• Sonuç bulunamadı

İnsanlığın ortaya çıkışı ve yerleşik düzene geçmesiyle birlikte, özellikle yerleşmiş oldukları kent ve köylerde, nehirler ile maden çıkarılan bölgelerde az da olsa bölgesel kirlilik oluşurken, 18. ve 19. yy.’da sanayi devrimine paralel olarak hızla gelişen endüstri ve endüstride kullanılan teknolojinin gelişmesiyle, yeni kirlilik unsurları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bununla beraber artan nüfus sonucu köyden kente göçle birlikte, düzensiz kentleşme ve kentlerin kalabalıklaşması, modern çağın faaliyeti olan turizmin gelişmesi gibi birçok unsur ve neden, çevre kirliliğini artırarak tüm dünyayı tehdit eder boyuta gelmiştir.37

35Karakuzu, S. (2010), “Türkiye'de Çevre Politikalarının Gelişimi ve Çevre Vergilerinin Uygulanabilirliği”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne: Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.14.

36 Güler, Ç. ve Çobanoğlu, Z. (1997), “Toprak Kirliliği”, T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi:40, s.18-20.

37Karakuzu, S. (2010), s.22.

17 3.2.1. Nüfus artışı

1850'lere kadar yaklaşık 1 milyar olan dünya nüfusu hızla artarak bugün 6,5-7 milyara ulaşmıştır. Sanayi devriminin başlaması ve buna paralel olarak gelişen ekonomik büyüme ile birlikte, artan dünya nüfusunun, üretilen mal ve hizmetlerdeki arz ve talebi artırması, üretimde kullanılan doğal kaynaklara olan baskıyı daha da artırarak kaynakların kıtlaşmasına sebep olmaktadır. İnsan nüfusu bu kadar artmasına rağmen, besleyecek tarım arazileri ile sulak alanlar yeterince geliştirilememiştir. Örneğin, deniz ürünlerine artan talebe binaen, aşırı avlanma birçok deniz canlısının azalmasına ve yok olmasına neden olmuştur. Ayrıca aşırı mera kullanımı, ormanların tahrip edilmesi ve tarımın yanlış kullanımı, dünyadaki arazilerin 1,2 milyar hektarlık kısmının tahrip olmasına ve bozulmasına neden olmaktadır.38

3.2.2. Sanayileşme

Sanayi devrimi, 1800’lü yıllarda buhar ile çalışan makinelerin bulunmasıyla birlikte başlamıştır. Sanayi üretimiyle artan ham madde ihtiyacının karşılanması için doğa sürekli tahrip edilerek çevre kirliliğin oluşmasına, sanayide ve tarımsal üretimde kullanılan kimyasal maddeler ile enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtlar nedeniyle toprağın ve atmosferin kirlenmesine, havada zehirli gazların özellikle karbondioksit gazının aşırı miktarda birikmesine, diğer yandan ise sanayinin gelişmesiyle birlikte nüfusun kentlerde kalabalıklaşarak çevrenin kirlenmesine neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler sanayi toplumu olmaya çalışırken, gelişmiş ülkeler ise sanayi üretim koşullarını daha ileri bir seviyeye getirme gayreti uğruna, çevreyi kirletmeye ve tahrip etmeye devem etmektedirler.39

3.2.3. Kentleşme-şehirleşme

Kentleşme, endüstrileşme ve ekonomik bir gelişmenin sonucu olarak artan iş gücü ve daha iyi yaşam standardı elde etmek için kırsaldaki nüfusun yoğun bir şekilde kentlere göç etmesiyle gelişen bir süreçtir. Sanayi devrimiyle başlayan toplumdaki iş bölümü, uzmanlaşma ve ayrı bir kültürel gelişmeye yol açan ve modernleşmeyle birlikte üretim

38 Kılıç, S. (2013), “Çevre Sorunları ve Yoksulluk”, Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt:5, Sayı:1, s.15.

39 Kayan, A. (2019), “Çevre Sorunlarına Eğitimle Farkındalık Olışturma” Journal of Awareness, Cilt: 3, Sayı: Özel Sayı, 481-496. DOI: 10.26809/joa.2018548658, s.486.

18

biçimine katkı sunan toplumsal bir yapıdır. Kentleşme oranının en yüksek olduğu ülkeler, gelişmiş olan ülkelerdir. Sanayi devrimin başladığı 1800'lü yıllarda dünya nüfusunun

%1,7’si kentlerde yaşarken, bugün bu oran %70 olup bu yüzyılın sonunda kırsalda yaşayan nüfusun %2-%3 seviyelerinde kalacağı değerlendirilmektedir.40

Ekonominin ve sanayileşmenin gelişmesiyle, iş olanaklarının artması, sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin cazip hale gelmesi, kentlerin kalabalıklaşmasında önemli bir etken olmuştur. Kalabalık kent nüfusuyla çevrenin kirlenmesine neden olan unsurlar, başta hava ve su kirliliği olmak üzere, kaçak ve çarpık yapılaşma, plansız şehirleşme, kentin alt yapısındaki eksiklikler ve trafik sıkışıklığı şeklinde sayılabilir.41

3.2.4. Turizm

Turizm, modern çağın bir faaliyeti olup bacasız endüstri olarak adlandırılmaktadır.

Birçok ülkenin de önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. Turizmin her ne kadar çevreye zarar veremeyeceği düşünülse de bilinçli yapılmadığı takdirde doğal, kültürel ve tarihi varlıkların kirlenmesine, tahribata uğramasına veya yok olmasına sebep olacağı aşikardır.

Turizmin yaratacağı çevresel sorunların başında, yeşil bölgeler ile orman alanlarının yok olması veya tahribata uğraması, turizme açık deniz kıyılarının kirlenmesi, doğal ve tarihi güzellikler ile kültür varlıklarının yok olması gelmektedir. Bunun yanında turizm hareketinin yoğun olduğu bölgelerde ses, gürültü, estetik kirliliği gibi diğer olumsuzluklarında yaşanacağı düşünülmektedir.42

3.2.5. Yoksulluk

Küreselleşen sanayinin olumsuz bir yanı da elde edilen kaynakların adaletli dağıtılamamasıdır. Kapitalizmin öncüsü sayılan gelişmiş ülkelerde, ekonomik büyümeyle birlikte elde edilen yüksek refah düzeyi, ne yazık ki gelişmekte olan ülkelerde istenilen seviyede olmadığından dolayı, yoksullar ülke içi refah dağılımından olumsuz etkilenmiştir. Artan küresel finansman faaliyetleri sonucu kurulan fabrika ve sanayi kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetler, çevre dokusunu ve şehirleri olumsuz yönde etkilemekte, küresel refah payının dışına itilen yoksul insanlar ise eğitim ve sağlık gibi

40 Kayan, A. (2019), s.487.

41 Yavuz, S. (2011), “Bursa'da Çevre Vergi Gelirlerinin Gelişimi (Nilüfer Belediyesi 2000-2010)”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.10.

42 Karakuzu, S. (2010), s.27.

19

hizmetlerden yeterince yararlanamamaktadır. Küresel sanayileşme, yoksulluğun, eşitsizliğin ve çevresel kirlenme gibi olumsuzlukların tek sorumlusu olarak görülmekle birlikte, sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel boyutu olup tüm bu olgular birbirleriyle etkileşim içindedir.43

Yoksulluğun temel nedeni, ülke insanlarının gelir dağılımı ile refah paylarından yeterince yararlanamamasıdır. Ülkeyi yönetenler çeşitli siyasi nedenlerle ülke endüstrisine yeterince müdahale edemediklerinden dolayı gelir adaletsizliğine neden olmakta, nüfusun az bir kısmı Gayri Safi Milli Hasıladan yüksek pay alırken, geriye kalan nüfus ise gelir dağılımından yeterince yararlanamamaktadır. Bu durum da gelir adaletsizliğine ve fakirliğe neden olmaktadır. Bu durum, insanlarda çevre bilincinin oluşmasını olumsuz yönde etkilemekte, çevreye karşı daha duyarsız hale gelmesine ve doğal kaynak kullanımının artmasına neden olmaktadır. Ayrıca hızlı nüfus artışının fakirlikle birleşmesiyle çevreye verilen zararların boyutu daha da büyümektedir. Çevreyle birlikte çağımızın en önemli sorunlarından birinin de fakirlik olduğu kabul edilmelidir. Gelir adaletsizliğinin giderilerek yoksulluğun önlenmesi için ülke yönetimlerinin ekonomik ve politik önlemler alarak çevre kirliliğinin azaltılmasına katkı sağlaması gerekmektedir.44