• Sonuç bulunamadı

4. ANLAM EKSENLİ KUR’ÂN OKUYUŞUNUN ZÂHİRÎ VE BÂTINÎ ŞARTLARI

4.2. BÂTINÎ AMELLER

a) Kur’ân Allah’ın kelâmı olduğu için Kur’ân okuyan kişi evvela Kelâm’ın aslı üzerine düşünmelidir. Allah’ın kelâm sıfatı, zâtı ile kaim bir sıfat-ı kadîmedir. Beşerin bunu, noksan yaratılışı ve vasıfları ile anlaması mümkün değildir. Ancak Allah, kullarına fazl-u kereminden dolayı, bu kadîm sıfatını, beşer sıfatı olan harf ve ses ile insanlara ulaştırmıştır. Böylece insanlar bu yüce kelâmı anlayabilmişlerdir. Gazzâlî, eğer Allah, kelâmının azametini harf kisvesi altında gizlemeseydi arş dâhil Allah’ın yarattığı her şeyin O’nun kelâmına tahammül edemeyip yok olacağını belirtir.158

b) Kur’ân okuyan kişi mütekellimin yani kelâmın sahibinin azametini anlayıp O’na saygı göstermelidir. Gazzâlî Kur’ân’ın derin manalarını ancak hastalıklardan temizlenip tâzim ve saygı nûru ile parlamış kalplerin anlayabileceğini belirtir.

Mütekelliminin azameti ise ancak O’nun sıfatları, filleri ve celali düşünülerek anlaşılabilir.159

c) Kişi Kur’ân’ı huzur-u kalb ile gönlünden her şeyi atıp aklını ve fikrini tamamen ona vererek okumalıdır. Gazzâlî, kişinin Kur’ân’ı okurken bütün benliğini vermesinin, sahibinin azametine olan saygının bir gereği olduğunu ifade eder. Gazzâlî’ye göre okuyan anlayabilirse Kur’ân ünsiyet edecek âyetlerle doludur. Bu ünsiyetin farkına varanın başka bir şey ile meşgul olması ise mümkün değildir. Kur’ân bahçelerinde,

156 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 790.

157 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 791-793.

158 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 795.

159 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 797.

43

kırlarında zevk ve safa yerlerinde dolaşan kişi başka yerleri düşünemez. Zira bu zevki tadanın başka bir zevke ihtiyacı kalmayacaktır.160

d) Kişi okuduğu Kur’ân üzerine derinlemesine düşünmelidir. Çünkü Gazzâlî’ye göre Kur’ân okumaktan maksat onun âyetleri üzerine düşünmektir. Kur’ân’ı ağır ağır okumanın sünnet olmasının sebebi de içindeki manayı düşünmenin ancak bu şekilde gerçekleşecek olmasından dolayıdır. Bu meyanda Hz. Ali’nin “anlamayarak yapılan ibadette ve tedebbürsüz (düşünmeden) kıraatte hayır yoktur” sözünü aktaran Gazzâlî, imama uyan biri için uzun uzun düşünmeyi uygun görmez. Çünkü kişi bir âyeti düşünürken imam diğer âyete ve hatta rükûya geçmiş olabilir. Bu da vesvesedir cemaatle namazın ruhuna uygun olmaz.161

e) Kur’ân okuyan kişi, okuduğu her âyeti kendi imkânları nispetinde anlamaya çalışmalıdır. Bu bağlamda Gazzâlî, Kur’ân’ın içerdiği konuları; 1- Allah’ın sıfatları, 2- Allah’ın fiilleri, 3- Peygamberlerin halleri, 4- Peygamberleri yalanlayanların halleri ve nasıl helak olacakları, 5- Allah’ın emir ve yasakları ve 6- Cennet ve cehennem şeklinde bir tasnife tabi tutar.162 Kişi Kur’ân’ı okurken bütün konular üzerinde derinlemesine düşünmeli, manalarını, bunların gayelerini anlamaya çalışmalıdır. Herkes kendi kabiliyeti ölçüsünde bunlardan hisse alır. Zira Kur’ân’ın bütün künhüne vakıf olmaya kimsenin gücü yetmez.

f) Kişi, Kur’ân’ı okumasına engel teşkil edecek hallerden sıyrılmalıdır.

Gazzâlî’ye göre birçok kişinin Kur’ân’ın manalarını anlamamasının sebebi şeytanın kalpleri üzerine örttüğü perdelerdir. Hz. Peygamber’in “eğer şeytanlar âdemoğlunun kalplerinde dolaşmasaydı insanlar melekût âlemine bakarlardı” hadisi bu durumu ifade etmektedir.163 Gazzâlî şaytanın kalpler üzerine örttüğü bu perdeleri dört kısma ayırır:164

1. Kur’ân okurken tüm gayretini Kur’ân’ın harflerini düzgün çıkarmaya sarf etmek.

2. Mezhep taassubu ve bir fikre körü körüne saplanmak.

160 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 798.

161 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 799.

162 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 800-803.

163 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 804.

164 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 804-807.

44

3. Kalbin kararmasına yol açan günahlarda ısrar edip nefsî arzuların peşine düşmek.

4. İbn Abbas, İbn Mesud, Mücâhid gibi sahâbe ve tâbiînden nakledilenler dışında yapılan tefsirlerin re’y ile tefsir olduğuna ve dolayısıyla re’y ile tefsir yapanların cehennemlik olduğuna inanmak.

g) Kur’ân okuyan herkes, Kur’ân’ın özellikle kendisine hitap ettiğini düşünerek onu okumalıdır. Kur’ân okuyan kişi “emir ve nehiy âyetlerini okuduğu zaman müjdelenen ve korkutulanın kendisi olduğunu, geçmiş insanlara ve Peygamberlere ait kıssaları okuduğunda da maksadın kıssa ile halkı oyalamak olmayıp ibret almak olduğunu bilmeli ve ondan ders almalıdır, çünkü Kur’ân’daki her kıssa Hz. Peygamber ve ümmetine bir fayda temin etmek için zikredilmiştir.”165 Kişinin Kur’ân’ı efendisinden kölesine veya amirinden memuruna yazılmış bir mektup gibi okuması gerektiğini belirten Gazzâlî, bu şekilde okuyanın mektubu sadece düzgün okumakla yetinmeyeceğini, mektupta kendisinden istenilen her şeyi tam olarak anlayabilmek için okuyacağını ve nihâyetinde kendisinden istenilenleri yerine getireceğini ifade eder.166

h) Kur’ân okuyanın kalbinin âyetlerden müteessir olması gerekir. Gazzâlî’ye göre

“Kur’ân’dan müteessir olmak, manasına göre okuyucunun bir hal alması demektir.

Mesela vaîd, korkutucu veya şarta bağlı mağfiret âyetlerini okuduğu zaman, azabından ve bu şartları yerine getiremeyeceğinden korkarak adeta helak oluyormuş gibi bir tavır takınmalı, ferahlık veren ve mağfiret va’deden âyetleri okuduğu zaman sevincinden uçacakmış gibi bir vaziyet almalı, Allah’ın sıfatları ve Esma’ül-Hüsna’sı anıldığı zaman azamet-i ilahiyesi karşısında tâzim ile eğilmeli, Allah hakkında muhal olan ve kâfirlerin Allah’a evlat ve zevce isnad eden âyetlerini okuduğu zaman onların bu çirkin isnadlarından utanarak sesini kısmak sûretiyle içinden müteessir olmalıdır. Cenneti vasıflandıran âyetleri okuduğu zaman içinden oraya bir arzu ve iştiyak uyanmalı, cehennem anıldığı zaman onun korkusundan tüyleri ürpermelidir.”167 Bu bağlamda Gazzâlî, Kur’ân’ın okunma gayesinin korkuyu kalbe yerleştirmek ve mucibince amel etmek olduğunu yoksa harfler ile dilin hareket ettirilmesinin pek bir kıymeti harbiyesinin olmadığını belirtir. “Kur’ân’ı hakkıyla okumak demek dil, akıl ve kalbin

165 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 807.

166 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 809.

167 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 811-812.

45

müştereken okuması demektir. Dil, meharic-i hurûfuna riâyet ederek ağır ağır okur, akıl manalarını düşünür, kalb ise onun emir ve yasaklarından müteessir olarak kendine çeki düzen verir. Yani lisan okur, akıl tercüme eder, kalb ders alır.”168

i) Kişi Kur’ân’ı okurken halden hale geçip Kur’ân’ı nefsinden değil Allah’tan dinleyecek hale yükselmelidir. Gazzâlî’ye göre kelamda konuşanı yani Allah’ı, kelimelerde ise O’nun sıfatlarını müşahede eden, böylece ne kendisine ne okuyuşuna ne de kendisine verilen nimetlere bakmayıp bütün himmetini ve dikkatini konuşana yoğunlaştıran ve O’nu görüyormuş gibi bütün gönlünü ve düşüncesini O’na bağlayan okuma tarzı, mukarreblerin okumasıdır.169

j) Kur’ân okuyan kişi kendi benlik ve varlığından geçip kendini hiçe saymalı ve kendini temize çıkarmış ve kendinden razı olmuş bir gözle kendine bakmamalıdır.

“Sâlihleri öven ve müjde veren âyetleri okuduğu zaman kendisini bu hükümde görmemeli, belki bu müjdeleri inanan sâlih kullara tanımalı ve kendisinin de onlardan olmasını Allah’tan dilemelidir. Gazap âyetleri ve asileri yeren âyetleri okuduğu zaman kendisinin helak olacağından korkmalı ve bu gibi âyetlerin muhatabının kendisi olduğunu kabul etmelidir.”170