• Sonuç bulunamadı

Kadınlardan Çözüm Önerileri

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 137-145)

6. BULGULAR VE TARTIŞMA

6.4 Kadınlardan Çözüm Önerileri

Araştırma kapsamında katılımcılara iş ve aile yaşamlarını uzlaştırma konusunda yaşadıkları sorunların çözüm yolları sorulmuştur. Katılımcılar tarafından yapılan değerlendirmelerde fabrikada çalışan kadınların hem yoğun hem de yıpratıcı çalışma koşullarının olduğu vurgusu dikkat çekmiştir. Bu sebeple çözümlerin yarısından fazlası hem fabrikada hem de yeniden üretim faaliyetlerinde bulunan kadınların yıpranmalarını azaltmaya yöneliktir.

Bence emeklilik prim süresi azaltılsın ve prim süresi dolar dolmaz yaşı beklemesin ve hemen emekli olsun. Memur olsam böyle olmaz ama işçilerin 1 gün izni var ya da yok. İşçilerin koşulları çok ağır... İşçinin yıpranması çok, biz fiziksel güç kullanıyoruz ve yoruluyoruz. Hatta kadınlara gece vardiyası olmamalı. G9 (34 yaşında, 2 çocuğu var.)

Yukarıdaki alıntıda katılımcı, işçinin ve memurun çalışma koşullarındaki ve özlük haklarındaki farklılıkları vurgulayarak, fabrika işçisi olarak çalışan kadının fiziksel olarak daha çok yıprandığını ve bu hususun göz önünde bulundurularak emeklilik hakkında ayrıcalık tanınması gerektiğini savunmaktadır. Bu yıpranma katılımcı için öyle bir boyuta gelmiştir ki kadınlara gece çalışma yasağı getirilmesini talep etmiştir.61 Katılımcının bu talebi iki mesai kaldıramamasından ve eşitsizliği azaltma isteğinden kaynaklanmaktadır.

Çocuğu olan kadının erken emekli olmasına yönelik beklenti hemen hemen her grupla yapılan görüşmelerde ortaya atılmıştır62. Aşağıdaki alıntıda katılımcıların kendi aralarında yaptıkları tartışma yer almaktadır.

61 Bu beklenti ifade edildikten sonra araştırmacının sorusu üzerine katılımcılar bu beklentiyi eleştirerek, işverenlerin bu durumda kadın işçi yerine erkek işçi tercih edeceğini söylemişlerdir.

62 Araştırmanın yapıldığı dönemde ülke gündeminde çalışan kadınların sahip oldukları çocuk sayısına göre kademeli olarak erken emekli olmasını içeren düzenlemelerin yapılacağı söylentileri dolanmaktaydı.

129

Anneler erken emekli edilmeli. Çünkü ben geç işe başlamış biri olarak söylüyorum, bir süre sonra çocuklarım üniversite çağına gelecek ama ben emeklilik için günümü tamamlayayım diye onlarla zaman geçiremeyeceğim. Emeklilik yaşı kadınlarda, erkeklere göre 5 yaş değil de 15 yaş az olmalı. G17 (33 yaşında, 2 çocuğu var.)

Ben katılmıyorum. Erkek bayan eşit diyoruz, çocuklar küçükken zaten çekeceğimizi çekiyoruz, büyüyünce bize ihtiyaçları olmuyor ki. G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

Ama şu da var, çocuklar büyüyünce anneye ihtiyacı yok değil, o zaman daha çok anneye ihtiyaçları olur. Ben kendim olarak fikrimi söylüyorum. Neden derseniz önce psikolojik olarak ondan çok ihtiyacı var, tehlikeli bir zaman dağıtıyor çocuk. Anneden destek görürse hata da yapsa annem arkamda, beni takip ediyor. G17 (33 yaşında, 2 çocuğu var.)

Çocuk isterse 18 yaşındayken her şeyi yapar. Sen çocuğun 18 yaşındayken emekli oldun evdesin, çocuğun evde olmayacak yani elinden bir şey gelmeyecek. 1 yaşından 7 yaşına kadar annenin babanın çocuğuna verebileceği maksimumdur. 7 yaşından sonra bitiyor. G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

Yukarıdaki tartışmaya bakıldığında işten eve gelen kadınların hane işleri ile uğraşmaktan çocukları ile kaliteli vakit geçiremedikleri ve bunun özlemini belki de.

Diğer yandan görüşmeci G1663 söylemlere şiddetle karşı çıkarak eşitlik yanlısı tutum takınmıştır. G16 dışındaki bütün görüşmecilerin yeniden üretim faaliyetinden sorumlu kadın kimliğinin çalışan kadın kimliğinden daha az geliştiği ortaya çıkmıştır.

Çözüm önerisi sunan bazı katılımcıların neredeyse hepsi devletin eşitliği sağlamada aktif rol oynaması gerektiğini vurgulamıştır. Bakım parası verilmesi, devlet eliyle kreş ve gündüz bakımevi ve yaşlı, engelli bakım merkezleri açılması bu önerilerdendir.

Benim bir tanıdığım var, engelli kızı var 34 yaşında, beyninde bir şey var. Anne çok kötü günler yaşadı. Son birkaç yıldır devlet ona cüzi para veriyor ama bu da yetmiyor. İkinci çocuğu yapamadı büyük risk diye, çevresinden utandı. Hala yaşıyor kızı. Ama devlet kendi bünyesinde baksaydı, anne de belirli günler gidip baksaydı. Annenin hayatı bitti işte, benden 10 yaş küçüktür. Görün sanki 60 yaşında. G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

Yukarıdaki alıntıda devletin nakit transferi ile uyguladığı sosyal yardım katılımcı tarafından hem cüzi bulunuyor hem de nakit transferinin etkin olmadığı vurgulanıyor.

Nakit transfer yerine kamu tarafından ve kurumsal bakım hizmeti sağlandığında

63 Görüşmeciler arasında G16 dışında kadın ve erkeğin eşit olması gerektiğini vurgulayan başka katılımcı çıkmamıştır. Çözüm önerilerinden toplumsal cinsiyet eşitliğini içeren öneriler de sadece bu görüşmeci tarafından aktarılmıştır.

130

kadınların hem sosyal hem de çalışma hayatına katılımı sağlanacaktır. Nakit transferlerinin etkin olmaması ile ilgili başka bir katılımcı da şu yorumda bulunuyor;

Kreş parası verilmesin, yerler parasını. Anne de baba da yer. Mutlaka kreş açılmalı, devlet gene yardım etsin özel sektör kreşine ama anneye babaya para vermesin. Çocuğunu göndermez kendine harçlık verir. G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

Katılımcı, nakit transferi politikalarının iş ve aile yaşamının uzlaştırılmasında etkili olmayacağını ifade etmiştir. Devlet tarafından sağlanacak bu transferin işçiler tarafından gelirlerine ekleyecekleri bir kalem olarak nitelendirileceği, kurumsal bakım hizmeti satın almak için kullanılmayacağı analizi katılımcı tarafından ortaya konmuştur.

Bir katılımcı babalık izninin az olmasından şikâyet etmiştir64.

İzinler konusunda düzenleme olmalı erkeklere. Çünkü mesela doğumda eşim 1 gün izin aldı. Ben hastaneden ertesi gün çıktım kanamam oldu ve babam çıkardı ben çok utandım. G7 (22 yaşında, 1 çocuğu var.)

Görüşmecilerden sadece biri ebeveyn izni düzenlemesinin gerekliliğini vurgulamıştır.

6 aya çıkıyorsa, bir 6 ay da babalara versinler. Mesela 6 ay anneye, 6 ay babaya izin verilsin. G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

İşverenden beklentileri olan katılımcılar bu beklentileri şöyle sıralamışlardır; kreş ve gündüz bakımevi olmayan işyerlerinde çalışan annelerin çocukları için kreş ve gündüz bakımevi açılması, fabrikaların en yoğun bölümlerinde vardiya uygulaması yapılmasının getirilmesidir. Kreş ve gündüz bakım evi ihtiyacı ifade edilirken, katılımcılar da annelere göre belirlenmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bir katılımcı farklı bir yaklaşım sergilemiştir.

Kreş bütün işyerlerinde devlet dairesi ya da özel olsun. Mesela biz işverene muhtaç kalmayalım, mecbur olsun. Kızdığı zaman ben kreşimi kapatacağım falan diyemesin.

Erkeklerimizin de çocukları gelsin. .G16 (55 yaşında, 1 çocuğu var.)

Yukarıdaki alıntıda işverenin zaman zaman çalışanlarını kreş ve gündüz bakımevini kapatmakla tehdit etti dikkati çekmektedir. Bu durumda çalışanlar kendilerini işverene

64 Araştırmanın yapıldığı dönemde 4857 sayılı İş Kanununda 5 günlük babalık izni düzenlemesi henüz yapılmamıştı.

131

muhtaç olarak görmektedirler. Diğer yandan katılımcı kreş ve gündüz bakımevine çocukları getirme işinin sadece kadının değil erkeğin de işi olduğunu ifade etmesi dikkat çekmektedir. Araştırmacı tarafından katılımcılara, doğum sonrası bebeklerine bakmak için kadınlara verilen izin hakkı, erkeklere de tanınsa böyle bir yasal düzenleme sizce nasıl olur diye sorulmuştur. Katılımcıların hemen hemen hepsi bir babanın çocuğuna anne gibi bakmasının mümkün olmayacağını söylemişlerdir.

Katılımcılardan bazılarına yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm önerileri sorulduğunda maddi sebeplerle çocuklarına kendilerinin sağlayamadıklarını yanıt olarak vermişlerdir. Bunlar “bayramda seyranda özel günlerde çocuklara özel hediye verilmesi, organizasyon 1 gün de olsa çocuklara güzel gün geçirtilmesi”dir.

Yukarıda yapılan araştırmada elde edilen bulgular tartışılmıştır. Uygulamaya baktığımızda bakım sorumluluğunun büyük ölçüde kadının üstünde olduğu ve tekstil sektöründe çalışan kadınların hane içi sorumluluk ile fabrika işini beraber yürütmede zorlandığı gözlemlenmiştir. Zorlukların aşılmasında devlet ve işverenin işbirliği içinde olacağı çözüm önerileri katılımcılar tarafından gündeme gelmiştir.

132 SONUÇ VE ÖNERİLER

Küreselleşme ile beraber çalışma ilişkilerinde dönüşüm meydana gelmiştir. Dünya genelinde çalışma yaşamında kadınlar daha çok yer almaya başlamıştır. Kadınların istihdamda daha çok yer alması, özellikle aile içinde kadının konumunda değişimler yaratmış, geleneksel aile yapısı çözülmeye başlamıştır.

Ataerkil ilişkiler sebebiyle hem ev dışı üretim alanlarında hem de hane içinde yeniden üretim faaliyetlerinde bulunan kadın, toplumsal cinsiyet rolleri gereği sırtına yüklenen fazladan sorumluluklara dayanamadığı için çalışmak ile yeniden üretim faaliyetleri arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır. Kadınların bir kısmı çalışma hakkından vazgeçerken, bir kısmı da analık hakkından vazgeçmiştir. Kişilerin toplumsallaşma sürecinde sahip oldukları kimliklerin gelişim süreci ile doğrudan ilgisi olan bu durum da dünya genelinde doğurganlık oranlarının düşmesi ise sonuçlanmıştır.

Bir taraftan kadın istihdamını arttırma gereği, diğer yandan da doğurganlık oranlarını arttırma ihtiyacı iş ve aile yaşamı uzlaştırma politikalarını gündeme getirmiştir. Alan yazında kavrama ilişkin fikir birliği bulunmamakla birlikte, feminist araştırmacılar toplumsal cinsiyet hassasiyetini içerdiği için iş ve aile yaşamı uzlaştırılması kavramını tercih ederler.

İş ve aile yaşamının uzlaştırılmasına ilişkin teorik tartışmalar daha çok iş ve aile alanlarının birbirleri ile ilişkilerine odaklanmıştır. Tarihsel süreçte kadınların çalışma yaşamında daha az yer aldığı dönemde iş ve aile alanı birbirinden bağımsız ve iş alanı erkeğe, aile alanı ise kadına ait görülmekte ve ayrı alanlar olarak tanımlanmaktaydı.

Ancak kadınların istihdamda daha çok yer alması ile birlikte iki alanın birbiri ile etkileşim içinde olduğu tartışmaları artmış ve bu etkileşimi temel alarak çeşitli teoriler

133

ortaya atılmıştır. İş ve aile yaşamı uzlaştırma politikalarının ortaya çıkışının asıl sebebi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin var olmasıdır.

Avrupa Birliği, Avrupa’da ekonomik bütünleşme ile ortak bir pazar kurma amacıyla ortaya çıkmıştır. Zamanla Birliğe yeni katılan ülkelerin ekonomik durumları ile üye ülkelerin ekonomik durumları arasındaki fark sosyal düzenlemeler ihtiyacını doğurmuştur. İş ve aile yaşamının uzlaştırılmasına yönelik politikaların oluşturulması da bu sebepledir. 1990’larda yaşanan gelişmeler toplumsal cinsiyet eşitliği açısından son derece önemlidir. 1993 Amsterdam Anlaşması ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması anaakımlaşmıştır. Böylece Birlik düzeyindeki bütün politikalarda toplumsal cinsiyetçi bir hassasiyet ve eşitlik yaklaşımı yer alacaktır. AB, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesinde iş ve aile yaşamı uzlaştırma politikalarına özel olarak yer vermiştir.

Avrupa ülkelerinin uygulamalarında farklılıklar olsa dahi bu politikaların uygulanmasındaki temel amaç ekonomik temelli yani kadın istihdamının arttırılmasıdır.

Buna ek olarak hane içi sorumlulukların eşit paylaşımının sağlanması da politika belgelerinde yer almaktadır.

İzinler, çocuk bakım hizmetleri ve esnek çalışma politikalarına yönelik direktifler ve tavsiye kararları bulunmaktadır. Üye ülkeler direktiflerdeki asgari düzenlemelere göre mevzuatı uyumlaştırırlar. Konuya ilişkin direktif olmaması ise konunun üye ülkelerin inisiyatifine bırakılması anlamına gelir. İzinler ve kısmi süreli çalışma hususunda direktifler bulunmaktadır. Direktiflerde ise özellikle sorumlulukların eşit paylaşımına yönelik hususlara ilişkin düzenlemeler, ülkelere bırakılmıştır. Bu da toplumsal cinsiyete dayalı geleneksel işbölümünün hâkim olduğu ülkelerde eşitsizlik barındıran ilişkileri pekiştirebilir. Genel olarak AB’nde iş ve aile yaşamının uzlaştırılmasına yönelik politikalar umut verici olsa da ekonomik büyüme hedefine odaklandığı için toplumsa cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında yetersiz kalmaktadır.

134

Elli yılı aşkın süredir Avrupa ülkesi olma çabası veren Türkiye, 2005 yılından itibaren tam üyelik müzakerelerini sürdürmektedir. Bu hedef doğrultusunda hukuki olarak bir dizi değişmeler yaşanmıştır. Bu süre zarfında memur ve işçi arasındaki mevzuat farklılıkları ortadan kaldırılmış, nakit transferler arttırılmış, çocuk bakımının sağlanabilmesi için ebeveynlere ücretsiz izin ve kısmi süreli çalışma imkânları sağlanmıştır.

Politikalar detaylı olarak incelendiğinde, kadının aile ile birlikte ele alındığı ve aile içindeki rolünü ve pozisyonunu koruyarak kadınlara yönelik düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Buna ek olarak ülkenin kalkınma politikalarının planlamasının yer aldığı belgede iş ve aile yaşamı uzlaştırma politikaları, nüfus politikaları yani doğurganlık arttırıcı politikalar ile ilintili olarak ele alınmıştır. Bu sebeple özellikle esnek çalışma politikalarının amacının, istihdamda yer alacak kadının yeniden üretim faaliyetlerini aksatmadan devam ettirmesi olduğu açıkça dikkat çekmektedir. Türkiye’de son on yılda daha da dikkat çeken politika dönüşümünde şüphesiz ki Avrupa hedefinden uzaklaşmanın da yansıması vardır.

İş ve aile yaşamının uzlaştırılmasına yönelik yasal düzenlemelere yönelik tartışmanın ışığında, işgücü piyasasında yer alan ve aynı zamanda hane içi sorumlulukları bulunan kadın, işçilerin bu yaşamları nasıl uzlaştırdıkları sorusuna yanıt aranmıştır. Tekstil sektöründe çalışan 32 kadın işçi ile yapılan görüşmeler, pratikte neler yaşandığı konusunda ipuçları içermiştir.

Yapılan görüşmelere göre ataerkil yapı son derece katı bir biçimde yerini korumaktadır. Kadınlar üzerindeki erkek denetimi, sadece erkeğin kadının hayatindeki rolü değişerek, devam etmektedir. Cinsiyete dayalı işbölümü gereği kadınların asli görevi olan hane içi yeniden üretim faaliyeti hem erkek hem de kadın açısından örtük öğrenme ile içselleştirilmiştir. Görüşmeci kadınlar, toplum tarafından kadına biçilen bu rolü destekler biçimde konuşmuştur.

135

Ekonomik gelir elde eden kadınlarda, çalışma, özgürlük, güç, kendine güven ve kendi ayaklarının üzerinde durma anlamına gelmektedir. Buna rağmen mavi yakalı, vardiyalı ve fiziksel güce dayalı çalışan görüşmecilerin çalışma koşullarına bir de hane içi yeniden üretim sorumlulukları eklenince, çalışma yaşamında uzaklaşacakları emeklilik döneminin hayali ile yaşadıkları gözlemlenmiştir. Bakım sorumlulukları neredeyse tamamen görüşmecilerin sorumluluğuna bırakılmıştır. Zaman zaman bu sorumluluklar çalışma yaşamına ara vermelerine sebep olmuştur. Ancak yeniden üretici kadın kimlikleri çalışan kadın kimliğinden daha çok geliştiği için bu durumu sorgulamamaktadırlar.

Kurumsal bakım hizmetlerinin varlığı ise kadınların istihdamını arttırmaktadır.

Sendikaların işçilere destek vermesi sonucunda iş ve aile yaşamının uzlaştırılması için işyeri bazında önemli gelişmeler yaşanabilmektedir. Ancak bu durum aynı sendikanın farklı işyerlerinde ya da sendikanın yönetim kademesindeki kişilere göre değişiklik gösterebilmektedir.

İş ve aile yaşamının uzlaştırılması politikaları, doğurganlığı arttırmak ya da kadın istihdamını arttırmak amacı yerine toplumsal cinsiyet eşitliği amacına odaklanmalıdır.

Çünkü hem doğurganlığın azalmasının hem de kadınların işgücü piyasasından uzaklaşmasının temel sebebi hane içi yeniden üretim faaliyetleri ile çalışmayı bir arada yürütmenin zorluğudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde hane içi sorumluluk paylaşımı beraberinde hem ekonomik büyümeyi hem de kalkınmayı hem de daha huzurlu ve mutlu bir toplumu getirecektir. Sonuç olarak yapılan çalışma, toplumsal

cinsiyet eşitsizliği kuramı destekler niteliktedir.

136

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 137-145)