• Sonuç bulunamadı

2.3. Muhtevada Görülen Hususlar

2.3.4 Şahsiyetler

Kelîm-i Eyyûb’ün’ divanında özellikle İran sahasında üstad olarak kabul edilen şairlerin isimleri geçmektedir. Selman, Hakanī, Firdevsī, Hassan, Kirmanī gibi şairlerin isimleri geçmektedir.

Şair Kelîm-i Eyyûb, Selman-ı Saveci gibi sözde mucizeler yarattığını ve herkesi kıskandıracak büyülü sözler söylediğini belirtmektedir. 14. yüzyılda yaşamış Selman-ı Saveci (ö.H.778/M.1376) , Divan edebiyatında üstad kabul edilen İranlı şairlerdendir.

Kelīm-i muʻcize-perdāz-ı daʻvi-i hezzüm

Süḫanda reşk-i füsūn-i ẓahīr-i Selmānum (G.186/3)

Şair bir başka beyitinde Rum diyarının parlak güneşi olduğunu ve sözlerinin güzelliğinden dolayı Acem şairi Hassan’ın (ö.H.585/M.1190) bile kendisine imrendiğini söylemektedir. Şair kendisini peygamber şairi olarak bilinen Hasan’a benzetmekte ve Hassan-ı Acem olarak nitelemektedir.

Bu ṭabʻ ile ben revnaḳ-ı Rūmum ki Kelīmā

Dād-ı süḫanum ġıbṭa-i Ḥassān-ı ‘Acemdür (G.86/6)

Şair bir diğer beyitte ise 6. yüzyılda Gence’de yaşamış olan Hakani’den sonra hüner ülkesinin taht ve külahının sahibi olarak kendisini görür.

Ḫaḳāni-i maʻnī ki odur şimdi Kelīmā

Mülk-i hünerüñ ṣāḥib-i evreng ü külāhı (G.263/7)

Bilindiği üzere Firdevsî (ö.H.410/M.1020), İran’ın milli destanı Şehnâme’nin yazarıdır. Firdevs kelimesi cennet bahçesi; gılman kelimesi ise köleler anlamına gelmektedir.

Şair bu beyitte Firdevs sözcüğü ile hem cennet bahçesi hem de şair Firdevsî’yi kasdederek kinâye yapmıştır.

Vāʻiẓüñ medḥ itdügi ġılmān-ı Firdevs olmasun Ṣāḳi-i muğ-beçe-i āfet-ḫırām-ı meykede (G.241/3)

Şair, Acem şairi Kirmani’nin, yazdığı güzel şiirlerini görseydi söyleyiş güzelliğinin kıskançlık okları ile yüreğinin yaralanacağını söyleyerek, Kirmani’nin bile kendisini kıskanacağını ifade eder.

Olurdı sīne-çāk tīg-i reşk-i ḥüsn-i taʻbīre

Göreydi nüsḫa-i eşʻārumı ḫˇācūy-ı Kirmānī (G.260/8)

Şair bu beyitte Hallac-ı Mansur’un darağacına gidişinden bahsederek; saçlarının üstündeki darağacını görüp bir sır öğrendiğini ve zavallı Mansur’un canının ölmesini özlediğini ifade etmiştir.

Görüp o dār-ı ser-i zülfi keşf-i rāz eylerin

Helāk-ı cānını özler ġarīb-i Manṣūrum (G.171/2)

2.3.4.2. Dinî Şahsiyetler

Kelîm-i Eyyûb Divanı’nda, peygamber efendimiz Hz. Muhammed başta olmak üzere, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Nuh, Hz. Süleyman Hz. Eyyüb Hz. Yakup, Hz. Yusuf gibi peygamberlerin isimleri geçmektedir. Hz. Ömer, Hz. Osman gibi Halife ve İbn-i Edhem Bayezid ve Danyal gibi dini şahsiyetlerin isimleri şu şekilde geçmektedir:

Şair, Hz. Muhammed’i Mustafa (çok arınmış) ismi ile anarak ceza gününde bizlere yani müslümanlara yardımcı olmasını dilemektedir.

İsterüz rūz-ı cezāda maġfiret ḳılsun Ḫudā

Ḫāline her dem muʻīn olsun cenāb-ı Muṣtāfā (TB.2/ VII/6)

Şair bu beyitte dört halifeden Hz. Ömer ve Hz. Osman’a birlikte yer vermiştir. Bilindiği üzere Hz. Ömer çok adeletli oluşuyla bilinmektedir. Hz. Osman ise yumuşak yapısı ve merhametli kişiliğiyle bilinmektedir.

Güfte-i mīzān-ı inṣāf içre hem-ḳadr-i ‘Ömer

Rütbe-i ḥilm-i hayāda s̱ani-i ʻOs̱mān idi (TB.2/ II/5)

Bu beyitte ise Divan edebiyatında tufan ile birlikte anılan Hz. Nuh yer almaktadır.

Tennūr-i çāk-ı sīnemden olaydı ābı ger ẓāhir

Çıḳardı çarḫa Nūḥuñ şüphesiz keştī-yi ṭūfānı (G.261/5)

Şair, sevgilinin dudaklarını Hz. İsa’nın dudakları ile insanları diriltme mucizesine benzeterek; âşıkların, sevgilinin dudaklarına dokunmak için can attığını söylemektedir.

Cān virür ölmege mānend-i Kelīm ‘āşıḳ olan Böyle bir āfet-i ‘Īsī-lebe ḳurbān olıcaḳ (G.132/4)

Divan edebiyatında Hz. Süleyman, tahtı ve tacı ile anılmaktadır. Hz. Süleyman’ın bir diğer özelliği ise rüzgâra hükmetmesidir. Kelîm-i Eyyûb bu beyitlerde hem taht ve tacına hemde onun rüzgâra hükmetmesine değinmiştir.

Reşkümüz taḫt-ı Süleymān olsa da yoḳdur Kelīm Dil o mesned kim ola zor ile bir bād istemez (G.98/6)

Rūzgār eyler anuñ taḫt-ı vücūdın ber-bād

Kişi evreng-i saʻādetde Süleymān olsa (G.231/4)

Luṭf iderseñ dile bir mesken-i rāḥat naẓar it

Mālik-i tāc-ı Cem ü taḫt-ı Süleymān itme (G.233/3)

Müneccim ve kâhinlerin peygamberi olarak bilinen Danyal peygamber, divan şiirinde ilmi hikmet, rüya ve ölümsüzlüğün çaresi olarak yer alır. Bu beyitte de şair, halk arasında Kur’an falı veya Danyal falı olarak bilinen fallarından ve kitabından bahsetmiştir.

Dirilmiş cā-be-cā ḥāl ol ruḫ-i ferḫunde fāl üzre

Dökilmiş noḳṭadur gūyā kitāb-ı Dānyāl üzre (G.242/1)

Geçirdiği ağır hastalık ve bu ağır hastalıktan karşısında gösterdiği sabırla bilinen Hz.

Eyüb, Divan şiirinde bu sabırlı kişiliğiyle yer almaktadır. Bu beyitte şair, sevgilinin kendisine yaptığı musibetler karşısında Eyüb peygamberin bile sabır edemeyeceğini söylemektedir.

Görse belki birine ṣabr idemezdi Eyyūb

Bu muṣibetleri kim dildedür enbān itdüñ (Tah.1/-IV-)

Hüznün ve sabrın peygamberi olarak bilinen Hz. Yakup, oğlu Hz. Yusuf’a olan özleminden dolayı gözleri kör olmuştur. Mısır’da hükümdar olan Hz. Yusuf babasının bu durumunu öğrenmiş, öğrendikten sonra ona gömleğini göndermiştir. Hz. Yakup, Hz. Yusuf’un kokusunu taşıyan bu gömleği gözlerine sürdükten sonra gözleri açılmıştır. Bu beyitte şair, sevgilinin kendisine yaptıklarından sonra Mısır’dan Hz. Yusuf’un misk kokulu gömleği gelse bile Hz. Yakup gibi gönlünün ferahlanmayacağını ifade etmiştir.

Açılmaz dīde-i Yaʻkūbı göñlüm gelse biñ kerre

Ṣabā pür müşg-i pīrāhen ‘azīz-i Mıṣr-ı Behcetden (K.2/4)

2.3.4.3 Mitolojik Şahsiyetler

Hemen hemen bütün sanatlar için mitoloji vazgeçilmez bir kaynaktır. Divan edebiyatında özellikle İran mitolojisinin önemli bir yeri vardır. Ayrıca İran mitolojisi dışında Türk mitolojisi, Eski Mısır, Yunan ve Arap mitolojisi gibi birçok halkın mitolojisi divan edebiyatı şairleri tarafından şiirlerde kullanılmıştır.

Kelîm-i Eyyûb Divanı’nda da mitolojik şahsiyetler önemli ölçüde yer tutar. Bu efsaneleşmiş şahsiyetler bazen telmih bazende mazmun veya diğer sanatlar aracılığıyla divanında yer alır. Şarabın mucidi olarak bilinen Cem kadehi ile Rüstem kahramanlıkları ile Hülâgü zalimliğiyle İskender aynasıyla Kelîm-i Eyyûb’ün şiirlerinde yer almaktadır. Diğer mitolojik şahsiyetler ise kendilerine has özellikleriyle anılmaktadır.

Bu beyitte Divan şiirinde resim sanatındaki yeteneği ile bilinen Bihzâd yer almaktadır.

Dil Kelīmā himmet-i mahdūmınuñ manẓūrıdur

Sözlerüñ muḥtāc-ı zīb-i naḳş-ı Bihzād eylemez (G.105/8)

Bu beyitte İskender, dünyayı gösteren aynası ile yer almaktadır. Şair, İskender’in dünyayı gösteren aynasından görmediği âlemi kendisinin kadehin içinde gördüğünü ifade etmektedir.

Sikender görmedi āyine-i ‘ālem-nümāsında

Ol ‘ālemler ki zāhid biz derūn-ı cāmdan gördük (G.141/2)

Eflatun, Divan şiirinde akıl ve zekânın sembolü olarak yer almaktadır.

Felātūn olsa bir dāḫī edīb-i ʻaḳla ḫayr itmez

Virenler murġ-ı göñlin dest-i eṭfāl-i debistāna (G.228/4)

Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın torunu olan Hülâgü, Divan şiirinde zalimliğin, acımasızlığın ve kötü niyetin simgesi olarak anılmaktadır.

Müsaḫḫar eyledin maşrıḳ-zemīn-i kişver-i cāmı

Hülāgūveş çeküp şemşīr-i ḳahrı çeşm-i fettānuñ (G.138/2)

Bu beyitte kahramanlıkları ile bilinen Huşeng, Keykavus, Nirem ve Rüstem yer almaktadır. Şair bu beyitte, ölüm vakti geldiğinde hiçbir kuvvetin engel olamayacağını ifade etmiştir.

Ne devlet ḳurtarur dest-i ecelden cānı ne ḳuvvet

Ḳani Hūşeng ü Keykāvus ü Nīrem ḳahramān Rüstem (G.183/4)

Cemşid, Divan şiirinde tahtı, tacı ve şarabın mucidi olarak yeralmaktadır. Bu beyitte şair, Cemşid’in mutluluğu şarabta bulduğunu ve kendisi için her an, her yerin meyhane olduğunu söylemektedir.

Anda bulmışdur diyü Cemşīd künc-i rāḥatı

Her nefes bir gūşe-i meyḫāne meskendür baña (G.1/2)

Bir nefes bulmaḳtadur ḫūn-ı cigerle reng-i rū

Reşk-i yāḳūtı fürūġ-i sāġar-ı Cemdür göñül (G.146/2)

2.3.4.4. Hikâye Kahramanları

Divan şiirinde Arap kaynaklı aşk hikāyesi Leyla ile Mecnun, İran kaynaklı Ferhad ile Şirin ve konusunu Kur’an’dan alan Yusuf ile Züleyha gibi pek çok hikâye kahramanı şairler tarafından başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Kelîm, divanında da geleneğe bağlı kalınarak bu hikāye kahramanları yer almaktadır.

Şair, kendisini Mecnun’a benzeterek Leyla gelse de artık durgunluğa erişemeyeceğini, gamın kendisine şahitlik ettiğini ifade etmiştir.

Ben o Mecnūnum ki Leylā gelse de bulmam sükūn Māye-i ārām-ı ḫāṭır şāhid-i ġamdur baña (G.2/4)

Bir başka beyitte ise şair, feleğin boş yere bizden ümid beklediğini ve artık ne Mecnun’dan ne de Leyla’dan vefa beklediğini söyler.

Hemān bizden felek bī-hūde ümmīd-i niyāz eyler

Ne Mecnūnuz ne Leylādan temennā-yı vefāmuz var (G.46/3)

Kendisini Ferhad’a benzeten şair, Ferhad gibi sevgilinin aşkından incindiğini söylemektedir.

N’ola şeb-dīz-i āhum girse çarḫa yār-ı şīrīni

O Ferhādum ki cūş-i eşk-i gül-gūnından incinmiş (G.116/2)

Bu şiirde ise ümitsizlik içinde ölsem de bu derd içinde varlık göstermeyeceğini, Hz.

Yakup gibi zamanı geçmiş aşk için çaba sarf edemeyeceğini, Züleyha’ya gibi düşkün olamayacağını ve Yusuf gibi görünsede gözüne artık sevgiliden bir istekten bulunmayacağını ifade etmiştir.

Ḫırmān ile ölsem veremem derde vücūd Yaʻḳūb-ṣıfat ṣarf idemem eşk-i dem-ālūd Mānend-i Züleyḫā yine āşüftesi olmam

Yūsuf da görinse gözüme şāhid-i maḳṣūd (R.9)

Benzer Belgeler