• Sonuç bulunamadı

Kur’aniyyun ve Hadisin/Sünnettin Reddi

III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

3.1. YENİ BİR SAHİH HADİS TANIMI İHTİYACI

3.1.6. Hadislerin Sıhhatine Yönelik İslam Dünyasında ve Batıda Yapılan

3.1.6.1. Kur’aniyyun ve Hadisin/Sünnettin Reddi

Hadis/sünnet inkârcılığı, diğer bir ifadeyle “Kuraniyyun” hareketi,başta İmam Şafiî olmak üzere birçok âlimin döneminde yer almıştır. Aslında hadisi inkâr faaliyetlerinin Hz. Peygamber’in vefatından sonra, sahâbe döneminde başladığını belirtmeliyiz. Bu faaliyet genellikle fitnenin ortaya çıkmasından itibaren başlamıştır. O dönemde sahâbenin kötülenmesi, ister istemez, onların naklettikleri hadislerin inkâr edilmesine yol açmıştı. Suyuti,sahâbenin kötülenmesi sebebiyle hadisi inkâr eden Rafizileriçin şöyle der: “Rafiza sahâbenin sapmış olduğunu düşünüp hadisleri reddetmişlerdir.”669Hadislerin bazıları tarafından inkâr edileceği yönündeki bazı haberler, Hz. Peygamber’e dayandırılarak hadis olarak da rivayet edilmiştir.670

Hz. Peygamber’in hadisleri, bazen toptan bazen de kısmen reddedilmiştir. Mesela,İslamîtoplumunda ortaya çıkan ilk mezheplerden Hariciler (İbâdiyye dışında) hadisi toptan reddetmiş, buna karşılık Şia ve Mutezile, kendilerine has bir anlayış ve metotla kısmen reddetmişlerdir. 671

Hadisin inkâr problemi önceki dönemlerde olduğu gibi son dönemlerde de devam etmiştir. Hindistan’da Ehl-i Hadise karşı, 19. yüzyılın ikinci yarısında “Kur’aniyyûn” ismi de verilen “Ehlu’l-Kur’an” ekolü ortaya çıkmıştır. Bunlar hadisleri bütünüyle reddetmekte ve dinin tek kaynağının “Kur’an” olduğunu söylemektedir. Ekol Abdullah Çekrâlevî (ö. 1914) tarafından 1902 yılında “Ehlü’z- zikr ve’l-Kur’an” adıyla kurulmuştur. O, başlangıçta sıkı bir Ehl-i Hadis taraftarı iken, 19. yüzyılın sonlarına doğru bu hareketten koparak katı bir hadis muhalifi

668 Fazlur Rahman, İslam ve Çağdaşlık, Çevirenler, Alparslan Açıkgenç-M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2016, s. 60.

669 Şâfiî, el-Umm, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût 1990, VII, 106; Suyûtî, Miftâhu’l-Cennetu fi’l-İhticâci

bi’s-Sünne, el-Câmiatü’l-İslamîye, Medîne 1989, s. 5-6; Kamil Çakın, İlk Hicri Asırlarda Hadis Etrafındaki Şüpheler ve Hadis İnkârcılığı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniv. SBE,

Ankara 1990, s. 139; Bkz. Bağcı, Hadis Tarihi ve Metodolojisi, s. 178.

670 Dârimî, Sünen, I, 473; İbn Mâce, Babu Ta’zim-i Hadis, I, 6; Ebû Dâvud, 39 Kitâbu’s- Sünne, IV, 200; Hâkim, Müstedrek, I, 190; Hatîb el-Bağdadi, Kifaye, I, 10; Çakın, İlk Hicri Asırlarda

Hadis Etrafındaki Şüpheler ve Hadis İnkârcılığı, s. 211.

671 Çakın, İlk Hicri Asırlarda Hadis Etrafındaki Şüpheler ve Hadis İnkârcılığı, s.116; Muhammed Tâhir Hakîm Ğulâm Resûl, es-Sünnetu fî Müvâcehetü’l-Ebâtîl, Davetu’l-Hak 1402, s. 32

125

olmuştur. Hareketin temsilcileri ise Abdullah Çekrâlevî, Ahmedüddin Amristarî (ö. 1936), Muhammed Eslem Ceracpûrî (ö. 1955) ve Gulam Ahmed Perviz’dir. (ö. 1985)672

Çağdaş Kuraniyyûna göre gelenek, rivayetlerin ve ulemanın otoritesi altında o hale geldi ki neredeyse “aklı” tamamen devre dışı bıraktı. Aklın devre dışı kalması Müslümanları kendi topraklarında işgal etti. O halde bu durumun yegâne sorumlusu gelenek ve geleneksel din algımızdır. Şayet bu geleneksel algıdan kopar ve yeni bir din anlayışı geliştirebilirsekişte o zaman hem içinde bulunduğumuz durumdan kurtulur hem de Batı ile hesaplaşıp yaşayabiliriz diye düşündüler. Bu amaçla yeni bir dini söylem geliştirdiler. Bu söylem sadece Kur’an’ı esas alan bir din anlayışıdır. Bu anlayışın/yaklaşımın sonucu olarak Hadis, Sünnet, mezhep vs. ne varsa hepsini reddedip, “bize Kur’an yeter” dediler. İşte Hadisin/Sünettin metodolojik ve sistematik olarak reddedilmesinin tarihi arka planı budur. Bu anlayış Hint alt kıtasından Mısır’a, oradan da gecikmeli olarak İstanbul’a, Anadolu’ya taşındı. Halen etkinliğini sürdürmektedir.673

Hatiboğlunun yapmış olduğu araştırmaya göre, Seyyid Ahmed Han, Hint alt kıtası oluşum dönemi çağdaşlaşma hareketlerinin öncülerinden biridir. Ahmed Han, klasik metotta hadislerin sıhhatini tespit amacıyla kullanılan cerh ve ta’dil ilminin yetersiz kaldığı, metin tenkidinin yapılmadığı, Sahihan’ın esasen tümü ile sahih olmadığı gibi bazı hususlarda, genelleme tarzında kanaatler ileri sürmekle birlikte, sistemli bir tenkit yöntemi önermemiştir. Yine onun bütünü ile geleneksel tenkit yöntemlerini reddetttiğini söylemek doğru değildir.674Seyyid Ahmed Han, hadisin delil olması için önce Kur’an’a arz edilmesini, uygunsa alınmasını ayrıca Hz. Peygamber’e aidiyetinin kesin olmasını şart koşmuştur.675Ona göre, Kur’an bize sağlam yollarla gelmiştir.Kütüb-i Sitte hadisleri ise Müslümanların birkaç kuşağının yaşantı ve düşüncelerinin ürünü olduğu için güvenilirliğini yitirmiştir dolayısıyla“Kur’an’la yetinme düşüncesini benimsemektedir. Sadece “Kur’an’ın

672 Hatiboğlu, Çağdaşlaşma Dönemi Metodolojik Hadis Tenkidi Yöntemlerinin Mahiyeti, s. 192; Muhammed Tâhir Hakîm Ğulâm Resûl, es-Sünnetu fî Müvâcehetü’l-Ebâtîl, s. 77.

673 Keleş, Hadis Tarihi ve Usûlü Dersleri, s. 138.

674 Hatiboğlu, Çağdaşlaşma Dönemi Metodolojik Hadis Tenkidi Yöntemlerinin Mahiyeti, s. 191; Erdinç Ahatlı, Hadis İlminde Metodoloji Problemleri, Ensar Neşriyat, s. 801.

126

ruhuna uygun ve aklın süzgecinden geçirilen hadisler makbuldür”.676Çerağ Ali, uydurma hadis yığınının ancak hicri III. yüzyılda bir ayırıma tabi tutulmaya başladığını ileri sürmekte ve Kütüb-i Sitte’nin bu çabalar sonucu ortaya çıktığını iddia etmektedir. O, bu dönemde yapılan ayırma işleminin sağlam ve ciddi esaslara dayanarak yapılmadığını, Ehl-i Hadisin tenkid metodunun ravilerin güvenilirliği ve senedin ittisalı üzerine dayandığını, rivayetlerin tarihi olaylara uygunluğuna bakılmadan ve iç tenkide tabi tutulmadan değerlendirildiğini ileri sürmüştür.677

Hatiboğlu’nun yapmış olduğu araştırmaya göre, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza’ya göre hadisler dinin ikinci önemli kaynağıdır. Ancak tartışmaların dışında olan tek sünnet kaynağı, Müslümanlardan her bir neslin birbirine aktardıkları ve amel ettikleri “sünnet-i ameliyye”dir. Sahih kitaplarda bulunan hadisler dâhil bütün âhâd haberler, isnad tenkidi dışındaki kriterlere göre de tetkik edilmesi gerektiği görüşündedirler.678

Mustafa Çiçekler yapmış olduğu araştırmaya göre,Reşîd Rızâ, İslamî ilimlerin yeniden ihya edilmesi, sorunlara cevap verebilecek duruma getirilmesi çalışmalarının yapılması yönünde görüşler beyanetmiştir. Bunun yapılabilmesi için de ön yargılardan mezhep taassubu gibi bağımlılıklardankurtularak özgün bir şekilde çalışmaların yapılmasının gereğinden bahsetmiştir.679 Muhammed Abduh ve M. Reşid Rıza Kur’an’a dindeki konumuna vurgu yapmışlardır. Hadislereise eleştirel açıdan yaklaşımlar ve bu bakışlarıyla da çağdaşlarını etkilemişlerdir. Tabib Muhammed Tevfik Sıdki, el-Menâr dergisinden yayınlanan “el-İslam huve’l -Kur’an vahdeh” adlı makalesinde sünneti tamamen dışlamıştır.680Muhammed Gazzâlî, İslam âlimlerinin isnad hakkında takdire şayan çalışmalarda bulunduklarını, ancak hadislerde aslolan değerlendirmenin “metin” üzerinde yoğunlaşması gerektiğini söylemektedir.681

676 Bilgin, Son Dönem Hadis Çalışmaları ve Talat Koçyiğit (1927-2011)' in Hadisçiliği, s. 9. 677 Hatiboğlu, Çağdaşlaşma ve Hadis Tartışmaları, s. 96.

678 Bilgin, Son Dönem Hadis Çalışmaları ve Talat Koçyiğit (1927-2011)' in Hadisçiliği, s. 12. 679 Mustafa Çiçekler, “Reşîd Rızâ”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul, 2008, XXXV,15.

680 Abdulhamit Birışık, “Kur’âniyyun”,DİA, Ankara 2002, XXVI, 428; Muhammed Tâhir Hakîm Ğulâm Resûl, es-Sünnetu fî Müvâcehetü’l-Ebâtîl, s. 54.

127

İslam âleminde sahih hadis problemi ile ilgili bazı çağdaş görüşleri verdikten sonra şimdi müsteşriklerin konuyla ilgili görüşlerinin verilmesi, problemin tespiti ve çözümü konusunda önem arz edeceği kanaatindeyiz.