• Sonuç bulunamadı

1.2. EDEBİ DURUM

2.1.5. Adâlet

Adalet tıpkı ahlak gibi bütün medeniyetlerin toplumsal yaşamlarında kendisine yer bulan normların bütünüdür. Bu bağlamda oluşmuş memuriyetler ve çalışma alanları her zaman var olmuştur. Adalete önem veren ve adaleti ön planda tutan topluluklar her zaman tarihin önemli devletleri konumunda yerini almıştır. Adalete önem vermeyen topluluklar ise kısa sürede dağılıp yok olmuşlardır. Adaleti sağlama noktasında bazı yöneticilere önemli görevler düşmektedir. Osmanlı Devleti’nde adalet mekanizmasının en üst makamı padişahtır. Halk tarafından sevilmek ve merkeziyetçi bir devlet yapısını yönetmek için adaletten en küçük bir sapma olmaması gerekmektedir.

Bir önceki paragrafta bahsettiğimiz gerçeklik bağlamında devrin şairleri padişahlarla yakın ilişki içerisinde olduklarından dolayı onların adalet sistemine ışık tutmuşlar veya yeri geldiğinde adaletin aksayışını da eleştirmişlerdir.

Adalet sisteminde olan aksayışı eleştiren şairlerden biri olan Yahya Bey, Şehzade Mustafa’nın öldürülmesine isyan etmiş ve meşhur mersiyesini yazmıştır. Yine aynı şair bir vesile ile padişaha yazmış olduğu kasidesinde onun adaleti ile güneş arasında ilişki kurmuştur. Şaire göre gözyaşları bulutlardan dökülen yağmur gibi iken onun adaleti güneşi ile dünya bir gül bahçesine dönüşmüştür:

Ebr-i bârândur zamânında meger giryân olan

Şems-i ‘adlinden güler cümle gülistân-ı cihân (K.2/ 23, Taşlıcalı Yahya)

“Meğer gözyaşı bulutlardan dökülen yağmurdur; cihan bahçesi onun adelet güneşinden güler.”

Kisrâ, Sasani hükümdarlarına verilen bir nevi lakaptır. İlk defa ise Nuşirevân için kullanılır. Daha sonra gelecek olan İran hükümdarları da bu lakabı kullanmışlardır.75 Tâk-i Kisrâ ise Nuşirevân’ın adaletle hüküm sürdüğü sarayına verilen addır. Divan şairleri de burdan hareketle padişahların adaletli yönünü ortaya koymak adına bu tabiri Osmanlı padişahları için de kullanmışlardır. Fuzûlî ise Sultan Süleyman için yazmış olduğu kasidesinde bu olaya telmihte bulunmuştur:

Bundandır bâkî nişân-i mu‘ciz-i Hayrü’l-beşer

Tâk-i Kisrâ nüsha-i mülk-i mülûk-i kâm-kâr (K.11/6, Fuzûlî)

“Kisra’nın kubbesi, isteğine ulaşmış hükümdarların mülkünün suretidir; ebediyet, Hz. Peygamber’in mucizelerinin nişanındandır.”

Muhteşem yüzyıl olarak nitelenen Kanuni Dönemi, aynı zamanda adil yönetim ile de ön plana çıkmış bir dönemdir. Kanuni, birçok şair tarafından dünyanın en adil

75 Ahmet Talat Onay, (2000), Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı, Akçağ Yayınları, Ankara: s.64.

padişahı olarak anılmıştır. Yahya Bey de tıpkı Fuzûlî gibi Sultan Süleyman için yazmış olduğu kasidesinde buna değinir ve Osmanlı sarayındaki adaletin Kisra, Kayser ve Cemşid gibi hükümdarlar devrinde olmadığını belirtir; zira adalet, devletin en önemli yapı taşlarından biridir:

Görmedi gitdi bu kadr ile bu unvânı dahi

Nice Kisrâ ile Kayser nice cemşîd-misâl (K.14/ 34, Taşlıcalı Yahya)

“Nice Kisra, Kayser ve Cemşid gibi (hükümdarlar) bu itibarı ve unvanı dahi görmeden gitti.”

Adalet deyince akla gelen isimlerden biri de Süleyman Peygamber’dir. İsrailoğullarına gönderilen bir Peygamber olan Hz. Süleyman, Hz. Davud’un oğludur. Bilgiye, iyiliğe ve adalete önem veren Hz. Süleyman, hükümdarlığını insanları doğru yola yöneltmek ve onlara daha iyi bir yaşam sunmak için geçirmiştir.

Fuzûlî, Kanuni için yazmış olduğu kasidesinde onun adaletini Süleyman Peygamber’in adaleti ile bir tutmuştur. Süleyman Peygamber de Hüdhüd adlı kuşu ile birlikte önemli savaşlara katılmış ve Kanuni gibi dini için çabalamıştır. Önce gelen Süleyman Peygamber ile sonra gelen Kanuni Sultan Süleyman arasında isimlerinin de aynı olmasından yararlanarak iki önemli devlet adamının en önemli sırlarının adaletli yönetimi ile cihana hâkim oluşlarını anlatır:

Hâk iki âdil Süleymân hâkim etmiş âleme

Evvel ü âhir kılıp sırr-i adâlet âşkâr (K.11/57, Fuzûlî)

“Allah iki adaletli Süleymanı dünyaya hâkim yapmış; öncekinin de sonrakinin de sırrının adalet olduğu açıktır.”

Adalet timsali olarak görülen Hz. Ömer de hem devlet yönetimi anlamında hem de sosyal hayattaki adalet unsurları içerisinde sürekli ön plana çıkmış ve şiirlerde de yerini almıştır:

Gördü kim zâtında var adl-i Ömer cûd-ı Ali

Kıldı Osmanoğlu sen şâhı emîr-i nâmdâr (K. 3 /31, Usûlî)

“Gördü ki zatında Ömer’in adaleti, Ali’nin cömertliği var; senin gibi şanlı emiri Osmanoğlu kıldı.”

Özellikle mürüvvet, insaniyet, yiğitlik, cömertlik ve iyiliksever anlamlarına gelmektedir. Mehmed Paşa için yazmış olduğu kasidesinde şair mürüvvet, lutf, hulk ve adalet kelimeleri ile onu övmüş ve bir devlet adamında olması gereken özellikleri sıralamıştır. İkinci mısrada da adaletin yapısının sağlam olması gerektiği vurgulanmıştır:

Lutfuñla mutahher ola gülzâr-ı mürüvvet

Hulkunla ser-efrâz ola bünyân-i ‘adalet (K.5/32, Nev’î)

“Cömertlik gül bahçesi lütfunla temizlenmiş olsun; adaletin binası yaratılışınla başı dik olsun.”

Feridun önemli bir İran hükümdarı olup geniş topraklara hâkim olmuştur. Ayrıca divan şiir geleneğinde adalet timsali olarak örnek gösterilir.76 Bâkî de yazmış olduğu kasidesinde övdüğü kişinin adaletli yönetimini Feridun ile mukayese etmektedir. Firâvân ve ulya kelimeleri ile memduhu yücelten şair onun iyilikseverliğini ve adaletini mukayese edilemez seviyede büyük, yüce gösterir:

Cihân-ı himmetün bahr-i firâvânı Ferîdûn Beg

Ki üstine habâb olmış anun ol kubbe-i ‘ulyâ (K. 27/14, Bâkî)

“Senin gayret dünyan Feridun’un geniş denizleridir ki büyük kubbeler orada ancak birer hava kabarcığı gibi kalır.”

Benzer Belgeler