• Sonuç bulunamadı

2.2. FONOLOJİNİN ALT DALLARI

2.2.1. Akustik Fonoloji

Ses (sound, veng), titreşimle elde edilir. Ses dalgalarının meydana gelmesi fiziksel bir olaydır. Ses dalgaları, içinde bulundukları veya hareket ettikleri ortama

267 Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara

60

göre farklı şekillerde titreşirler. Ses dalgaları, hava içerisinde yaklaşık olarak saniyede 340 metre hızla yayılır. Aynı ses dalgaları gaz, sıvı veya katı maddelerde farklı hızlarda yayılırlar. Sesler devamlı değildir, zaman içerisinde oluşur ve ancak oluştukları zaman vardır ve daha sonra ortadan kaybolurlar.

Titreşen bir varlığın, bir saniyedeki yalın titreşimlerinin sayısına sıklık adı verilir. Sıklık veya frekans, hertz (Hz) adı verilen birimle ölçülür. Sıklığın artması veya eksilmesi, kulakta sesin alçalıp yükselmesi olarak algılanır. 268 Frekans,

sesbilimde kullanılan bir birimdir. Sesin etkili bir şekilde kullanılmasında, sıklığın ayarlanması önemlidir. Şiddeti ayarlanmamış bir titreşim, dinleyenin dikkatini çekmeyeceği gibi, konuşmacının da amacına ulaşmasını engeller. Ayrıca frekansı ayarlanmamış bir ses, gürültüdür ve ortaya çıkış amacına hizmet edemez.

Ton, titreşen yani ses veren kaynağın titreşim sayısının az veya çok oluşudur. Titreşim sayısı arttıkça ton artacak, titreşim sayısı azaldıkça ton azalacaktır.269

Tonlama, bir sözcüğü, anlamca farklı iki sözcük haline getirmede kullanılır. Söyleyişte ve dinlemede, tonlamanın çok önemi vardır. Söyleyişte iyice tonlanmayan bir ses, dinleyişte iyi anlaşılmayan bir ses yanlış anlamalara neden olur. Anlaşılmanın ön şartı, sesin doğru bir şekilde tonlanması, doğru bir şekilde iletilmesidir.

Ses şiddeti, titreşen varlığın titreşme genişliğine bağlıdır. Sert bir yere vurulan demir bir çubuk, titreşimle arasında gidip geldiği ara ne kadar büyükse, ses o derece artmaktadır. Uzun bir çubuğun titreşimiyle açığa çıkan sesle, kısa bir çubuğun açığa çıkardığı ses birbiriyle aynı değildir. Bu, bant genişliği olarak da adlandırılır.

Tını ise bir sesin başka bir sesten ayrılmasını ağlayan niteliğe denir. Sesteki tınılar sayesinde, insanlar seslerinden ayırt edilebilir. Ayrıca sesin rengi şeklinde de tanımlanan tını sayesinde, insan ve hayvan seslerini, müzik aletlerinin seslerini vb. birbirinde ayrılabilir. 270 Her sesin, diğer bir sesten ayrı olarak bir rengi vardır. Bu

renk sayesinde, her ses, zihinde kodlanır ve sesi diğer seslerden ayırt edilir.

268 M. Osman Toklu, Dilbilime Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara 2015, s. 51. 269 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 13.

61

Çalışmada, akustik fonolojiye örnekler verilmiştir. Zazacada yer alan seslerin akustik görünümleri ek olarak verilmiştir. Diğer bütün değişkenler sabit tutulmak koşuluyla, vokal veya konsonant seslerin akustik görünümleri, dilden dile değişmektedir. Çalışmada, vokal sesler hem tek başlarına hem de sözcük içerisindeki akustik görünümleri örneklenmişken, konsonant sesler sadece sözcük içerisinde örneklenerek akustik görünümleri elde edilmiştir.

2.2.2. Fizyolojik Fonoloji

İnsan dilinin seslerini araştıran, konuşma işlemini gerçekleştiren organların yapısını ve işleyişlerini inceleyen, çıkan seslerin nasıl işitildiğini ve anlamlandırıldığını analiz eden bilim dalına fizyolojik fonoloji adı verilir. Fizyolojik fonoloji, söyleyiş fonolojisi ve dinleyiş fonolojisi ile yakından ilişkilidir. Dinleyiş fonolojisi, seslerin kulak ve ilgili organlardaki etkisini inceleyen bir bilim dalıdır.271 Söyleyiş ve dinleyiş fonolojisi birbiriyle yakından ilgilidir. Söyleyiş fonolojisi, konuşmayı sağlayan hareketlerin tümünü inceler.272 Her iki fonoloji alt dalı beraber,

fonolojinin sesin oluşması ve aktarılması kısmını oluşturur.

Konuşma işlemi en az iki kişi arasında gerçekleşir. Beyin ile dil ve bu ikisi arasındaki bağlantı, dil seslerini çıkarılması, düşünülen ve beyinde kurgulanan ses öbeklerinin ses aygıtımızdan çıkarılması, konuşmacı ile dinleyici arasında var olan ortak dil, dinleyicinin bunları anlaması bir süreç olarak devam eder. Konuşma işlemi tek başına fizyolojik fonolojiyi oluşturmaz. Ayrıca dinleme eylemi veya süreci de bu alt dalın bir parçasıdır. Konuşmayla meydana gelen sesler, işitmeyle anlamlandırılır ve fizyolojik süreç tamamlanır. Bu süreç tamamlanıncaya kadar, birçok organ, ses organı olarak katkı sunar. Aşağıda fizyolojik süreçte görev yapan ses organları, şema halinde verilmiştir.

271 Bilginer Onan, Dil Eğitiminin Temel Kavramları, Nobel Yayın, Ankara 2017, s. 84. 272 Onan, Dil Eğitiminin Temel Kavramları, s. 208.

62

Şekil 7: Ses Organları

Ses için gerekli olan hava, soluk organlarınca sağlanır. Soluk alma ve verme akciğerler tarafından sağlanırken; soluk alıp verme esnasında diyafram, akciğerleri genişletir veya daraltır. Akciğerler tarafından alınan hava soluk borusu yoluyla, gırtlak, boğaz, ağız kanalı, geniz, burun boşluğundan geçirilerek ve buralarda çeşitli şekillerde boğumlanarak, istenilen seslere dönüştürülür. Bu işlem süresince gırtlak, halka kıkırdak, ses telleri gibi elemanlar görev alırlar. Özellikle sesin meydana gelmesinde ses tellerinin rolü büyüktür. Ses tellerinin arasında havanın girip çıkmasını sağlayan ses yarığı vardır. Ses yarığı hiç zorlanmadığı durumlarda eşkenar bir üçgen şeklindedir. Derince nefes alındığından ses yarığından hava akımı geçer.273

Ses telleri açılıp kapanarak, seslerin meydana gelmesine yardımcı olur. Ses tellerinin titreşim hızı; erkek, kadın, genç, yaşlı ve çocuğa göre değişmektedir. Aynı kişi için bile hasta olup olmaması, içinde bulunduğu durum vb. durumlardan dolayı ses tellerinin titreşim hızı değişir. Ses tellerinin titreşim hızının farklılaşması, sesin karakterini de değiştiren bir faktördür. Seslerin meydana gelmesinde etkili olan bir diğer eleman ise yutaktır. Yutak; gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğunu birbirine bağlar. Zazacada bulunan bazı sesler yutakta boğumlanır. Seslerin meydana gelmesinde görev alan bir diğer organsa dildir. Konuşma için dilin de önemi büyüktür.

63

Tat alma organı olan dil, seslerin meydana gelmesinde önemli görevler üstlenir. Dil ile birlikte ağız içerisinde bulunan diş etleri ve damağın da konuşma da rolü vardır. Damak yumuşak ve sert olmak üzere ikiye ayrılır; yumuşak damağın ucu, küçük dili oluşturur.274 Belirtilen organların her biri sesin boğumlanması ve şekillenmesinde

önemli görevler üstlenirler. Zazacada artdamakta boğumlanan sesler fazla değildir. Artdamakta boğumlanan sesler genelde kalın sesler olduğu için, bu seslerin frekans değerleri bölgeden bölgeye de farklılık gösterir.

2.2.3. Söyleyişsel Fonoloji

Söyleyiş, konuşmayı sağlayan hareketlerin tümü olarak ifade edilebilir. Bazı sesler gırtlakta, bazı sesler diyaframda, bazıları ise ses tellerinde meydana gelir. Dil seslerinin ses tellerinde başlayan oluşumu, söyleyiş işleminin ilk basamağıdır. Bu basamakta fonemler meydana gelir. İkinci basamakta, o sözcüğü meydana getiren birden fazla hareketle bir veya birden çok fonem meydana gelmesi gerekir ki, bu basamakta hece meydana gelir. Heceler, yan yana gelerek sözcükleri oluşturur. Wangler, ses tellerinin saniyede 440 kez yatay olarak titreşmesinden bahseder ve bu titreşme sonucunda 440 Hertzlik bir ton oluştuğunu ifade eder. Dil seslerinin oluşmasında dilin, dudakların, yutağın, ağız boşluğunun, bronşların, ses tellerinin vb. birçok ögenin işbirliği vardır. 275

Söyleyiş fonolojisinde, dil sesleri boğumlanma yerlerine ve boğumlanma biçimlerine göre ikiye ayrılırlar. Dil sesleri, boğumlanma biçimlerine göre de ikiye ayrılırlar. Bunlar vokal (ünlü, vocal, vowel, vengine) ve konsonanttır (ünsüz, consonant, bêvenge).276 Dilbilimciler, vokal ve konsonantları birbirinden ayırmak

için çeşitli özelliklerden bahsetmişlerdir ama bunlar halen de üzerinde tartışılan konulardır.

Vokaller, genel olarak ağzın açık olduğu durumlarda ortaya çıkan seslerdir. Vokaller; ağız vokalleri, kayan vokaller, semi-vokal ve geniz vokalleri olmak üzere dörde ayrılır. Vokaller, çıkış yerlerine göre, dilin durumuna göre, dudakların durumuna göre farklı adlandırılır. Bunların dışında kayan vokal veya diftong

274 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 15-20 275 Banguoğlu, Türkçenin Grameri, s. 29. 276 Toklu, Dilbilime Giriş, s. 55.

64

dediğimiz çift vokal grubu vardır. Dilbilimcilere göre kayan vokaller (diftong), uzun vokallerin ses özelliklerini gösterirler. 277

Konsonantlar, vokallerin aksine çıkışları sırasında ağızda veya başka bir organda engelleme, kapanma ya da daralmanın söz konusu olduğu seslerdir. Konsonantlar, çıkış biçimi bakımından; patlamalı, kapanma-daralma, daralma, burun (nazal), yan (lateral), çarpmalı gibi kısımlara ayrılırlar. 278 Dilde muhtemel bütün sesler, var olan alfabelerde gösterilemediğinden dolayı, 1925 yılında Kopenhag’da toplanan dilbilimciler fonetik alfabesini (IPA) ortaya atmışlardır. Bu alfabe sayesinde Zazacada var olan sesler de yazıda gösterilmiştir. Bölgelerde var olan sesler, alfabede bulunan seslerden daha fazladır. Bu konuda yapılmış olan çalışmalarda, örnek olarak Sêwregi ağzında 45 sesin olduğu tespit edilmiştir.279 Bu seslerin tamamının alfabede

gösterilmesi mümkün değildir. Bu sesler, fonetik alfabesiyle gösterilir.

Söyleyiş, seslemler yani heceler sayesinde meydana gelir. Hecenin nasıl olduğu, kaç harften oluştuğu konusu tartışılmakla beraber, hece dilbilimde ve fonolojide önemli bir kavramdır. Hece, sözcüğün temel ögesidir. Hecenin oluşmasıyla ilgili; baskı seslem kuramı, devinim seslem kuramı, çınlama seslem kuramı gibi görüşler vardır. Bazı dilbilimciler ise seslemi kabul etmemektedir.280

2.2.4. Gelişimsel Fonoloji

Seslerin her biri çıkış yerleri ve biçimleri bakımından birbirinden farklıdır. Ama sesler bazen birbirini etkiler ve sesler arasında yakınlaşma ve değişmeler meydana gelir. Seslerin değişmesi için zamanın geçmesi gerekir ve sesler süreç içerisinde değişmelere uğrarlar. 281 Bu süre kısa olabileceği gibi, teknolojik

gelişmeler ses değişimlerinin meydana geliş süresini kısaltmıştır, uzun bir sürece de yayılabilir. Bazen de ses olaylarının meydana gelmesi için sürenin geçmesine gerek yoktur. Süre gerektirmeyen değişmelerin, genel bazı kuralları vardır. Çalışmada bunlar ses olayları ve ses değişmeleri olarak incelenecektir. Meydana gelen ses

277 Banguoğlu, Türkçenin Grameri, s. 33-34. 278 Banguoğlu, Türkçenin Grameri, s. 41-47.

279 Ahmet Kırkan, “Goreyê Peymanê Fonetîkî Analîzê Kirmanckî ya Sêwregi”, Dil Bilimleri Klasik

Sorunlar-Güncel Tartışmalar, Ed.: M. Nesim Doru, Ömer Bozkurt, Mardin Artuklu Üniversitesi

Yayınları, Mardin 2018, s. 202-205.

280 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 40-43. 281 Toklu, Dilbilime Giriş, s. 61-62.

65

değişmeleri, ileriye doğru olabildiği gibi geriye doğru da gerçekleşebilir. Benzeşme ses olayında olduğu gibi, ses asimilasyonu ilerleyici ve gerileyici bir şekilde meydana gelebilir. Bir takım değişimler ise zaman içerisinde kendiliğinden meydana gelir. Bu ses değişimlerine kimsenin müdahalesi olmaz. Zaten dile yapılacak müdahaleler, sözcüklerin doğal yapısını bozar.

Dilde meydana gelen değişimlerden en yaygın olanı, benzeşim veya asimilasyondur. Benzeşim yarı ve bütün, ilerleyici ve gerileyici gibi kısımlara ayrılır. Benzeşmezlik de bir ses olayıdır. Bu ses değişimi, benzeşimin tam tersi bir şekilde oluşur. Aynı sözcük birbirine benzeyen şekillere dönüşür. Dil seslerinde hece yitimi, kaynaşma, ses aktarımı vb. değişimler meydana gelebilir.282 Çalışmanın ilerleyen

bölümlerinde, bu ses olayları ayrıntılı bir şekilde izah edilecek, son bölümde ise Zazacada meydana gelen ses değişimlerine folklorik metinlerden örnekler verilecektir. Bundan dolayı, burada ses olayları sadece isim olarak zikredilmiştir.

Ses değişimleri genellikle sözlü dilde meydana gelir, yazılı dilde ise yazma geleneği ağır basar. Konuşurken daha rahat davranan dilin konuşmacıları; yazarken, var olan yazım temayüllerine riayet ederler. Bundan dolayı, sözlü dilde varyantlaşma eğilimi varken, yazılı dilde standartlaşma eğilimi ağır basar. Ses değişimleri, dillerde var olan ses yasası (dizge) çerçevesinde meydana gelir. Gelişimsel fonolojide, ses yasası adı verilen kurallar uzun yıllar sonunda egemen olan eğilimlerdir.283 Her dilde

bu tür değişimler, belirli yasalara bağlı olarak meydana gelir. Ama bazı yasalar vardır ki, bu yasalara bütün bir dil ailesine uygulanabilir. Mesela, Grimm Yasası adı verilen yasa, Hint-Avrupa dil ailesinin bazı temel ses değişimlerini kurallar halinde ifade etmiştir. Örnek olarak /p/, /t/, /k/ sesleriyle /ph/, /th/, /kh/ sesleri, Germen dillerinde /f/, /th/, /v/ ve /x/ sesleriyle gösterilir. Buna benzer birçok yasa ve kuraldan bahsedilebilir. Bazen de meydana gelen ses değişimleri, kuralsız veya belirli bir kurala dahil edilemeyecek şekilde olabilir. Dilin bazı kısımları kural dahilinde olmayabilir. Ses değişimleri incelenirken, Zazacada belli bir kural dahilinde olmayan ses değişimlerine örnekler verilmiştir. Bu tür ses değişimleri, neredeyse, bütün

282 Banguoğlu, Türkçenin Grameri, s. 56-65. 283 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 52-53.

66

dillerde vardır. Çalışma içerisinde Zazacada meydana gelen ses olayları kurallı ve kuralsız olarak tasnif edilmiş ve bunlara örnekler verilmiştir.

2.2.5. Dinleyişsel Fonoloji

Dinleyişsel fonoloji; dil seslerinin duyulmasını sağlayan duyma organlarının yapısı, işleyişi ve duyma işleminin gerçekleşmesiyle ilgilenen bilim dalıdır.284 Sesli

iletişim, konuşan ve dinleyici arasında gerçekleşen aktif bir süreçtir. Taraflardan birinin aktif olmadığı bir durumda, iletişimden bahsedilemez. Konuşma eyleminin ögeleri ve bu ögelerin yapısı söyleyiş fonolojisi kısmında ifade edilmişti. Konuşan, dil seslerini açığa vurduktan sonra, meydana gelen bu sesler, dinleyicinin işitme organları sayesinde beyne ulaşır. Dinleyicinin beynine ulaşan bu mesaj, orada çözümlenerek, anlamlandırılır. Konuşma ve sesleri ortaya çıkarma, somut bir eylemdir ama dinleme ve anlamlandırma, daha çok dinleyicinin farkında olduğu bir eylemdir. Dinleme ve anlama eyleminin gerçekleştiği, dinleyicinin verdiği tepkilerle ölçülür. Dinleyişsel fonoloji, duyma organı olan kulakta meydana gelir. Kulak; dış kulak, orta kulak ve iç kulaktan oluşur. 285

Kulaktaki her bölümün, kendi içerisinde kısımları vardır. İşitme eylemi, üç aşamada gerçekleşir. Dinleyici tarafından; ses dalgaları alınır, bu ses dalgaları sinirler aracılığıyla beyne iletilir ve beyin bu işaretleri anlamlandırır. Ama duyma işlemi, bu kadar basit bir şekilde gerçekleşmez. Duyma ve anlama işlemi çok karmaşık bir yapıdır. Seslerin tanınması tek tek değil, bir bütünlük içerisinde olur. Ayrıca anlamlı yapıların anlaşılması, anlamsız yapılardan daha kolaydır.286 Anlamlı yapıların

zihinde bir karşılığı bulunurken, anlamsız yapıların zihinde bir karşılığı yoktur. Bundan dolayı anlamsız yapılar, anlamlı yapılara gibi anlaşılmazlar. Çünkü anlamsız yapıların zihinde bir karşılığı yoktur. Aşağıda sesin duyulmasını ve anlamlandırılmasını sağlayan organın şekli şema halinde verilmiştir.

284 Toklu, Dilbilime Giriş, s. 64.

285 Muşîr Dizeyî ve Tehsîn Heme vd., Fonetîk û Fonolocî, s. 73-76. 286 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 56-59.

67

Şekil 8: Kulak ve Kulak Yapısı 2.2.6. Görevsel Fonoloji

Görevsel Fonoloji, özellikle 20. yüzyılın başlarında dilbilimdeki gelişmeler sayesinde ortaya çıkmış bir alandır. Ferdinand de Saussure, N. S. Trubetzkoy gibi dilbilimciler bu alanın ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Görevsel fonoloji, fonolojinin aksine sadece dilin yapısında görev yapan sesle ilgilenir ve dilin dizgesel yapısını ortaya çıkarmaya çalışır. 287 B. de Cortenay, buna fonem adını vermiştir, bu birimler

sesbirim olarak da isimlendirilebilir. Allofon ise, farklı bir fonem değil, aynı fonemin farklı bir görüntüsüdür. Fonem ile allofon arasında, anlamsal bir fark yoktur. Fonem ile allofon arasında anlamsal bir fark meydana gelirse; allofon, fonemin farklı bir görüntüsü değil, müstakil bir fonem haline gelir.

Trubetzkoy, fonemlerin öteki fonemlerle kurduğu ilişkiye göre taksim edilebileceğini ifade eder. Bu anlayış, karşılaştırmayı ve ayırıcı özellikler adı verilen kavramı ortaya çıkarır. Sesler, vokal ve konsonant fonemlerin ayırıcı özelliklerine göre kümelendirilir. Vokaller için ayırıcı özellikler şunlardır: incelik-kalınlık, açık-

68

kapalı, düz-yuvarlak, uzun-kısa. Konsonantlar için dişsel, diş-diş et, yan, gırtlak, dudak vb. ayırt edici özellikler vardır.288 Parçalarüstü sesbirimleri de bu kısımda

incelenir. Çalışmada incelenen suprasegmental ögeler; vurgu, ton, ezgidir. Yukarıda bahsi geçen parçasal ve parçalarüstü sesbirimleri, çalışmada segmental ve suprasegmental ögeler olarak isimlendirilmiştir.

2.2.7. Morfo-Fonoloji

Biçimsel sesbilim olarak da adlandırılan morfo-fonoloji, görevsel fonolojinin bir alt dalıdır. Fonemlerin, biçim dizgesi içerisinde, biçim açısından incelenmesidir. Fonem, tek başına anlam oluşturmaz, fonemler yan yana geldiklerinde bir anlam ifade ederler. Bu durumda biçim dizgesi içerisinde görev yüklenirler. Fonemler bulundukları yere göre değişime uğrarlar.289 Çoğul eki olarak kullanılan “-î”, başka

bir yerde farklı bir görevde kullanılır. Bazen gelen eklere göre, seslerde değişimler meydana gelir. Bu çalışma alanı, morfoloji ve fonolojinin ortak çalışma alanını temsil eder ve dilbilimde yeni ortaya çıkmış bir alandır.

2.2.8. Deneysel Fonoloji

Deneysel fonoloji, 19. yüzyılın sonundan beri dilbilimde uygulanmaktadır. Deneysel fonolojide; elektro akustik, kayıt ve depolama makineleri (osilograf ve spektrograf gibi) özel cihazlar kullanılır.290 Deneysel fonoloji; deneysel fonetik,

deneysel psikoloji ve fonetik teorisi ile yakından ilişkilidir.291 Deneysel fonoloji,

bilimsel çalışmanın genel niteliğini yansıtır. Fonoloji çalışmaları, akustik çalışmalar ve fonetik çalışmalar şeklinde yürütülebilir.292 Deneysel fonoloji, daha çok deney

yapılabilecek ve test edilebilecek çalışmaları içerir.

288 Toklu, Dilbilime Giriş, s. 57-59. 289 Aksan, Her Yönüyle Dil, c.2, s. 77-80.

290 Hadumod Bussman, Routledge Dictionary of Language and Linguistics, Routledge, New York

1998, s. 395.

291 John Clark ve Colin Yallop, An Introduction to Phonetics and Phonology, Foreign Language

Teaching and Research Press, China 2000, s. 416.

69

2.2.9. Leksikal Fonoloji

P. Kiparsky, Straus ve Mohanan293 gibi dilbilimciler tarafından geliştirilen

leksikal fonoloji; sözcük hazinesinden, farklı sözcüklerin oluşumuna kadar olan süreci ve bir dilde var olan bükümün, sözcük yapılarını türetmek için önceden belirlenmiş bir dizi fonolojik kuralla etkileşime girdiğini ifade eden fonolojinin alt dalıdır.294 Leksikal fonoloji, standart genel fonolojinin altında yatan soyut formların

açığa çıkmasını sağlar. Leksikal kurallar, morfoloji tarafından desteklenir. Sözcüksel fonoloji ya da leksikal fonoloji, teorik modelleme tarzı ve kural temelli açıklamaya bağlılığıyla üretken bir alandır.

2.2.10. Metrikal Fonoloji

M. Liberman'ın geliştirdiği ve fonemlerdeki vurguyu metrik bir ağacın güçlü ve zayıf dalları arasında bir ilişki olarak tanımladığı kurama, metrikal (ölçülü) fonoloji denir. Metrikal fonoloji, fenomenleri tanımlamak için kullanılmış ve doğrusal olmayan fonolojide yer alan bir kavramdır.295 Metrikal fonolojinin çıkış

noktası; vurgu, vurgunun doğası ve vurgunun temsili hakkındaki varsayımdır. Buna göre, vurgu kalıplarının daha güçlü bir alt yapıyı yansıtmaktadır. Bir hecenin vurgulu olduğunu söylemek, diğer hecelere göre, o hecenin güçlü bir yapıda olduğunu ifade etmektir.296 Bu ağaç modelinde, vurgulu heceler ağacın güçlü dallarını; vurgusu zayıf

olan sözcük veya heceler ise zayıf dalları temsil eder. Metrikal fonolojide, ağaç modeli üzerinde gösterilen vurgu, ilk hecede veya son hecede olabilir. Vurguyu anlatırken bahsedileceği gibi, bazen sözcüğün vurgusuna göre de sözcüğün ve cümlenin anlamı değişir. İngilizce S (strong) ile gösterilen vurgulu heceyi D (derbin); W (weak) ile gösterilen vurgusuz heceyi B (bêderb) olarak gösterilebilir. Çalışmada metrikal fonolojinin konuları izah edilmiştir. Metrikal fonolojinin konusu olarak, Zazaca sözcüklerdeki vurgu ve Kurmancca sözcüklerdeki vurgu birbiriyle örtüşmektedir.

293 Clark ve Yallop, An Introduction to Phonetics and Phonology, s. 412. 294 Bussman, Routledge Dictionary, s. 679.

295 Bussman, Routledge Dictionary, s. 747.

70

Tablo 1: Zazacada Vurgu

Derbin (S) Bêderb (W)

Ga nî Ganî

Bêderb (W) Derbin (S)

Ga Ganî

2.2.11. Doğal Fonoloji

Doğal veya natürel fonoloji D. Stampe ve W.U. Dressler tarafından, üretken fonolojiye eleştirel bir alternatif olarak geliştirilmiştir. Doğal fonolojinin temel birimleri, fonemler veya sesin ayırt edici özellikler değildir. Doğal fonoloji, doğal fonolojik süreçleri inceler. Doğal dil öğrenme sürecinden ve bu sürecin elemanlarından bahsetmektedir.297 Doğal fonoloji, doğumla beraber başlayan ve bir

çocuğun öğrenme sırasında takip etmesi gereken sabit süreçleri konu edinen fonoloji alt dalıdır. Doğumla beraber gelen kısıtlamalar ve sabiteler, çocuk daha karmaşık ve gelişmiş formları öğrendikçe değişir. Bu yaklaşımda kazanılmış yetiler ve dile özgü kurallar arasında ayrım göze çarpar. 298 Stampe, tezini çocuklarda fonolojik

kazanımın ne şekilde başladığı üzerine kurmuştur. Fonolojik süreç, konuşmada geçerli olan zihinsel bir işlemdir. Çocuk zaman içerisinde, konuşmayla beraber dildeki seslerin diğer özelliklerini kendi diline ekleyecektir. Doğal fonoloji, daha sonra birçok dilbilimci tarafından çalışılmıştır. 299 Doğal fonoloji, dilin

Benzer Belgeler