• Sonuç bulunamadı

5. KUR’AN KURSLARI

5.1. Kur’an Öğretim Tarihi

İslam’ın ilk yıllarından itibaren Hz. Muhammed (S.A.V) okuma yazma bilenlerden hem vahiy katibi, hem muallim olarak istifade etmiş ve diğer müslümanları okuma yazma öğrenmeye teşvik etmiştir. Okuma yazmayı öğrenen müslümanlar ise ellerindeki Kur’an sayfalarını okuma yazma bilmeyen diğer müslümanlara öğretmiştir.

Hz. Muhammed (S.A.V)’in o dönemin koşulları ve olanakları ölçüsünde bir eğitim öğretim seferberliği başlattığı, İslamî tebliğ ve insanları irşad faaliyetlerini bu yöntemle sürdürdüğü görülmektedir.612 Vahiy katibi olarak görevlendirilen Müslümanların, kendileri ya da Hz. Muhammed (S.A.V)’in yanında devamlı olarak bulunma imkanı olmayanlar için ayetlerin bir kısmını yazıya geçirdikleri görülmektedir. Dönemin yazı malzemeleri üzerine kaydedilmiş olan Kur’an-ı Kerim ayetlerinden oluşan metinlerin, müslümalar arasında dolaştığı, Hz. Ömer'in İslam dinini benimsemesine neden olan sahifenin de bu türden bir metin olduğu kaydedilmektedir.613 Bu bilgiler ışığında Kur’an öğretim tarihinin İslam’ın doğuşuyla yani ilk vahiyle başladığını söylemek mümkündür.

Mekke’de başlamış olan Kur’an öğretimi Medine’ye hicret ile birlikte hızlanmış ve daha da sistematik bir hale gelmiştir. Hz. Muhammed (S.A.V)’in hicret esnasında Medine’ye ulaşmak için kullandığı güzergahın üzerinde bulunan Kuba denilen yerde birkaç gün kalmış, bu süre içerisinde orada bir mescid inşa ettirmiştir. Yapılışında bizzat Hz. Muhammed (s.a.v)’in de fiilen çalıştığı rivayet edilen ve İslam tarihinin ilk mescidi       

611 M. Şevki Aydın, Din Eğitimi Kurumu Olarak Kur’an Kursu, 2.b., Ankara, DİB Yayınları, 2010, ss.27-28.

612 Mustafa Öcal, İslam Eğitim Tarihi ( Yayınlanmış Ders Notları), Bursa:Emin Yayınları, 2005, s.16

613 M. Mahfuz Söylemez, “İslam'ın Erken Döneminde Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri”, Dini Araştırmalar Dergisi, C. 5, S. 13, Mayıs-Ağustos 2002, s.59.

ünvanını alan mecscitte614 müslümanlar özgürce ibadet etme ve aynı zamanda burayı bir okul olarak kullanma imkanı bulmuşlardır. Bizzat ve doğrudan Hz. Muhammed (s.a.v)’in öğreticiliğinde bilgiler öğrenen müslümanlar daha sonra birbirlerine öğreticilik yapmışlardır.615

Kur’an öğretiminin Mekke dönemindeki aşamasında Hz. Muhammed(s.a.v)’in Daru-l Erkam olarak adlandırılan, bir sahabenin evinde hem İslam’ı anlattığı, hem de gelen ayetleri ashabına öğrettiği bilinmektedir. Bu öğretim faaliyeti gayreti sonucunun ilk meyvesi olan Musab b. Umeyr’in müminlere Kur’an’ı ve İslam’ı öğretmesi için hicretten iki yıl önce yine Hz. Peygamber tarafından Medine’ye gönderildiği görülmektedir. Mu’sab bin Umeyr’in, Medine’ye geldiğinde konakladığı Sa’d b.

Zürare’nin evi de kaynaklarda ilk Daru-l Kurra olarak kaydedilmiştir. 616

Medine 'ye hicret, İslam eğitim tarihinde büyük bir dönüm noktasıdır. Hicrettin gerçekleşmesinin hemen sonrasında bir çok alanda seferberlik ilan edilmiş, yoğun bir çalışma başlatılmıştı. Bu durum eğitim ve öğretim alanını da kapsamaktaydı.617 Medine döneminde eğitim öğretim faaliyetlerine yönelik yapılan en önemli girişimin Mescid-i Nebi’nin inşası olduğu ifade edilebilir. Üç kısımdan oluşan Mescid-i Nebi’nin birinci kısmı namaz kılınması için ayrılan mescid, ikinci kısmı mektep (okul) işlevi görecek olan Suffe (zülle= gölgelik), üçüncü kısmı ise Hz. Muhammed (s.a.v)’in ailesine ait birkaç küçük odadan oluşmaktaydı.618 Öncelikli olarak Medine’de evleri ve kalabilecek yakınları olmayan sahâbîlerin barınması için yapılan suffe, daha sonraları giderek bir eğitim kurumu haline gelmiştir. Vakitlerini Resûlullah’ı dinleyip ondan İslâm’ın esaslarını öğrenerek geçiren ve zaman zaman Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin indirilmesine tanık olan Suffe ehli, Hz. Peygamber’e sorular sorarak birçok durumun açığa kavuşturulmasına vesile olmuştur. Suffe ehli arasından İslâm’ı tebliğ için ihtiyaç duyulan yerlere gönderilen öğreticiler yetişmiştir. Sonuç olarak, Suffe ehlinin İslami ilimlerin gelişmesine büyük katkısı olduğu görülmektedir. Kaynaklarda “Suffetü’n-nisâ” adını

      

614 Hüseyin Algül, İslam Tarihi, b.y., İstanbul:Gonca Yayınevi, 1986, C.2, ss.188-189.

615 Öcal, İslam Eğitim Tarihi(Ders Notları), ss.17-18.

616 Mehmet Emin Ay, Problemleri ve Beklentileriyle Türkiye’de Kur’an Kursları , 2.b., İstanbul:Düşünce Kitabevi, 2005, ss. 1-2.

617 Söylemez, a.g.m., s.59.

618 Mustafa Baktır, İslam’da İlk Eğitim Müessesesi, Suffa Ashabı, 2.b., İstanbul:Timaş Yayınları, 1990, ss.19-20

taşıyan bir başka suffeden söz edilmekle beraber hanım sahâbîlere mahsus olduğu anlaşılan bu suffenin yeri ve buraya katılanlar hakkında bilgi bulunmamaktadır

.

619

Öcal, Suffa’da eğitim gören insanların öncelikli olarak Kur’an-ı Kerim’i öğrendiklerini belirtmektedir. Söz konusu eğitim, Kur’an-ı Kerim öğretimi dini görevlerin ve ibadetlerin yerine getirilmesi için birkaç surenin ezberlenmesini, bunların belli bir ses ahengi ile tilavetini, Kur’an metninin izahını ve tefsirini içermekteydi.620

Suffe’nin kısa bir süre sonra yetersiz kalması, başka eğitim kurumlarının oluşturulma gerekliliğini de beraberinde getirmiştir. Suffe dışında açılan okulların ilki, Medine'de açılan Mahremetü'bnü Nevfel Daru'l-Kurrası'dır.621 Aynı zamanda hicretin 11.

yılında, Hz. Perygamber’in Muaz b. Cebel’i Yemen’e göndererek, onu Kur’an öğretim kurumlarını teftişe görevlendirmesi ve Muaz b. Cebel’in de köy köy dolaşarak yeni kurumlar açması, Kur’an öğretim tarihinin bir diğer önemli boyutudur.622

Sahabelerin içinde önemli sayıda Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen sahabe olduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber (S.A.V)’in vefatından hemen sonra, Hz. Ebu Bekir’in halifeliginin ilk günlerinde meydana gelen “Yemame Savaşı”nda şehit olanlar arasında 70 kadar Kurra (hafız) sahabenin bulunması, daha öncesinde Hz. Peygamber’in de yaşadıgı dönemde vuku bulan “Bi’r-i Maune” olayında Kur’an’ın bütün vecihlerine, hükümlerine, manalarına hâkim olan, İslami bilgi noktasında da uzman olan muallim sahabelerden, bazı rivayetlere göre 70, bazılarına göre ise 40 Kurra (hafız) sahabenin katledilmesi yine bu sahabelerin çoklugunun en büyük delilidir.623 Yemame savaşında yine en az 70 hafızın şehit olması, sahabeler içinde en az 150 hafız olduğunu düşündürmektedir.624

Hz.Muhammed(s.av)’in eğitim-öğretim faaliyetleri konusunda farklı özellikteki birçok kişiyi görevlendirdiği görülmektedir. Resulullah, bazı sahabeleri öğretmen olarak,

      

619 Mustafa Baktır, “Suffe maddesi” , Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2009 , C.37, ss.469-470 .

620 Öcal, İslam Eğitim Tarihi(Ders Notları), ss.22-23.

621 İbn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, nşr. İhsan Abbas, Beyrut 1388/1968, C. IV, s.205, Cahit Baltacı, Cumhuriyet Döneminde Kur’an Kursları; Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi; ss.181-186, s. 183’den alıntı http://isamveri.org/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BALTACIC.pdf (6.05.2018)

622 Hamidullah Muhammed; Muhtasar Hadis Tarihi, çev. K.Kuşçu, İstanbul; 1967, s.23, Ay , a.g.e, ss.2-3.

623 Ökkeş Dağ, Hz. Peygamber zamanında Kur’an’ın Ezberlenmesi ve Hafız Sahabiler, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara:Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.76.

624 Abdurrahman Çetin, Kur’an-ı Kerim Tarihi, 1982, s.81 aktaran Ay, a.g.e., s.3.

bazılarını ise öğretim faaliyetine yardımcı olarak kullanmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V) cinsiyeti ve dini açıdan bir ayrıma tabi tutmadan müslim, gayrimüslim, kadın ve erkek ayrımı yapmadan yetenekli ve eğitici olarak, her kişiyi öğretici olarak görevlendirmiştir.625

Hz. Peygamber'in önderliğinde kısa sürede, şehrin muhtelif mahallelerinde, sahabiler tarafından, küttaplar oluşturulmaya başlanmıştır. Söz konusu küttaplarda, eğitim gören önemli sayıda çocuk bulunduğu görülmektedir.626

Hz. Muhammed(s.av.)’in vefatından sonraki dört halife döneminde de Kur’an eğitimi ve öğretimi faaliyetlerinin devam ettiği görülmektedir. Hz. Ebubekir döneminde Kur’an sayfalarının toplanarak mushaf haline getirildiği, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında ise hızla genişleyen İslam beldelerinde açılan mekteplere düzenli olarak Kur’an öğretmenleri gönderildiği görülmektedir.627 Aynı zamanda Hz. Ömer’in bütün valilere Kur’an öğretimine önem vermelerini emretmesi ve şehirlerdeki hafız sayısını belirli aralıklarla kendisine rapor etmelerini istemesi628 Kur’an öğretimi alanında yapılan faaliyetlerin bir başka boyutudur. Küttablarda eğitim gören çocuklar için ilk öğretim programının Hz. Ömer döneminde yapıldığı ve bu programın içeriğinde yüzme, at, darb-ı meseller ve güzel şiir derslerinin bulunduğu kaydedilmiştir.629 Hz. Osman zamanında ise kıraat ihtilaflarını çözmek amacıyla , Hz. Ebubekir (r.a.) tarafından bir araya toplanan mushaf öncülüğünde yeni Kur’an nüshalarının yazdırılıp çeşitli merkezlere gönderildiği630 nakledilmektedir.

Dört halifeler döneminden sonraki Emeviler ve Abbasiler döneminde ve daha sonra kurulan diğer İslam devletlerinde Kur’an öğretimine verilen önemin devam ettiği görülmektedir. Emeviler döneminde Belhli Ebu-l Dahhak’ın mektebi olarak bilinen üç

      

625 M. Hanefi Palabıyık, “Asr-ı Saadet’te Okuma-yazma Faaliyetleri, Hz. Muhammed ve Evrensel mesajı sempozyumu”, 20-22 Nisan 2007, İslami İlimler Dergisi Yayınları, 2007, ss. 529-560 http://islamtarihikaynaklari.com/index.php/islam-tarihi-makaleleri/44-asr-i-saaddet-mekke-medine-donemi-makaleleri/176-asr-i-saadet-te-okuma-yazma-faaliyetleri(7.05.2018).

626 Bk. Şakir Gözütok, "Resulullah (sav) Döneminde İlköğretim Kurumları ve İşlevleri", Dini Araştmnalw;

Eylül- Aralık 1998, C.1, S.2., ss. 165- 199 aktaran Söylemez, a.g.m., s.60

627M. Çağrıcı, “ Kur’an Kursu”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ankara: TDV Yayın, Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, 2002, C. 26, ss. 423-425, s.423.

628 Şibli Mevlana, Asr-ı Seadet, çev. Ömer Rıza Doğrul, I-V., İstanbul, 1974, ss.405-406 aktaran Ay, s.3.

629 Bilgin, Eğitim bilimi ve Din eğitimi, b.y., Ankara:Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988, s.128.

630 Ay, a.g.e., s.3.

bin öğrenciye eğitim öğretim hizmeti veren631 bir öğretim kurumunun olması da eğitime verilen önemin bir kanıtı olarak gösterilebilir.

Kur’an öğretimi için en temel ve değişmez mekânların başında gelen mescit ve camilerin yanı sıra zamanla özel olarak yapılan Kur’an eğitim merkezleri de çoğalarak yaygınlaşmıştır. Müstakil Kur’an eğitimi, Eyyübiler dönemind Dâru’l-Kur’an;

Selçuklular döneminde ise Dâru’l-Huffâz olarak adlandırılmışlardır. Selçuklu devleti sonrası kurulan Osmanlı Devleti de Kur’an eğitimi verilen yerleri Dâru’l-Kurrâ olarak adlandırmıştır.632 Bu dönemde medreselerin de önemli katkıları olmuştur. İslam dünyasında tam teşekküllü olarak kurulmuş, yaygınlaşmış ve meşhurlaşmış olan medreselerin başında Nizamü-l mülk tarafından inşa ettirilen Nizamiye medreselerinin ilmi seviyesi son derece iyi ve kaliteliydi. Başta Bağdat’ta kurulan Nizamiye medresesi olmak üzere , medreselerin tamamı , o dönemin imkan ve şartları içerisinde üst düzeyde eğitim ve öğretim yaptıran kurumlardı.633

Öcal, daha önceki Müslüman devletlerde olduğu gibi, Osmanlı devleti döneminde de Kur’an eğitim ve öğretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine dinî bir vecibe olarak bakıldığına dikkat çekmektedir. Müslüman insanların kurduğu ve tebeasının büyük bölümünün Müslüman olduğu bir devletin halkının günde 5 vakit ifâ edeceği namaz ibadetinde Kur’an’dan sûreler veya âyetler okunması gerekliliği nedeniyle daha küçük yaştan itibaren çocuklara ve ihtiyaç duyan herkese Kur’an öğretmek, devletin aslî görevlerinden biri olmuştur. Kur’an okumayı öğrenmek ve ezberlemek de sevap olarak kabul edilmiş, bu nedenle her mahallede, her kasaba veya köyde müstakil Kur’an eğitim merkezleri olan Dâru’l-kurrâlarda veya mescitlerde, camilerde Kur’an eğitim ve öğretimi gerçekleştirilmiştir.634 Ezberlettirilmek istenilen Kur’an-ı Kerim’in ve öğretilmek istenenler bakımından Daru’l-kurralarda sık sık tekrar ve uygulamaya dayanan bir öğretim metodunun takip edildiği görülmektedir. Camiler, bu açıdan adeta labaratuvar olarak kullanılmışlar, Darul-kurra mezunlarının imamet ve müezzinlik gibi cami hizmetlerinde görev alacakları göz önünde bulundurularak itikat ve amelle ilgili

      

631 Cahit Baltacı, XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul, 1976, s.4.

632 Ziya, Kazıcı , “Bir Eğitim Kurumu Olarak Daru-l Kurra”, Kur’an Kurslarında Eğitim, Öğretim ve Verimlilik Tartışmalı İlmi Toplantı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2000, ss.33-40.

633 Öcal, a.g.e., ss.103-105.

634 Mustafa Öcal, “Türkiye’de Kur’an Eğitim ve Öğretiminde Görülen Gelişmeler ve Bir İcâzetname Örneği”, Uludağ üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.13, S. 2, 2004 , ss. 81-140, s.85.

yeterli ilm-i hal bilgilerinin diğer medreselerde olduğu gibi tedris olmaları gerektiği 635 düşünülmüştür. Osmanlı Devleti’ndeki İlk Daru’l-Kurra’nın, Bursa Ulucami’de oluşturulan Yıldırım Daru’l-Kurrası636 olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra Osmanlılar’ da ihtisas seviyesinde Kur’an ve kıraat eğitimi genellikle “Darü’l-Kur’an”

denilen medreselerde verildiğini, küçük çocuklara Kur’an okumayı öğreten asıl kurumların ise sıbyan mektepleri olduğu kaydedilmektedir.637

Bozkurt, Darü’l-kurralar’ın bir bölümünün önceki dönemlerden Karamanoğulları ve Selçuklular’dan kalmış olduğunu, sonradan yapılanların büyük bir bölümünün ise şahıslar tarafından yaptırıldığına işaret etmektedir. Anadolu’da olduğu kadar Osmanlı topraklarının birçok yerinde yaygın olan bu medreselerde hafızlık eğitimi verildiği gibi, çeşitli seviyelerde kıraat ilminin de öğretildiği nakledilmiştir. Evliya Çelebi bu medreselerde hafızlık yaptırıldığı, kıraat dersleri verildiği ve şiir okutulduğunu kaydetmiştir. Bunun yanı sıra sıbyan mekteplerinde de hafızlık eğitiminin yaptırılmakta olduğu bilinmektedir.638 Çoğunlukla erkek çocukları için yapılmış sıbyan mekteplerinin yanı sıra, kız ve erkek çocukların karma olarak devam ettiği ya da yalnız kız çocuklarının eğitim gördüğü mektepler yaptırılmıştır. Kız çocuklarının eğitim gördüğü okul olarak bazen muallimelik yapan hanımın evi kullanılmıştır.639

Sıbyan mektepleri veya diğer adıyla mekteb-i ibtidailer, öncelikli olarak Kur’an-ı Kerim, tecvid ve ilmihal ağKur’an-ırlKur’an-ıklKur’an-ı bir programa sahiptiler. SKur’an-ıbyan mekteplerine devam eden gayri müslim çocuklara ise din özgürlüğü açısından gerekli haklar tanınmıştır.

Onlara, ruhani liderlerinin bilgileri dahilinde kendi dinlerinin usüllerine uygun olarak eğitim hakkı tanınması, Osmanlı Devleti’nin inançlara saygısının bir göstergesi olmasının yanı sıra bu durumun serbestçe eğitim ve öğretimlerinin yaptırılmasına ilişkin ileri seviyede bir uygulaması olarak değerlendirilebilir.640

Dâru’l-Kurrâların, sıbyan mektebinin veya diğer mekteplerin olmadığı küçük köy veya yerleşim birimlerinde ise cami görevlileri çocuklara ve isteyen yetişkinlere Kur’an       

635 Cahit Baltacı, XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul, 1976, s.24, Öcal, a.g.e., s.243.

636 Baltacı, a.g.e., s.4.

637 Çağrıcı, “Kur’an Kursu”, s.424.

638 Nebi Bozkurt, “Dar’ül Kurra maddesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Diyanet Vakfı Neşriyat Pazarlama ve Ticaret A.Ş. (DİVANTAŞ), 1993, C.8, ss.544-545.

639 Faik Reşit Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara , 1964, s.6; Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul, 1978, C.10, s. 308.

640 Öcal, “Türkiye’de Kur’an Eğitim ve Öğretiminde Görülen Gelişmeler ve Bir İcâzetname Örneği”, s.208.

eğitim ve öğretimi yaptırıyor, hatta görevli olmasalar bile belli ölçüde Kur’an’ı Kerim’i öğrenmiş olan erkek veya kadınlar da fahrî olarak ve sırf Allah rızası için bilgi ve kapasiteleri ölçüsünde Kur’an okumayı öğretme görevini üstleniyorlardı. Osmanlı devletindeki Kur’an eğitiminin ve öğretiminin bu şekilde yaygın bir şekilde Cumhuriyet dönemine kadar süregeldiği bilinmektedir.641