• Sonuç bulunamadı

dünya ekonomisi, uluslararası toplum vs.) ele alınması zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Bu durumda ise bir takım sıkıntıların belirebileceği ileri sürülmektedir.

Güvenlikleştirme yaklaşımına göre, güvenlik sorunlarının çözümlenmesi sürecinde sadece küresel düzeye odaklanılacağı taktirde, birçok küçük ve yerel birimlerin özel durumlarının gözardı edilme riski ortaya çıkabilecektir. Örneğin, küresel güvenlik çalışılırken Kenya veya Çeçenlerin güvenlikleri öncelikler arasında yer almayabiliyor. Ya da İsviçre veya Japonya`nın güvenlikleri hiç değişmeyen, yıllarca statik bir nitelik arz eden güvenlik durumu olarak algılanabiliyor. Bu bakımdan da güvenliğin bölgesel düzeyde çalışılması, en uygun bir tutum olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, klasik bağlamda siyasal ve askeri tehditler kısa mesafelerde daha kolay “seyahat” ettiğinden, bölgesellik faktörü daha çok ön plana çıkıyor. Örneğin, birçok devlet uzaktaki güçlerden ziyade, hala kendi komşularından daha fazla tehdit alıgılayabilmektedir.

Öte yandan Güvenlikleştirme yaklaşımına göre, Soğuk Savaş sonrası uluslararası ilişkilerde beliren dinamikler de bölgesellik unsurunun konumunu güçlendirmiştir. Şöyle ki, küresel düzeyde güç mücadelelerinin kendi yerini bölgesel yapılanmalara bıraktığı gözlemlenmiştir. 66 Başka bir deyişle, Soğuk Savaş`ın sona ermesiyle analiz düzeyi olarak bölge kavramı uluslararası politikada çok daha özerk nitelik kazanabilmiştir.67

66 Barry Buzan, “National Security in the Post-Cold War Third World”, Strategic Review for Southern Africa, Cilt 16, Sayı 1, 1994, s.1-34. Bu hususa aynı şekilde dikkat çeken Mustafa Aydın`a gore, “…Soğuk Savaş döneminde uluslararası politika bu kadar bölgeselleşmiş veya bölge-merkezli değildi. Tabii ki etkin güçler için yine belli coğrafyalar öne çıkıyordu, ama oralarda çoklu rekabetlerden ziyade, tek taraflı etkinlikler sözkonusuydu. Örneğin, Batı Avrupa’da Amerika Birleşik Devletleri etkindi, ama Sovyetler Birliği yoktu. Doğu Avrupa keza Sovyetler vardı, Amerika yoktu. Afrika deyince, Sovyetler daha etkindi, ama Batı pek yoktu. Şimdi ise daha farklı bölgeler ve bu bölgelerde çok taraflı rekabet politikaları öne çıkmaya başladı.” Bkz: “Prof.Dr.Mustafa Aydın`la Söyleşi”, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM), <www.turksam.org> 08.04.2008.

67 Buzan ve Waever 2003 yılındaki ortak çalışmalarında bölge kavramının tarihselliğinin daha da gerilere giden boyutunu irdelemişlerdir. Onlara göre, dünya tarihi kapsamında bölgesel güvenlik kompleksleri

Buradan yola çıkarak Güvenlikleştirme yaklaşımı, bölgeleri güvenlik çalışmalarının temel analiz düzeyi olarak önermekte ve analitik çerçevesini de bu düzey üzerine kurmaktadır.68 Sonuç itibarıyla Güvenlikleştirme yaklaşımına göre, karşılıklı güvenlik bağımlılığı (security interdependence) uluslararası sistem ölçeğinde tek bir biçime sahip değildir. Herhangi bir karşılıklı güvenlik bağımlılığı düzeneği (pattern) coğrafi farklılık temelinde değişebilmektedir. Başka bir deyişle bir bölgedeki güvenlik düzeneğini diğer bölgedekiyle aynılaştırmak doğru olmayacaktır, dahası, aşırı indirgemecilik olarak karşımıza çıkabilecektir. Buradan hareketle Güvenlikleştirme yaklaşımı, belli bir bölgenin özellikleri temelinde ortaya çıkan güvenlik ilişkisini güvenlik kompeksi olarak tanımlamaktadır:

“...Bir güvenlik kopmleksi; önemli güvenlik algılamaları ve çıkarları karşılıklı bağlılık (interlinked) içerisinde olan ve herbirinin ulusal güvenlik sorunlarının ayrı ayrı çözümlenmesi ya da çözülmesi imkansız olan devletler kümesini tanımlamaktadır.”69

Bu tanımlamanın yanısıra, Güvenlikleştirme yaklaşımında daha bir önemli husus dikkat çekmektedir. Buna göre, güvenlik kompleksleri aslında birer kuramsal kurgulardır. Ama gözlemlenebilir özelliklerinin bulunması nedeniyle belirli bir ontolojik statüye de sahiptirler. Bu durumda herhangi bir güvenlik kompleksinin coğrafi bölgesellik açısından nasıl belirleneceği sorusu ise şöyle yanıt bulmaktadır: Bölgesel

tarihi üç döneme bölünmektedir: 1500 -1945 Çağdaş Dönem; 1945-1989 Soğuk Savaş ve Sömürgesizleştirme Dönemi; ve 1990 yılından itibaren Soğuk Savaş sonrası Dönem. Yazarlar, 1500`lü yıllardan önceki dönemi değerlendirme dışında tutmalarının nedenini, o döneme kadar dünya sisteminin küresellik niteliğine erişemediği gerekçesine bağlamaktadırlar. Küresel düzeye erişemediği için, doğal olarak bölgeler gibi herhangi alt-sistemlerin olamayacağını da eklemektedirler. Bkz: Barry Buzan ve Ole Waever, Regions and Powers…, s. 11-20.

68 Şunu da belirtmek gerekir ki, Uluslararası İlişkiler`de daha önce de bölge kavramına vurgu yapan kuramlar olmuştur. Bu bağlamda özellikle neoliberal akımın önem verdiği, ama daha çok bölgesel güvenlik risklerinin azaltılması amacıyla kullandığı görülmüştür. Bunun için bkz: Karl Deutsch (der.), Political Community and the North Atlantic Area, Princeton, Princeton University Press, 1957.

69 Bkz: Buzan, Waever ve Wilde, Security..., s.12

güvenlik kompleksinin yapısı belirgin olmalı ve bir güvenlik kompleksine ait olan devletleri diğer komşu devletlerden ayırabilme imkanları açık şekilde bilinmelidir.70 Örneğin, Avrupa güvenlik kompleksi kullanılmakta, ama buna karşın Skandinav güvenlik komleksi pek rağbet görmemektedir, çünkü Skandinav ülkeleri de Avrupa güvenlik komleksinin bir parçası sayılmaktadır. Ya da Orta Doğu güvenlik kompleksi tanımı kullanılsa da, Akdeniz güvenlik kompleksine ilgili literatürde pek rastlanılmamaktadır, çünkü Akdeniz devletleri farklı güvenlik komplekslerine aittirler.

Güvenlik komlekslerinin kuramsal kurgu oldukları konusu ileri sürülürken, çok önemli bir ayrıntıya da ışık tutulduğu görülmektedir. Buna göre, sözkonusu kurgusal güvenlik kompleksleri ne objektifist anlamda “aktörlerden bağımsız” tarihsel-coğrafi varlıklardır, ne de postmodernist/post-yapısalcı bağlamda söylemsel inşalardır. Güvenlik kompleksleri birimler arasında gerçekleşen karşılıklı güvenlik etkileşimleri sonucunda oluşmaktadır. Dolayısıyla, güvenlik kompleksleri ilgili birimlerin deyim yerindeyse, davranış ürünleri olarak belirmektedir. Buradan yola çıkılarak bir araştırmacı güvenlik kompleksi tanımını bir bölgeye uygularken, o bölgenin tarihsel özgüllüğünü ve aktörlerin güvenlik pratiklerini temel alacaktır. Üstelik bunu yaparken ilgili bölgenin üyelerinin sözkonusu güvenlik kompleksi konusunda nasıl bir tanımlamaya sahip olduklarını gözönünde bulundurma zorunluluğu yoktur. Başka bir deyişle, hedef güvenlik kompleksi üyelerinin kendilerini daha büyük ya da daha küçük bölgelere ait görmeleri Güvenlikleştirme yaklaşımının ilgi odağına dahil değildir. Örneğin, son dönemlerde kimi Gürcü entellektüellerin Gürcistan`ın güvenlik çıkarları tanımını Güney Kafkasya değil de, Karadeniz bölgesi çerçevesine kaydırma eğilimi, güvenlikleştirme

70 a.g.e., s.14

araştırmacısının gündemi üzerinde pek etkili olmayacaktır. Doğal olarak, bu örnekte bir güvenlikleştirme araştırmacısının yapacağı şey, Gürcistan`ın güvenlik pratiklerini ve karşılıklı etkileşim davranışlarını inceleyerek bu ülkenin ait olduğu güvenlik kompleksini saptamaya çalışmak olacaktır. Dolayısıyla, “Güvenlik kompleksleri, yalnızca güvenlik gözüyle görülebilen bölgelerdir.” önerrmesi merkez konumda işlev görecektir.71 Böylelikle, Güvenlikleştirme yaklaşımını temel alan bir araştırmacı, güvenlik ilişkisi bağlamında kendi analitik kurgusunu - güvenlik kompleksini inşa edecektir.