gibi sözcük öğrenirken işitsel doyum, görsel algı ve bağlam içerisinde sunum oldukça önemlidir.
Bir sözcük A1 seviyesinde evrensel kodda verilmesi gerekirken B1 seviyesi itibariyle toplumsal kod nitelikte verilmesi gerekmektedir. A1 seviyesi öğrencilerinin hemen ayrıntı bilgiye girmesi zor olacağından sözcüğün evrensel anlamda sunulması yerinde olacaktır. B1 seviyesinde olan bir öğrencinin ise artık sözcüğü sosyal bağlamda ayırt edebileceği düşünüldüğünden toplumsal kodda sözcük öğretimi gerçekleştirilebilir.
Sözcük öğretiminde sözcüklerin anlamlarının değişkenlik göstermesi nedeniyle kültürel ve imgesel değişiklikler olabilmektedir. Bu sebeple bu tarz sözcüklerin aktarımı oldukça zor olabilmektedir. Bu aktarımı hedef gruba göre bol bol etkinlikler aracılığıyla gerçekleştirmek doğru bir yaklaşım olacaktır.
Gairns ve Redman’a (2002) göre sözcük öğretiminde görsellerin kullanımının yanı sıra jest ve mimik kullanımı da etkili olabilmektedir. Ona göre öğretmen öğretilen sözcüğe yönelik bir durum oluşturabilir ve bunun jest ve mimikler yardımıyla kavranmasını sağlayabilir. Bilindiği üzere jest ve mimikler her toplumda farklı olabilmektedir. Her kültüre özgü farklı bedensel hareketler bulunmakta ve bunların çoğu farklılık gösterebilmektedir. Buna göre bu tarz sözcüklerin öğretiminde jest ve mimiklerden faydalanmak yerinde bir hareket olacaktır.
Sökmen’e ( akt. Richards, 2004, s.146-147) göre sözcük öğretimi süresince yeni öğrenilen sözcükleri eskiden bilinenlerle ilişkilendirmek, görsellik katmak, sözcükleri öğrencinin hayatıyla bir şekilde ilişkilendirmek ve birçok farklı teknik kullanmak sözcük öğretiminde ilkeler olarak benimsenmelidir. Bu durumda öğrenilen sözcüğün unutulmaması için öğretmenin elinden geleni yapması gerekmektedir. Farklı yöntem ve teknikler aracılığıyla bilginin kalıcılığını sağlamalıdır. Sözcükleri hedef kitlenin yaşamıyla ilişkilendirerek onlarda bir ihtiyaç duygusu oluşturmaya çalışmalıdır.
Kanğ (t.y.) yabancılara Türkçe sözcük öğretiminin teknoloji ile gerçekleştirilmesinin öğretimi hızlandıracağını belirtmektedir. Ona göre birden fazla duyuya hitap eden sözcük öğrenme programları ve içerisinde görsellik barındıran elektronik sözlükler gibi teknolojik materyaller geliştirilmelidir. Buna göre ilgili çalışmamızın tam da söz konusu ihtiyaca yönelik hazırlandığı ve bu alanda kullanılabilecek türde bir materyal olduğu düşünülmektedir.
Bir önceki bölümde yaklaşım ve yöntemlerde hedef dilde öğretimin hangi teknikler aracılığıyla gerçekleştiği üzerine durulmuştu. Dil Bilgisi Çeviri Yöntemi’nde sözcükler listeler hâlinde ana dildeki karşılıkları ile birlikte öğrencilere verilmekteydi ve öğrencilerin sözcükleri ezberlemesi beklenmekteydi. Doğrudan Yöntem’de ise sözcüğün ana dildeki karşılığı verilmektense görseller aracılığıyla sözcüğün anlamı verilmeye çalışılmaktaydı. İşitsel-Görsel Yöntem’de yine görsellik önem kazanırken İletişimsel Yaklaşım’da sözcüğün anlamlı bir şekilde öğretilmesi hedeflenmekteydi.
Eylem Odaklı Yöntem’e göre ise sözcüğün toplumsal bir bağlam içerisinde verilmesinin yanı sıra dijital araçların kullanımı öneme sahipti. Günday’a (2015) göre multimedya araç ve gereçlerinin hızlı bir şekilde gelişim gösterdiği günümüzde Eylem Odaklı Yöntem’de görsellerden yararlanmak kaçılmaz bir durumdur. Bütün bu bilgiler ışığında her bir yöntemin sözcük öğretimine büyük bir önem verdiği ve öğretim süresince farklı tekniklerden yararlandığı düşünülebilir.
İnsanoğlu dünyayı her ne kadar görsel olarak algılasa da aslında işitsel olarak da sözcüklerle algılamaktadır. Konuşmayı henüz öğrenmemiş çocukların da değişik sesler çıkararak farklı görselleri kastettikleri söylenebilmektedir. Çıkardıkları bize anlamsız gelebilecek sesler aracılığıyla istedikleri görsele ulaşmayı hedefleyebilmektedirler. Bu durumda ilgili çalışmamızı farklı kılan en önemli özelliklerden biri de görselliğe verdiği önemdir. Her bir sözcüğe ilişkilendirilen imgeler aracılığıyla sözcüğün beyinde görsel bir şema oluşturması ve bu şekilde sözcüğün daha da anlamlı öğrenilmesi amaçlanmıştır. Günümüz neslinin bilişim araç ve gereçlerine olan yatkınlığı düşünüldüğünde dijital ortamda hazırlanmış bu sözlük çalışmasının onlara hitap edeceği düşünülmektedir. İnternet ortamında veya telefon uygulamalarındaki sözlüklere erişim imkânı oldukça kolaydır. Bu durumda bu tarz sözlüklere olan erişimin artık zor olmadığı düşünülebilir.
4.1. YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE SÖZCÜK VE SÖZLÜK İLİŞKİSİ
Bir dilin söz varlığını ve söz konusu dilin değerini gelecek nesillere ulaştıracak olan materyalin sözlük olduğu bilinen bir gerçektir. Günümüzde sözcüklerin öğretilmesi ve edinilmesi için farklı materyaller, yöntem ve teknikler uygulanmaktadır. Bunlar arasında en başta akla gelebilecek materyal sözlüktür denebilir. Belirli bir amaca hizmet eden birçok sözlük türü bulunmaktadır. Uzmanlık alanı sözlükleri, argo sözlükleri veya deyimleri açıklayan sözlükler bulunmaktadır. Eğitim ve öğretim kurumlarında geçmişten günümüze klasik sözlükler kullanılmaktadır. Fakat teknolojinin gelişmesiyle birlikte dijital ortamda hazırlanan sözlükler kullanılmaya başlanmıştır. Söz konusu bu sözlüklere erişim imkânının ve kullanımının kolay olması sebebiyle daha çok tercih edilebileceği söylenebilir. Arıkan ve Alemdari’ye (2012) göre sözlükler sözcüğün anlamını veren ve onun anlamlı bir şekilde edinilmesini sağlayan en iyi destek aracıdır.
Gairns ve Redman’a (2002) göre ise sözlük kullanan kişinin ders ortamı dışında da öğrenmeye devam edeceği ve bu durumun da bireysel öğrenme becerisini tetikleyici olacağını ifade etmektedir. Buna göre bir öğrenci sözlük aracılığıyla sözcüğün hem anlamını hem de bir bağlam içerisinde örnek cümlesini gördüğü takdirde etkili bir öğretim sağlanabilir. Bunun yanı sıra sözcüğü işitmesi telaffuz konusunda gelişim sağlamasına yardımcı olabilir. Görsel bir imgenin de bulunması sözcüğe daha da anlam katabilmektedir. Sözlük kullanımı her durumda mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda içeriğe bakarak sözcüğün anlamını tahmin etmek mantıklı olabilmektedir.
4.2. SÖZLÜK HAZIRLANIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Dil öğretiminde sözlük kullanımının önemine önceki bölümlerde değinmiştik. Sözcük öğrenirken kullanılan sözlüğün, hedef dilin kültürünü de yansıttığı düşünülebilir.
Karadüz’e (2009) göre sözlükler bir dilin düşünce, duygu ve kültürüne dair söz varlığını içerisinde bulunduran araçlardır. Bu durumda sözlüklerin dilin yapı taşını oluşturdukları söylenebilir. Sözlük hazırlanırken birtakım ilkelere uymak gerekir. Gelişigüzel
hazırlanan sözlüklerin bir amaca hizmet etmekte verimli olamayacağı düşünülebilir.
İlhan’a (2009) bir sözlüğün meydana getirilişi esnasında tarihî kaynaklara ve halk söyleyişine bağlılığa dikkat etmek gerekir. Dil bilgisi açısından da sözcüğün doğru kullanımının verilmesi ve söz konusu sözlüğün ortaya konuş amacına uygun olması gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında sözlüklerin dilin söz varlığını gelecek nesillere aktardığı düşünüldüğünde tarihî değerlere bağlı kalınması ifade edilebilmektedir. Ayrıca sözcüğün doğru kullanımının da belirtilmesi yanlış öğrenmelerin önünü keseceği belirtilebilmektedir. Ölker’e (2011) göre ise sözlüğün hazırlanış aşamasında hangi anlamın ön plana alınacağı tespit edilmelidir. Ona göre anlamsal ayrılıklara dikkat edilmelidir. Karadüz’e (2009) göre de sözlükler öğrenen kişinin öğrenmesini kolaylaştıracak türde hazırlanmalı ve kişinin kullanırken zevk alacağı şekilde geliştirilmelidir. Tüm bu verilen bilgiler ışığında hazırlanacak olan web tabanlı sözlük çalışmamızın Türkçenin yabancılara öğretimi hususunda yararlı bir ek kaynak olacağı öngörülmektedir. Söz konusu çalışmamızda sözcüğün birden fazla duyuya hitap ederek kişiyi sıkmayacağı, kullanırken eğlenebileceği düşünülmektedir.
5. BÖLÜM: GÜNÜMÜZDE YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE