir.

III.2.2.4. Finansal Bilgi Manipülasyonu ile Bağımsız Denetim