• Sonuç bulunamadı

1.2. Takrir-i Sükun Kanunu Öncesi Türkiye’nin İç Politika Durumu

1.2.5. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Kurulması

1.2.5.1. Bölünmeyi Hazırlayan Olaylar

Yakın arkadaşlarının da kendisine karşı cephe oluşturduklarını gören Mustafa Kemal devrim hareketi içinde yapılan bu karşı koymadan kaygılanıyordu.115 Herkes yeni bir fırkanın kurulmasını bekliyordu. Hatta Rauf Bey’e cumhuriyetin ilanının aceleye getirildiğine dair gazetecilere verdiği Beyanat dolayısıyla Parti Grubunda hesap verdiği zaman yeni bir parti kurup kurmayacağı sorulmuştu. Herkes Partiden ayrılmalarla yeni bir fırka kurulacağı ve yeni oluşumun liderlerinin Gazi’nin eski arkadaşları olacağı beklentisi içindeydi. Hatta bu gruba “Rauf Bey Şürekası” ismi takılmıştı.

Yeni partinin kurulması kararı 1924 yazında Rauf Bey ve Kazım Karabekir’le birlikte Rauf Bey’in annesinin evinde alınmış görüşmenin ikinci oturumu da Rauf Bey’in İstanbul’daki evinde yapılmıştır.116

Muhalefetin tartışmak zorunda olduğu sorunların başında şüphesiz Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa ile ilişkileri geliyordu. Muhalif partinin başarılı olabilmesi için iki şartın oluşması gerekiyordu: Mustafa Kemal Paşa’nın böyle bir Meclis muhalefetini kabullenmesi ve bir süredir İstanbul

113 Bkz. Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, a.g.y.

114 Bilal Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Kürt Sorunu, Ankara 1975, s.11 vd.

basınının sürekli olarak ısrar ettiği gibi tarafsız bir hakem rolünü benimsemesi117. Mustafa Kemal ise “İş Cumhuriyet’in ilanı ile bitmemiştir. Dünya medeniyet alemine katılmak için de geçici bir süre muhalif bir cephe yaratılmaması gerekmektedir”118 diyerek bu düşünceye karşı çıkıyordu.

Mustafa Kemal Paşa gelişmelere ilk tepkisini Eylül ve Ekim aylarında Hamidiye Kruvazörü ile Karadeniz gezisine çıktığında, İstanbul’a hiç uğramayarak, hatta bir telgraf mesajı bile göndermeyerek gösterdi. Şehre uğramayışı büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. Böylece sürekli muhalefeti destekleyen İstanbul basınına karşı bir tavır göstermiş oldu.

İstanbul basınının tarafsız bir hakem rolünü benimsemesi yönündeki taleplerine, 16 Eylül’de Trabzon’da yaptığı konuşmada “Arkadaşlar; bu münasebetle bir Reisicumhurun fırka reisliği ile ciheti alakasını ikide bir tekrar edenler ve bütün cihan bilsin ki, benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraflılığı, fikri ve içtimai inkılap taraflılığı, Halk Fırkası’nın mefkuresi, esas umdesi olan bu noktada, Yeni Türkiye camiasında bir ferdi hariç tasavvur etmek istemiyorum. Onun için Riyaset-i Cumhurda bulunduğum halde, fırkamızın riyaseti umumiyesini de muhafaza ediyorum, Bu suretle yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetinin takviye ve tarsinine hizmet etmekte olduğum kanaatindeyim.”119 diyerek cevap verdi. Muhaliflere bu meydan okumanın Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetinin Halk Fırkası şubesine dönüşmesini reddeden ve başlangıçtan itibaren bağımsız ve muhalif kalmış Trabzon’da gerçekleşmiş olması da oldukça anlamlıdır.

Mustafa Kemal Paşa daha sonra Samsun’da da konuyla ilgili bir konuşma yaparak parti lideri olarak kalmayı sürdüreceğini, devletin yeni kurulduğunu, rejimin henüz yerleşmemiş olduğunu, böyle bir dönemde güçlü bir iktidar istediğini, ortamın tefrikaya hazır olmadığını belirtti ve fırkacılığın milli birliği bozacağı endişesini açıkça ortaya koydu.

Bu konuşmalar kurulacak muhalif bir partinin çok uzun ömürlü olamayacağı anlamına geliyordu. Zaten Mustafa Kemal’den Türk Devrimi’nin

116 A.F.Cebesoy, Siyasi Hatıralar, s.96

117 Erik Jan Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, İstanbul 1992, s.60

118 Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası, İstanbul 1970

gerçekleştirilmesine engel olunmasına seyirci kalmasını, bunu yapmak isteyenler karşısında yansız davranmasını beklemek, devrim mantığına aykırı idi. Türk Devrimi bir kadro hareketi değildi. Liderin kişiliğine bağlıydı ve gerçekleşme ihtimali onunla güç kazanıyordu. Onun yansızlığını sağlamaya çalışanların amacı da, devrimi lidersiz bırakarak, engellemekti.120

Meclisin tatilde olduğu sırada Son Telgraf gazetesi ciddi bir programla ve hazırlık ile çıkmak isteyen ayrı bir zümre olduğuna, bu zümrenin İstanbul mebuslarından Rauf ve İsmail (Canbolat) Beyler etrafında toplandığına, mezkur kişilerin fırka lideri Rauf Bey, katibi umumisinin İsmail Bey olacağına dair bir haber yayınladı.121 Rauf Bey, ertesi gün haberi yalanlayarak yeni bir parti kurulması hakkında bildiklerinin gazetelerden okuduğu kadar olduğunu söyledi.122

Diğer yandan yeni bir parti hazırlığında olan Rauf Bey, Ahmet Emin Yalman’a Vatan gazetesinin partinin yayın organı olmasını teklif etmişti123.

Siyasi ortam oldukça karmaşıktı. İstanbul basınında Vatan, Tanin, Tevhid-i Efkar, Son Telgraf ve Adana’dan Tok Söz gibi gazeteler de karşı yayınlarını yoğunlaştırdılar. Musul sorunuyla alakalı olarak İngiltere’nin Türkiye’ye ültimatom verdiği bir ortamda Mustafa Kemal Paşa, bütün mebuslara telgraf göndererek Mecliste toplanmaları çağrısı yaptı. 18 Ekim’de Ankara’ya döndüğünde Kendisini karşılamaya gelen grup arasında Rauf ve Adnan Beylerin (Adıvar) olmaması, Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine karşı ortalıkta bir şeyler döndüğü şeklinde yorumlandı.124

26 Ekim 1924’te Kazım Karabekir Birinci Ordu Müfettişliği’nden çekildi. 30 Ekim’de de Konya’da ordu müfettişi olan Ali Fuat Paşa görevinden ayrıldığını bildirdi ve milletvekilliği haklarını kullanmak üzere TBMM’ye geldi. Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa’yı akşam yemeğine davet etmesine rağmen Paşa gitmedi.125 Bu konuda Ali Fuat Paşa’nın da Saffet (Arıkan) Bey’in evinde Gazi’den gelecek daveti beklediği o gece dönemin küçücük

120 E.Aybars a.g.e., s.164

121 Son Telgraf, 6 Ekim 1924

122 Tevhid-i Efkar, 7 Ekim 1924

123 A.E.Yalman, a.g.e., s.139

124 E.J.Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, s.65

Ankara’sında Mustafa Kemal Paşa Ali Fuat Paşa’yı, Ali Fuat Paşa da Mustafa Kemal Paşa’yı görmek isterken buluşamadıkları 126 yazılmıştı.

Hakkari’de Nesturi ayaklanmasının sürdüğü ve İngiltere’nin Musul sorunu dolayısıyla Türkiye’ye verdiği sert notanın reddedilip, her an bir savaş başlaması ihtimalinin bulunduğu bir durumda Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların ordu müfettişliklerinden istifa ederek Meclise gelmelerini Mustafa Kemal Paşa “Paşalar Komplosu” olarak adlandırmış ve kendisine karşı tertip hazırladıklarını düşündüğü Paşaların istifa etmelerini sert bir şekilde

eleştirmişti.127 Mustafa Kemal Paşa, kendisine bağlı diğer mebus

komutanların mebusluktan istifalarını sağlayıp ordu üstündeki denetimini pekiştirmiş, Karabekir ve Ali Fuat Paşaların devir teslim işlerini tamamlamadıkları gerekçesiyle gensoru görüşmesi tamamlanıncaya kadar Meclise katılmalarını engellenmişti.

Mustafa kemal Paşa’ya karşı olanlar, doğrudan ona saldırmak yerine, İsmet Paşa’nın başkanlığındaki hükümeti hedef aldılar. Özellikle Yunanistan’dan gelen göçmenler konusunda yanlış uygulama yapıldığı, bu yüzden binlerce insanın öldüğü, demiryolları gibi birçok yatırım için para bulunurken göçmenler konusunda hükümetin bütçeye az para koydurttuğu ileri sürülerek; yoğun bir eleştiri başladı.128 20 Ekim 1924 günü Menteşe mebusu Esat tarafından verilen “iskan ve muhacirin işleri ve yatılı okula alınan öğrenci sayısı” ile ilgili soru önergesi İsmet Paşa’nın konunun yalnızca ilgili vekaleti değil bütün bakanlıkları ilgilendirdiği bu nedenle konuya genişlik verilmesi isteği kabul edilerek gensoruya çevrildi. İsmet Paşa, Refet Bey’i muhalefet karşısında yalnız bırakmaktansa, hükümetin en güçlü üyelerinin politikalarını savunmayı mümkün kılmayı hedeflemişti. Bu arada görevinden istifa eden ordu kumandanlarının görevleri teslim alınıncaya kadar görevlerinin başında kalması ile ilgili hükümet bildirisi Kazım Karabekir’in protestosuyla karşılandı. Bildirinin amacı etkili kumandanların gensoru görüşmeleri sırasında Meclis görüşmelerine katılıp, etkinliklerini hissettirmelerini önlemeye yönelik bir girişimdi.

126 Y.K.Karaosmanoğlu, a.g.e., s.62 vd.

O günlerde Çankaya’da Halk Fırkası merkez heyeti üyeleriyle partinin öncü kadrolarının katıldıkları gizli toplantıda muhaliflerin partiden tasfiyesi görüşülürken, Mustafa Kemal Paşa sayılan isimleri yazıp toplayınca, “Biz, Mecliste ekalliyette kalacağız” demişti. Bunun üzerine çevrelerinde 80-90 kişiye etkili olabilen doğu illerinin milletvekilleriyle bir görüşme yapmıştı.129 Alınan bir başka önlem de, yeni toplantı yılı nedeniyle Meclis Başkanlık Divanı seçilirken, zayıf kalan Mübadele Vekilinin bir başkan vekilliğine kaydırılarak, o koltuğa da Recep Bey’in vekalet etmesini sağlamak olmuştu.

Gensoru görüşmeleri günlerce sürmüş, Mustafa Kemal’in İsmet Paşa’yı desteklemesi sonucu Meclis’ten güvenoyu isteyen İsmet Paşa Hükümetine, 8 Kasım 1924’de 19 adem-i itimada karşı 148 reyle itimat Beyan edilmiş, 41 milletvekilinin katılmadığı oylamada 1 kişi de çekimser kalmıştı.130 Önerge sahibi Esat Efendi de güvenoyu verenler arasındaydı. Güvenoyundan sonra İstanbul basınında Tanin başyazarı, Haiti’nin de Cumhuriyet olduğunu, fakat bunun gerçek olmadığını belirterek “soydan gelen bir devlet başkanı yerine, zorla Cumhurbaşkanlığına çıkmış bir zorba görürüz.” şeklindeki ifadesiyle Mustafa Kemal’e saldırırken; İsmet Paşa hükümetinin çirkin olduğunu ve onun milleti temsil edemeyeceğini yazmıştı.131

İsmet Paşa hükümeti güvenoyu almayı başarmış ama ertesi gün Halk Fırkası’ndan istifalar da başlamıştı. Red oyu verenlerin çoğu muhalefet partisini oluşturan kadro içinde yer almaya başladı. 9 Kasım’da Adnan, Rauf, Selahattin, Muhtar, Halis Turgut, Feridun Fikri, Faik Beyler ile Rüştü ve Refet Paşa Halk Fırkası’ndan istifa etti.132. Ertesi gün de Ziyaeddin Bey istifa

edenlere katıldı.133 İstifaların başladığı günlerde genel kanı Halk

Fırkası’ndan pek çok kişinin ayrılacağı yönünde olmasına rağmen büyük bir ayrılma gerçekleşmedi. Zaten ayrılanların tamamı da Terakkiperver Parti’ye geçmedi.

128 E.Aybars, a.g.e., s.165

129 Y.K.Karaosmanoğlu, a.g.e., s.70 vd.

130 TBMM ZC 8.11.1924 c.10 s.146-208 ,Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, İstanbul 1999, s.291

131 Tanin, 4 Kasım 1924,Nutuk s.630 vd.

132 Vakit, 10 Kasım 1924

Ali Fuat Paşa İsmet Paşa’nın, muhalefeti Cumhuriyet düşmanlığı ile suçlanmasından dolayı, bazı zayıf kişiliği olanların güvenoyu verdiklerini ve İsmet Paşa ile grubunun milli savaş ileri gelenlerinden Rauf, Adnan ve Refet Beyler’e sistemli bir şekilde saldırdıklarını ileri sürerek,134 güvenoyu verenleri

suçlarken, İsmet Paşa’yı eleştirmiş fakat Mustafa Kemal’e eleştiri yöneltmemişti.

Rauf Bey’in istifası “Perşembe günü müzakereye verilen şekil, şimdiye kadar velev haricen olsun muhafazasına çalıştığım birlik imkanını artık selbetti. Cumhuriyet idaresinin teyid ve takviyesine serbestçe çalışmak üzere fırkadan ayrıldığımı arz ederim.” Şeklindeydi.135

Basında Halk Fırkası’nın ikiye ayrıldığı, İstanbul ve Erzurum mebuslarının istifa ettiği, Fırkadan ayrılanların Cumhuriyet Fırkası adıyla bir fırka teşkil edecekleri duyuruluyordu.136 Yeni partinin adında Cumhuriyet sözcüğünün geçeceğinin basında sık sık yer alması üzerine Halk Fırkası 10 Kasım 1924 tarihli toplantıda adının başına Cumhuriyet ekleyerek Cumhuriyet Halk Fırkası adını aldı. Bu kararla ayrıca Grup üyeleri arasından seçilecek yedi kişiden oluşan ve Grubu oluşturan zevat arasında ortaya çıkacak hususi ihtilaflara bakmakla137 görevli “Divan-ı Haysiyet” oluşturuldu. Böylece parti içi denetim arttığı gibi parti içi muhalefet de neredeyse imkansız hale geldi.

Basın, yeni fırkanın kurulacağı söylentileriyle birlikte yeni partiyi irtica ve İttihatçılık ile bağdaştırmakta gecikmedi. Yeni parti Cumhuriyetin aleyhinde olduğuna ve gericiliğe meylettiğine ait iddiaları çürütmek için Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla 17 Kasım 1924’te resmen kuruldu.

Kurucuları Ankara mebusu Ali Fuat Paşa, Mersin mebusu Besim ,Erzurum mebusu Sabit ve Trabzon mebusu Muhtar Beylerdi. Merkez heyeti başkanlığına Kazım Karabekir Paşa ikinci başkanlıklara Adnan ve Rauf Beyler seçilmiş, umumi katiplik Ali Fuat Paşa tarafından idare ediliyordu.138

134 A.F.Cebesoy, Hatıralar, s.108

135 A.F.Cebesoy, a.g.e, s.104

136 Tevhid-i Efkar, 10 Kasım 1924

137 Cumhuriyet Halk Fırkası Kataloğu, 16 Kasım 1924

Halk Partisi’nin bazı grupları, yeni partinin kuruluşunu hoş karşılamadılar. Özellikle Parti adının içinde “Cumhuriyet” kelimesinin yer alışı ve programındaki “Parti düşünceye ve dini inanışa saygılıdır.” sözü Mustafa Kemal’in de hoşuna gitmiyordu. Mustafa Kemal’e göre “Cumhuriyet kelimesini söylemekten bile çekinenlerin, Cumhuriyet’i daha doğduğu gün boğmak isteyenlerin kurdukları partiye cumhuriyet hem de ilerici (Terakkiperver Cumhuriyet) adını vermeleri”, inandırıcı değildi. Mustafa Kemal yeni partinin dini düşünce ve inanışlara saygılı olduğunu belirten programı, yurt içindeki bilinçsizleri, bağnazları, boş inanç sahiplerini etkileyecek bir araç olarak değerlendiriyor; karşı devrimcilerin bundan yararlanarak “Biz Halifeliğin yeniden kurulmasını isteriz. Biz yeni yasalar istemeyiz. Bize eski yasalar yeter. Medreseler, tekkeler, bilgisiz softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlik olunuz. Çünkü Mustafa Kemal’in partisi Halifeliği kaldırdı. Müslümanlığı zedeliyor. Sizi gavur yapacak, size şapka giydirecek” diye propaganda yapan karşı devrimcilerin, yeni partinin kurulmasından güç bulmaları ile çoğaldığı görülüyordu. Mustafa Kemal bu neticeden, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi ileri gelenlerini sorumlu tutuyordu.139