• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN DEĞİŞEN BOYUTU

B. MİKROEKONOMİK POLİTİKALAR

III. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN DEĞİŞEN BOYUTU

ilerlemeler kaydettiği yıllardır. Ülkeler arasındaki heterojenlik ve Birlik düzeyinde yükselen işsizlik Birliğin bu konuya daha fazla eğilmesine sebep oldu ve Komisyon başkanı Delors Komisyonda Avrupa’da işsizliğin nasıl düşürüleceği konusunu gündeme getirdi. Böylece Avrupa Birliği’nde artık somut adımlar atılmaya başlandı.

sıkı para politikasıdır. Bu nedenle bu dönemde ortaya çıkan ters talep şoku nedeniyle zaten yüksek olan işsizlik düzeyi arttı ve işsizlik oranlarında yaşanan histerisise katkı yaptı.

Avrupa’da 1980’lerin işsizlik sorunu işsizliğe farklı bir özellik daha getirmiştir. Bu da artık işsizliğin, işsiz kalınan süre bakımından incelenmesine neden olan uzun dönme işsizlikteki artıştır. Aslında histerisis konusu ile iç içe olan bu konu artık işsizlik oranından daha önemli bir kıstas olmuştur. Çünkü uzun dönemli işsizlik oranlarının doğal işsizlik oranlarını yükseltmesinin açıklaması yukarıda değinilen işsizlik histerisisidir103. 1975’den sonra uzun dönem işsizlik oranında sürekli bir artış görülmeye başlanmıştır. Bundan önceki dönemlerde uzun dönem işsizlik oranı için 6 ay ve üstü belirleyici iken 1980’lerde 12 ay ve üstü daha belirleyici olmuştur.

Örneğin 1960’larda 6 ay ve üstü sürede uzun dönem işsizlik oranı Avrupa Birliği’nde işgücünün % 0,5’i kadardı104. 1985 yılında, 12 ay ve üstü sürede Avrupa Birliği’nde işsiz olanların sayısı işgücünün %5’i kadardı.105 1975’ten sonra ama asıl olarak 1980’den sonra Avrupa’daki işsizlik artık işsizliğin süresi ile belirlenmeye başlamıştı.

Aslında uzun dönem işsizlik oranı işsizliğin doğal oranına yakın bir kavramdır.

İşsizliğin doğal oranı geçici ve yapısal işsizlerden oluşur ve uzun dönem işsiz olanlar da aslında artık yapısal işsizleri ve uzun bir dönem geçici işsiz grubunda yer alan işsizleri kapsamaktadır. Avrupa’da bu dönemdeki uzun dönem işsizlik oranlarına bir çarpıcı örnek vermek gerekirse Belçika’da 1975 de toplam işsizlikte uzun dönem işsizlerin oranı %30'larda106 iken 1989 yılına geldiğimizde %75lere ulaşmıştır, Almanya’da ise 1975de %10 civarındaki iken 1989 yılına geldiğimizde

%50lere gelmiştir, Fransa ve İngiltere’de de yaklaşık 3 kat bir artış olmuştur107. 1990

103 Rudiger Dornbush ve Stanley Fisher, a.g.e., s.518

104 Lars Ljungqvist ve Thomas J. Sargent, “The European Unemployment Experience” CEPR Discussion Paper, 2002, s.6 (Sinfield, Adrian “The Long-Term Unemployed: A Comparative Survey,” Employment of Special Groups, No. 5, OECD, Paris, 1968 den aktarma) www.cepr.org/pubs/dps/DP3543.asp.

105 J. Sexton, “Long Term Unemployment: The Internetional Perspective”, (Dyson Kenneth.

Combatting Long Term Unemployment, Routledge, 1989, London’dan alıntı), s.30.

106 Belçikanın 1960’larda da uzun dönem işsizlik oarnları diğerlerine göre zaten yüksekti.

107 Veriler J. Sexton,a.g.m.,s.32 ve OECD, Employment Outlook, 1997, Table Q’dan alınmıştır.

ve 2000’li yıllarda bu döneme oranlara uzun dönem işsizlerin sayısı azalmasına rağmen yüksek düzeylerde seyretmekteydi. AB’de 1990–2000 yılları arasında ortalama % 50 olan işsizlik oranı 2005 yılında %45 olarak gerçekleşmiştir.

Uzun dönem işsizlik oranı yukarıda belirtildiği gibi özellikle 1980’lerin sonuna doğru işsizlikteki histeresis olgusu ile birlikte gitmiştir. Dolayısıyla histerisise yol açan nedenler uzun dönem işsizliğe de yol açmıştır. Özellikle sonsuz sürelerde verilen işsizlik ödemeleri böyle bir işsizliğin çıkmasının en büyük sebebi olmuştur. İşsiz kalan kendine cazip gelmeyen işte çalışmamakta belli bir süre geçtikten sonra çalışmak istediğinde bu kadar süre işsiz kalması sebebiyle ne işçi eskisi gibi çalışabilir veya bu elindeki yeteneği ile iş bulur ne de işveren bu işçiyi ister. Bunun gibi iş aramadan vazgeçme, umutsuzluk hissi, iş hakkında bilgi ve yeteneğinin azalması ve işverenin ayrımcılığı gibi işsizlik süresinin uzamasına, Avrupa Birliği’nde yaklaşık olarak işsizlerin yarısının uzun dönemli işsiz olmasına sebep olan nedenler konusunda 1980’lerin ortalarından itibaren başta İngiltere olmak üzere bazı ülkeler çeşitli reformlar yapmıştır. Bu reformların sonucu uzun dönem işsizlik oranlarında azalmalar görülmüştür. Ama önemli olan Birlik düzeyinde önlemler alarak ülkelerde ortak bir politika uygulanması ve böylece rekabet edilmesi açısından ülkelerin birbirlerine yakın olma gerekliliği idi. Zaten bunlarla ilgili Birlik düzeyinde çalışmalar da 1990'lardan sonra daha net bir şekilde görülebilmiştir.

Sadece bu reformlar yapılırken uzun dönemli işsizliğin önemi göz önüne alınmamıştır ayrıca enflasyon politikalarının uygulanması bakımından da uzun dönem işsizlik oranları önemsenmemiştir. Layard’a göre Uzun dönem işsizliğin enflasyonu etkilememesinin nedeni uzun dönem işsizler boş olan işleri doldurmak açısından etkin görülmezler ve enflasyonu dizginlemek açısından da bir etkileri yoktur108. Bununla ilgili politikalar ise 1970’li ve 1980’li yıllardan ziyade özellikle

“…büyümenin tek başına işsizlik sorununu çözmediği, işsizliğin yapısal niteliğinin önemli boyutlar kazandığı…”109 ve Birliğin istihdam konusunu daha çok önemsediği 1990’lı ve 2000’li yıllarda görülmektedir.

108 R. Layard , “Unemployment: The Way Forward For Europe”, London School of Economics Occasional Paper, 1994, s.4.

109 Berrin Ceylan Ataman(b), “İşsizlik Sorunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği İstihdam Stratejisi’ne

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞGÜCÜ PİYASASINA YÖNELİK DÜZENLEMELER VE İSTİHDAM POLİTİKASI

Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması’ndan bugüne kadar Antlaşmalarda işgücü piyasası ile ilgili konular yer almıştır. Ancak, bu konudaki çalışmalar çok ağır ilerlemiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulurken asıl amaç, ekonomik örgütlenmedir, sosyal bütünleşme ekonomik bütünleşmenin sonucu olarak kendiliğinden ortaya çıkmıştır110. Ancak Roma Antlaşması’nda, işgücü piyasaları ile ilgili düzenlemeler hiç yok da değildi. 1975’li yıllardan itibaren AB’de artan işsizlik sorunu, buna yönelik politika gerekliliği çeşitli platformlarda söz konusu olsa da, somut adımlar atılamamıştır. Tüzük ve yönergelerle işgücü piyasalarına yönelik düzenlemeler yapılmaktaydı, ancak istihdam konusuna yönelik çalışmalar fazla değildi ve pasif istihdam politikası niteliğindeydi.

1993 yılında Beyaz Kitap’ın yayınlanmasıyla AB’de istihdam konusuna bakış açısı değişmiş ve bu konuya ilk defa bu derecede önem verilmiştir. Bundan sonra istihdam politikaları daha ziyade aktif istihdam politikası niteliğinde oldu. Daha sonra gelen çalışmalar hem daha geniş kapsamlı hem de etkisi daha fazla olan çalışmalardı. Özellikle Amsterdam Antlaşması, Lüksemburg Zirvesi ile oluşturulan Avrupa İstihdam Stratejisi ve Lizbon Stratejisi, AB’nin bugünkü istihdam politikasının oluşumunda belirleyici olmuşlardır. Sürekli gelişen bir yapı olarak oluşturulmuş Avrupa Birliği İstihdam Politikasına ilişkin ara dönem değerlendirmeleri yapılmakta ve her yıl “İstihdamı Yönlendirici İlkeler” Raporu yayınlanmaktadır. Bu bölümde işgücü piyasaları ile ilgili yasal düzenlemeler ve uygulamalar incelenecektir.

110 Mesut Gülmez, Avrupa Birliği’nde Sosyal Politika, Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Komisyonu Yayınları, Ankara, s.172 .

I. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE KURUCU ANTLAŞMALARDA İŞGÜCÜ PİYASASI