• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM ZAMANIN ONTOLOJİSİ:

Belgede Zaman, Tanrı ve dört-boyutçuluk (sayfa 133-137)

D. Zamansal Geçiş Paradoksu

II. BÖLÜM ZAMANIN ONTOLOJİSİ:

ZAMANIN ONTOLOJİSİ:

Fakat şehirdeki tüm saatler Pır pır edip, çalmaya başladı Ah! Kandırmasın seni zaman

Fethedemezsin ki zamanı.

W. H. Auden/As I Walk Out One Evening

Şu ana kadar zaman kavramı, zamanın geçişi, zamanın açıklanmasına dair A ve B teorilerini açıkladım. Bu açıklamalarla, bu konu üzerinde düşünmüş filozofların çalışmaları, zaman felsefesinde bu çalışmalarla gelinen noktayı ve kendi fikirlerimi naklettim.

A ve B teorileri her ne kadar zaman üzerine kullanageldiğimiz iki ayrı kategori olarak bilinse de tartışma bundan ibaret değildir. A serisi veya teorilerini savunarak zamanın gerçekliğini savunmak mümkün olduğu gibi B serisini veya teorilerini savunarak da zamanın gerçekliğini savunmak mümkündür. Benzerini sadece zamanın gerçek bir varlık olarak savunulmasını değil aynı zamanda zamanın “geçtiğini” ya da “geçmediğini” iddia ederken de söyleyebilirim. Bir A teorisi savunucusu –kimi zaman kulağa tutarsız gelse de- zamanın geçmediğini iddia edebilir.

Her iki teori de zamanın doğasının mümkün iki açıklamasını içerir. Bu iki teori arasındaki en önemli fark zamanın yapısına dair sundukları argümanların farklılığından ileri gelir.

Bir şeyin doğasının açıklanması o şeyin nasıl bir şey olduğunu bana gösterse de kimi zaman bunun için daha ayrıntılı bir tanımlamaya ihtiyaç duyarım. Suyun neden oluştuğu ve hangi hal fiziğinde olduğunu bilsem bile onun nasıl aktığını açıklayabilmek için daha ayrıntılı bir fizik ve dinamik kuralları bütününe ihtiyacım vardır.

Zaman hakkında ileri sürülecek herhangi bir felsefi bir önerme onun diğer şeylerle ilişkisini ve hatta uzay-zamanın dahi var olmadığı mümkün durumlar üzerinde durmak zorundadır. 20. yy. Başından itibaren fizik bilimindeki gelişmeler, uzayın zamandan ayırt

edilemeyeceği bir evren tablosunu zorunlu kılmıştır.361

Poidevin’in de belirttiği gibi:

Gödel, Genel Görelilik’in sonuçlarının standart olmayan zamansal topolojilere izin verdiğini vurguladığından bu yana felsefi ortodoksi zamanın topolojik özelliklerini sadece olumsal olarak görmeye doğru meyletmiştir.362

Bu durumda zaman felsefesi görüşleri zamanın topolojisi, onun mutlak olup olmadığı ve zamanın nesneler üzerinde bir mutlaklığı ya da ilişkisel bir yapısı olup olmadığı sorularını sorar. A ve B teorileri doğrudan bu veriyi vermez, onun yerine zamanın ontolojik konumuna dair muhtemel açıklamaların bir kategorisini bize sunarlar.

Ancak zamanın varlığı üzerine düşünüldüğünde görülecektir ki zamansal durumlar her bir kategorik tanımlamada dahi uzaya dair bir ifadeyi içerir. Tek başına “iki hafta sonra”

ya da “23 Şubat 1848” dememin bir anlamı yoktur. Zamanı hangi kiple ifade edersem edeyim, ona eşlik etmesi gereken bir nesne ve özne bulunmalıdır. Değişim, olay ya da kip; hangi ifade olursa olsun bunları tanımlayabilecek doğru bir kerteriz noktası bulmam gerekir. 23 Şubat 1848 ifadesini tek başına kullandığımda karşımdaki kişi bir tarihçiyse 1848 devrimlerini bilecektir; ama devrimi bu tarihle ilişkilendirecek bilgisi olduğu için.

Aksi halde B serisini en doğru ifade şekli olarak düşünsem bile bu yeterli olmayacaktır.

Bu durumda bu gibi olumsal özellikleri ekleyince ikinci bir sorun karşımıza çıkmak için gecikmez. Yukarıda verdiğimiz örnekteki tarihçinin bilgisi bir geçmiş bilgisidir. O hâlde yazılı ya da değil her türlü “anı” bu bilginin parçasıdır. O hâlde geçmiş denilen zamanın oku, kaçınılmaz bir varsayımı yani geçmişin bilgisinin zamanı algılamak için esaslı olduğu varsayımını da doğurur.

Buradan da üçüncü bir varsayıma ulaşırız. Bu varsayım ise geçmişin ve geleceğin birbirine olan ilişkisinin kaçınılmaz bir şekilde birbiriyle bağlı olduğudur. Geçmişe yönelik bilgim geleceğe yönelik çıkarsamamı kolaylaştırır. Eğer daha önceki

361 Robin Le Poidevin, “IX Relationism and Temporal Topology: Physics or Metaphysics?” Edt. Robin Le Poidevin&Murray MacBeath, The Philosophy of Time, New York: Oxford University Press, 1993, s.150.

362 Robin Le Poidevin, a.g.e., s.150.

tecrübelerim ısınmış bir sobaya dokunmamamı söylüyorsa buna uyarım ve ısınmış bir sobaya dokunmanın beni yakacağı doğrultusundaki kaçınılmaz neden sonuç ilişkisine güvenim olmazsa başka herhangi bir şeye güvenimin olması imkansızdır. Bir cisim yeteri kadar ısındığında onunla temas etmenin insanda muhtemel bir acı doğuracağı bilgisi belki bilimsel dille yeteri kadar düzgün bir şekilde ifade edilememiş olsa da geçerli bir bilgidir.

Bir gitarın uygun tellerine bastığımda alacağım sesin bir La Minör olduğunu bilmem de böyledir. Deneyimden kaynaklanan bilgi -türü ne olursa olsun- sağduyuya güven duymamız için bir nedendir. O hâlde bunu ele alan bir zaman teorisinin nedensellik ilişkisini dışarıda bırakacak bir argüman üretmeden sağlıklı bir sonuca varamayacağını da düşünmek gerekir.

Tabii ki bu aynı zamanda bir nesnenin varoluşunun nasıl gerçekleştiğini de içeren endişeleri de beraberinde getirir. Bir ağaç ve o ağacın bir zamanlar tohum olarak aynı varlıklar olmasını anlamlandırmanın bir yolu nedensellik, diğer bir yolu da buna eşlik eden bir uzay-zaman düşüncesidir. Bunun, tezimin diğer bölümünde ele alacağım gibi varlıkların nasıl meydana geldiğini uzay-zamanın dışında bir “güçle” anlamlandırma çabasını nasıl etkileyeceği düşünmek zor değildir. Daha doğru ifade edilirse; Tanrı’nın içinde -veya dışında- olduğu bir evrenin tasavvuru, neden sonuç ilişkisinin bu kadar belirli olduğu bir evren mekaniğiyle ne kadar ilişkilendirilebilir sorusu olduğu için problemi oluşturmaktadır. Uzay-zamanın dışında bir gücün açıklanmasını içeren en büyük zorluk uzay-zamanı içeren (ya da belki de ona etki eden) bir nedensellik nosyonu ve zaman ile bu gücü açıklama arasındaki gerilimi oluşturur.

Nesnelerin varoluşları, belirli bir oluşun göstergeleridirler. Fiziğin yararlı bir iş dediği her entropik değişim, belirli bir oluşu mu göstermektedir? Maddenin başladığı bir yerlerin olduğunu söylemek onun ne zaman olduğunu söylemekle eşit değildir. Bu bizi tam da zamanın asimetrik yapısının merkezine götürür. Varlığı geçmişle anlamlandırma eğilimindeyiz. “Bundan iki hafta sonra güneş doğacak” demek de bu şekilde bir anlamlandırma olabilir. Ancak bu olumsal durumu kesinleştirebilecek veri seti benim için güneşin varlığını şüpheli kılmaz. Güneşin varlığını benim için “olumlu olarak tanımlayan” şey onun zamanın tüm anlarında bulunabileceğine yönelik yargımdır ve bu yargıya kaçınılmaz olarak eşlik eden a posteriori çıkarımların olabileceğini düşünmek

zor değildir.

Tüm bu bahsettiğim zorluklar zamanın yapısı üzerine konuştuğumda karşıma iki problem çıkarır:

1. A ve/veya B teorileri zaman hakkında konuşmak için belirli bir çerçeve oluştururlar. Dolayısıyla her iki teorinin zamanın ontolojisi için oluşturduğu temel çerçeve zamanın topolojisini de içermek zorundadır. Onun nasıl

“aktığı” ya da “akmadığı” gibi ifadeler bu bağlamda ele alınır.

2. Bu durumda A ve B serisinin zaman topolojisi ve ontolojisi hakkında konuşulabilir.

A ve B serisinin zamanın doğasına dair açıklamalarının bu yönü bu bölümde ele alacağımız konuların merkezini oluşturmaktadır.

O hâlde A ve B teorileri, kısaca açıklamak gerekirse zamanın hangi sistematik davranış içerisinde olduğunu tam olarak tanımlamak için gerekli ontolojik zemini hazırlarlar.

Ancak zamanın doğasının onu nasıl yönlendirdiğini daha iyi anlayabilmek için daha detaylı bir tanımlamaya ihtiyaç vardır.

Bu bölümde bu tanımlamayı ortaya koyan argümanlar incelenecektir.

A ve B teorilerinin ikinci bölümde incelediğimiz tartışmaları daha çok zamanın akli gerçekliği ve zamansal geçişin doğası üzerine kuruluyken, bu bölüm zamana dair daha genel açıklamalar içeren görüşleri merkez alacaktır.

Bu bölümde bu tanımlamayı bulma amacı güden 4 farklı görüşü sırasıyla 1. Hareket Eden Şimdi Modeli’ni (Moving Spotlight Theory), 2. Şimdicilik’i (Presentism), 3. Ezelicilik’i (Eternalism) ve 4. Genişleyen Blok Evren Teorisi’ni (Growing Block Universe Theory) ele alacağız. Bu görüşlere değinmeden önce, literatürde bu görüşlerin tartışılmasının gerçekten gerekli olup olmadığını sorgulayan birtakım itirazları inceleyelim.

Belgede Zaman, Tanrı ve dört-boyutçuluk (sayfa 133-137)